Sinema yazarlarına sorulmak üzere 10 soru hazırladık. Tümüyle Ters Ninja’ya münhasır 10 ilginç soru. Maksat elbette sinema yazarlarını daha iyi tanıyabilmek… The S-Files adını verdiğimiz bu dosyaların kırk beşincisini Sinema Dergisi yazarı Pınar Tınaz için açıyoruz.
Nerede, ne şekilde, kiminle seyrettiğinizi hatırladığınız en eski film hangisi?
Ahhh bunun çok acayip bir cevabı var. Beş veya altı yaşındaydım. Annem ‘Hadi seni sinemaya götüreyim’ dedi. Birlikte Beyoğlu’na çıktık. Sene 1976 muhtemelen. Tam seks filmlerinin revaçta olduğu dönem. 2001 Yılında Dünya‘ diye bir filme girdik. Annem bilim-kurgu olduğunu düşünmüş! Öyleydi de. Ama beş dakikada bir film kesiliyor, araya ne olduğunu çözemediğim ama fazlasıyla ilginç bulduğum parçalar giriyordu! O film, hatırladığım kadarıyla sinemada izlediğim ilk filmdi. Annem durumu anlayınca, apar topar dışarı çıkarttı beni ama iş işten geçmişti. O travmanın izleri hala silinmedi!
Sinema yazarı olmasaydınız, ne yazarı olmak isterdiniz?
Roman yazmak isterdim. Aslında istiyorum. Neden olmasın ki?
Hayatınızın sonuna kadar tek bir filmle idare etmeye mahkum edildiniz. Hangi filmi seçerdiniz?
Kesinlikle David Lynch‘in Wild at Heart‘ı. Bu film, tüm sinema tarihi içinde açık ara en sevdiğim filmdir.
Kendinize içlerinden hayali bir arkadaş seçme şansınız olsaydı. Hangi sinema karakterini seçerdiniz?
Coppola‘nın Siyam Balığı‘ndaki Motosikletli Çocuk ile arkadaş olmak isterdim. Çok bilge bir karakterdir. Filmde adı hiç geçmez. Önemli de değildir. Yanlış yerde, yanlış zamanda doğmuştur. Her yere uçabilecek kadar güçlü kanatları vardır ama ne yazık ki gidecek yeri yoktur! Evet, onunla arkadaş olmayı isterdim…
Hangi sinema oyuncusunun görüntüsüne sahip olmak isterdiniz?
Bunu hiç düşünmedim. Başka bir bedende olma fikri bana çok uzak.
Hangi yönetmenle sıkı dost olmak isterdiniz?
Bu konuda da bir tercih yapamam. Elbette pek çoğuyla muhabbet etmek isterdim. Tarkovski veya Bergman‘la, yada Fellini ile… Ama dostluk için farklı kıstaslarım var ve bu kişileri şahsen tanımadığımdan karar vermem olanaksız.
Hangi film gerçek olsun ve siz de içinde yer alın isterdiniz?
Milyonlar, Danny Boyle… Çok sevimli bir hikaye. Çok insancıl. Üstelik deli gibi harcanabilecek tonlarca para da söz konusu…
Sinemayı sevmek için iyi bir neden söyler misiniz?
En iyi neden farklı yaşamları deneyimleme imkanı tanıması olsa gerek.
Sinemanın en kötü özelliği ya da en büyük zararı nedir sizce?
Kendi adına düşünemeyen insanları kolayca yönlendirebilir sinema. Sizi bir şeyin doğruluğuna inandırabilir. Sanal bir gerçeklik algısı oluşturabilir. Bu noktada tehlikeli maalesef…
Bugüne kadar gittiklerinizin içinde en sevdiğiniz sinema hangisiydi?
Belli bir mekan yok ama anfi tiyatro biçiminde olan salonları daha çok severim. Önünüze bir fil bile otursa, zarar etmez!