Mortal Kombat ve Resident Evil gibi filmlerle adını duyuran Paul W.S. Anderson’ın 2014 yılına damga duracak bir blockbuster olarak tasarladığı 100 milyon dolar bütçeli Pompeii ABD gişesinde sadece 23 milyon dolar kazanınca okyanus aşırı ülkelerdeki gösterimi yaza sarkmıştı. Game of Thrones dizisiyle tanınan Kit Harington’un başrolde olduğu yapımın konusu tanıdık: Şerefli gladyatörler hain Romalılara karşı.
Serkan Çellik
Paul W.S. Anderson filmine herkesin az çok aşina olduğu Pompeii Felaketi’ni anlatacakmış gibi jenerik öncesi görüntülerle başlasa da, çok geçmeden klasik bir intikam öyküsünün tohumlarını atıyor. Romalı güç sahibi komutan Corvus küçük bir çocuğun ailesini ve tanıdığı herkesi öldürdükten on yedi yıl sonra çocuk karşımıza yenilmez bir dövüşçü olarak çıkıyor ve bu özelliği nedeniyle Pompeii’de gerçekleştirilecek oyunlara satılıyor. Senaryo ezbere bilinen yollardan gitse de matematiği es geçmeyip düğümler ve çatışmalar yaratılmaya çalışılmış ancak kâğıt üzerinde etkileyici görüneceği düşünülen sahneler Anderson’un kötü işçiliği sebebiyle sıralandıkça heves kırıyor. Filmlerini birer özel efekt şovu olarak tasarlayan yönetmen bir kez daha senaristlerin uğraşlarını çöpe atmış.
Sinema televizyonu besliyor derken tam tersinin sıkça yaşandığı günlerdeyiz. Çok geçmeden anlıyoruz ki Pompeii sağdan soldan ödünç aldığı temaları Starz dizisi Spartacus’un görselliğine bulamış ve bunu saklamaya bile çalışmamış. Felaket filmlerine has kodları tarihi dramla birleştirirken, özgün olmayı bir an bile umursamamış. Köle-soylu aşkı, çocukluk travması sonucu gelişen intikam için yaşama güdüsü, adını kimsenin bilmediği şanı yürümüş erkek figürü, rakip olmak zorunda bırakılan dostlar, özgürlüğüne bir müsabaka kalmışken kaderi değişen köle vs. derken öncülleri ile benzerlikleri saymakla tükenmez.
Oyuncu kadrosuna baktığımızda ne yaptığını bilen tek kişinin ana karakterin ailesini öldürmekle yetinmeyip bir de sevdiğini elinden almaya kalkan Kiefer Sutherland olduğunu, coşkulu ve imkânsız olması planlanan aşk öyküsünün şımarık kızı Emily Browning’in ise ancak vasata ulaşabildiğini görüyoruz. Öte yandan Kit Harington 172 cm.’lik boyuyla fiziksel heybet gerektiren rolde etkileyici olmaya yaklaşamamış, Carrie-Anne Moss ne yapıyorum ben dercesine etrafta dolaşıp tam üç kez ölerek komik duruma düşmüş ve Lost ile tanıdığımız Adewale Akinnuoye-Agbaje fiziksel avantajını sesiyle destekleyememiş.
Elbette bir Paul W.S. Anderson filmine giderken sanat eseri görmeyi beklemiyoruz ancak Pompeii’nin dizi hayranlarının paralarını almak için alelacele üretildiği o kadar belli ki, kandırıldığınızı hissetmeniz mümkün. Mama ve Splice’dan anımsayabileceğiniz kurgucu Michele Conroy filmi kendisine tavuklu sandviç hazırlarken göz ucuyla tamamlamış gibi, işçilik bırakın Hollywood’u dünya standartlarının çok altında. Kahramanın arenada savaş taktiklerini herkesin dinlediği bir komutana dönüşmesi planlanmış ama Anderson basit bir ok atışını bile çekememiş. Aksiyon sekanslarında hem malzeme kötü hem de uç uca eklerken ipin ucu kaçmış. Diğer sahne geçişleri de eslerle dolu.
Bunun yerine T.J. Scott’ın çektiği bir Spartacus: Blood and Sand bölümü izleyip ihtiyacınız olan adrenalini alabilir hem de zekânıza hakaret ediliyor hissine kapılmadan günü tamamlayabilirsiniz.
Not: Koşarken çocuğu elinden kayan anne bir kez daha kurtuluyor.
Pompeii
Yönetmen: Paul W.S. Anderson
Senaryo: Janet Scott Batchler, Lee Batchler, Michael Robert Johnson
Oyuncular: Kit Harington, Carrie-Anne Moss, Emily Browning
2014 / Kanada-Almanya / 105 dk.