BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Serkan Çellik

Sarayın Gözdesi, Hollywood’un Delisi

Yorgos Lanthimos sinemasını yer yer takdir etmekle birlikte Kutsal Geyiğin Ölümü’nü görene kadar sevememiştim. Yapmak istediklerini anlıyor, cesaretini takdir ediyor, özgünlüğüne şapka çıkarıyor ancak bir türlü iyi bir film izlediğime ikna olamıyordum. Tüm o aşırılık, uçuk kamera hareketleri, alışılmışın dışındaki lens seçimleri, hızlanıp duran yerli yersiz pan ve zoom’lar Kutsal Geyiğin Ölümü’ne kadar hep denemiş hep yenilmiş bir yönetmenin çabalarıydı benim için ve taşlar ilk defa bu senaryo ile birlikte yerli yerine oturmuş, Lanthimos yıllardır bu filmi çekmek için pratik yapmış gibi gelmişti bana. Bağ kuramadığım son üç çabasını tek kalemde temize çektiği bu işin ardından yeni filmi Sarayın Gözdesi (The Favourite, 2018) ile 10 dalda Oscar Ödülü’ne aday gösterilince, açıkçası çok büyük umut ve heyecanla sinemaya koştum ve başyapıt beklentisiyle dikkat kesildim.

Lanthimos’un şu anki ününe kavuşmasını sağlayan dört filminin de senaryosunda Efthyis Filippou ile birlikte imzası var. Sarayın Gözdesi son on yılda başkasına ait bir senaryoyla çalıştığı ilk film. Bunun çok önemli etkileri olduğunu düşünüyorum.

İlk yarım saate tarzını sunmaya çabalayan bir yönetmen izlediğimi hissettim. Lanthimos’un ilk paragrafta bahsettiğim tüm karakteristik özellikleri mevcuttu ve ağır dönem filmi makyajına rağmen saf yönetmen sineması kendini belli ediyordu. Türün kodlarını hiçe sayan bu bölüm en çok da kurgusuyla alışkanlıklara nanik yapıyor ve ihtimallerin peşinde meraklandırıyordu. Derken bu hınzır anlatım bıçak gibi kesildi. Abigail’in (Emma Stone) Lady Sarah (Rachel Weisz) tarafından kabul edilmesiyle Lanthimos kamerayı kurcalamayı bıraktı. Yönetmene inancım tam olduğundan bu düşüş için senaristleri suçladım ve auteur yönetmenin bu zayıf senaryodan daha fazla parıltı çıkaramadığını ve vazgeçtiğini düşündüm. Gerçekten de üç kadının ilişkini anlatan metin 18’inci yüzyıl İngiltere’sinde, ağır kostüm ve makyaj altında geçmese de olacak; bir ilaç firmasının CEO’suna kendini yamamaya çalışan iki beyaz yakalı kadının terfi mücadelesi olarak da izlense anlamı değişmeyecek gibi duruyor ve şaşaanın altına saklanan sığ bir çatışmadan fazlasını sunmuyor bu gelişme bölümünde. Cepheden gelen savaş haberleri pekâlâ toplu alım yapılacak bir anlaşmanın getirdiği maddi zorluklardan fazla anlam yüklemiyor ana karakterlerin günlük hayatına…

Sarayın Gözdesi ben ümidimi kestikten hemen sonra, takriben son yarım saatinde, daha kesin konuşmak gerekirse Abigail’in Lady’sini zehirlediği sahneden itibaren tüm anlatısını toparlayıp ne kadar iyi bir senaryo olduğunu ilan ediyor. İzlediklerimizin boşa olmadığını, Kraliçe Anne ile Lady Sarah’nın aşkına seyircisini tamamen ikna etmeyi başardığını anlıyor; iyi sandıklarımızın kötü, kötü sanıklarımızın iyi, ilk görüşlerimizin yanıltıcı olabileceğini yüzümüze vuruyor; ezilenlere acımanın her zaman doğru, iktidar sahiplerinin başarılarının tesadüf/doğuştan hak, kadın dayanışmasının her seferinde iyiye gebe olmayabileceğini gözler önüne seriyor…

Biz bu filmi çok gördük, dönem filminde modern dans yapmak türü güncellemeye yetmiyor diye düşünürken senaristler beni son düzlükte utandırdı ve suçlu bir anda belli oldu: Baştan beri hataları yapan yazanlar değil Lanthimos’du. Kan uyuşmazlığının sebebi, vücudun atması gereken doku Yunanlı yönetmendi. İlk yarım saatte gözümüzü boyayıp hikâyenin içine girmemizi engelleyen, sonraki bir saati dümdüz çekip içimizi kıyan ve son yarım saatin de hakkını veremeyip “görmemişin balık gözü lensi olmuş” dedirtecek kadar fevri davranarak Joe Wright gibi bir ismin elinde başyapıt olabilecek metni kurcalayıp bozan hep Lanthimos’muş…

İlk paragrafta yazdıklarımın birçok sinema yazarına şaka gibi geleceğinin, Lanthimos’un alametifarikalarını sevmeyip Kutsal Geyiğin Ölümü’ne bayılmamın çoğu insan tarafından mantıksızlıkla nitelendirileceğinin farkındayım. Fakat Lanthimos benim için tam da şu: Önüne gelen her cümleyi aynı şekilde kameraya yansıtabileceğini düşünen yetenekli ve çocuk ruhlu bir deli. O yüzden de bir oluyor, bin olmuyor. Tüm meziyetlerine rağmen Sarayın Gözdeside çoğunlukla olmamış bir iş.

İlginizi çekebilir...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et