DC Comics evreni televizyonda büyümeye devam ediyor. CBS kanalının üç yıldır süren Arrow‘a kardeş getirdiği The Flash ile 1940 yılında kendi adını taşıyan resimli romanda tanışmıştık ve onu doksanların etkileyici dizilerinden biri olarak hafızasında tutanlar olduğuna eminiz. Yeni seri yüksek bütçeli gerçekçi özel efektlerle dolu, biraz gençlere yönelik ve oldukça duygusal.
Serkan Çellik
Şehrin önemli bilim insanı Dr. Harrison Wells (Tom Cavanagh), sahip olduğu Star Labs. bünyesinde geliştirdiği parçacık hızlandırıcıyı medya şovuna dönüşen bir etkinlikle çalıştırır. “Geleceğin başlangıcı” şeklinde adlandırılan olay icat çok geçmeden büyük bir patlama ile yok olur ve radyoaktif dalgalanmalar sonucu oluşan bir şimşek, laboratuvarında çalışan Barry Allen’ı (Grant Gustin) çarpar. Dokuz ay komada kalan talihsiz gence patlamadan sonra iflas edip kapatılan şirket yardımcı olur, bakımını üstlenir. Kasları erimesi beklenen Barry six-pack ile uyanır ve her şeyi çok hızlı yapabilen bir süper kahramana dönüştüğünü görür.
Dizinin her bölümü perdeye yakışır bir süper kahraman filmi gibi. Kötü adamların cirit atmaya başladığı, açıklanamaz olayların yaşandığı Central City’de çok geçmeden patlamanın etkilediği tek kişinin Barry olmadığı anlaşılıyor. Her bölümde ayrı bir kötü, emellerine ulaşmaya çalıştıkça The Flash ve ekibini karşısında buluyor.
Batman‘in yarasa çukuru, Kedi Kadın‘ın pencereden kedilerin arasına düşüşü, Örümcek Adam‘ın ısırılışı ve düşen/kaza geçiren hemen herkesin süper güçlere sahip olarak dönüşü misali; şehirde patlama olduğu sırada kaza geçiren ya da ölmesi gereken herkes süper güçlere sahip oluyor. Zehirli iğne yapılan idam mahkûmu zehirli gaza dönüşebiliyor mesela, elektrik çarpan elektriği emip yönlendirebiliyor, eritilmiş çelik kazanına düşen çeliğe dönüşüyor vb… Bir gecede türeyen bu adamların her biri gücünü kötülük yapmak için kullanırken The Flash iyiliğe adıyor kendini. Absürt ve eğlenceli.
Her bölüm The Flash karşısına çıkan güçlüğü aşmaya çalışırken kendini geliştirip öğrenir, büyür. Çocukluk travması annesinin gözü önünde öldürülüşü olan kompleksten uzak, güler yüzlü, çalışkan bir gençtir zaten. Barry dokuz yaşındayken duyduğu ses üzerine yatağından çıkıp annesine koşar ve ışıklar içerisinde sarı giysili bir adamın annesinin kalbine bıçak saplayışına şahit olur. Aynı saniyede kendini evden uzakta bir sokak ortasında bulur, babası elinde cinayet silahıyla yakalanır. Aile dostları bekâr baba Dedektif Joe West, Barry’i evine alıp kızı Iris’le büyütür ve aradan geçen on dört yılda aile olurlar.
The Flash göz yaşartan bir değil iki baba-oğul hikâyesine, imkânsız çocukluk aşkı burukluğuna, mahallemizin en dürüst genci sevimliliğine ve geek ekipten taşan kahkaha dolu mizah satırlarına sahip. Her bölüm ayrı konu olsa da bir taraftan en büyük kötünün master planını izlemek de heyecan verici. Eksiği yok mu, birden fazla: Mesela Barry bazen kostümsüz koşsa da giysileri tutuşmuyor. Ama biz o kadar kusur kadı kızında da olur diyerek nefes aldırmayan dopdolu bölümlerin keyfini sürmeye devam ediyoruz.
Bu haliyle Örümcek Adam ile birlikte empati kurulması en kolay, en sevilesi kahraman o. Beyazperdede büyük bir seriye ilham verecek malzemeyle dolu ama çok geciken televizyon uyarlamasına da şükretmek mümkün.
The Flash yeni bölümleriyle 6 Ocaktan itibaren CW kanalında olacak.