BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

Sinema yazarlarına sorulmak üzere 10 soru hazırladık. Tümüyle Ters Ninja’ya münhasır 10 ilginç soru. Maksat elbette sinema yazarlarını daha iyi tanıyabilmek… The S-Files adını verdiğimiz bu dosyaların otuz ikincisini Sinematik Yeşilçam blogunun kurucusuUtku Uluer için açıyoruz.

The S-Files

The S-Files Nr.32 © Ters Ninja: Utku Uluer

Sinema yazarlarına sorulmak üzere 10 soru hazırladık. Tümüyle Ters Ninja’ya münhasır 10 ilginç soru. Maksat elbette sinema yazarlarını daha iyi tanıyabilmek… The S-Files adını verdiğimiz bu dosyaların otuz ikincisini Sinematik Yeşilçam blogunun kurucusuUtku Uluer için açıyoruz.

 


Sinema yazarlarına sorulmak üzere 10 soru hazırladık. Tümüyle Ters Ninja’ya münhasır 10 ilginç soru. Maksat elbette sinema yazarlarını daha iyi tanıyabilmek… The S-Files adını verdiğimiz bu dosyaların otuz ikincisini Sinematik Yeşilçam  blogunun kurucusu Utku Uluer için açıyoruz.

Nerede, ne şekilde, kiminle seyrettiğinizi hatırladığınız en eski film hangisi?

Çocukken sinema konusunda çok şanslıydım. Dedem Süreyya operasının eski ortağı olduğu için anneannem beni her hafta en az bir kere sinemaya ve tiyatroya götürürdü. Aslında bu yüzden hangisi ilk filmdi tam hatırlamıyorum ama Kadıköy ve Süreyya sinemalarında Maskeli Süvari, Uzaydan Gelen Yumurcak ve Örümcek Adam‘ı izlediğimi hatırlıyorum. Anneannem küçük olduğum için aksiyonu bol filmlere götürürdü o zaman. Bir de daha sonrasında video kaset furyası başladı ki her hafta bizim evde 20’den fazla film olurdu.İşin acısı 80lere denk geldiğim için sinemalarda pek Türk filmi yoktu.

Sinema yazarı olmasaydınız, ne yazarı olmak isterdiniz?

Aslında ben kendimi sinema arşivcisi ve araştırmacısı olarak görüyorum. Bu nedenle yazdıklarım daha çok kronolojik ve araştırma sonucu ortaya çıkan veriler. Sinematik Yeşilçam macerası başlamadan önce bol bol müzik üzerine yazardım ve son dönemde yine müziğe ağırlık vermek istiyorum. Bunun dışında edebiyatı sağlam bir gazetecinin oğlu olarak kendimi hala “yazar” olarak görmüyorum. Portakalı soyup başucuna koyanların yazar olduğu bir ülke için oldukça idealist bir yaklaşım olsa gerek…

Hayatınızın sonuna kadar tek bir filmle idare etmeye mahkum edildiniz. Hangi filmi seçerdiniz?

Eğer tek bir filmle idare edeceksem bu kesinlikle serilerden oluşan bir film olmalı. Burada Star Wars ile Elm Sokağında Kabus serileri arasında gidip geliyorum.

Kendinize içlerinden hayali bir arkadaş seçme şansınız olsaydı. Hangi sinema karakterini seçerdiniz?

Tek seçenek bırakan soruları hiç sevmem. O yüzden alternatifiyle cevap vermek istiyorum. Aslında çocukken zaten bir sinema karakteri hayali arkadaşımdı o da Han Solo idi. Ama bugün bir arkadaş olarak bir sinema karakterini seçecek olursam bu kesinlikle Pulp Fiction‘daki Jules Winnfield olur.

Hangi sinema oyuncusunun görüntüsüne sahip olmak isterdiniz?

Klişe bir cevap verecek olursam Brad Pitt derim. Öte yandan Sean Connery‘i de yabana atmamak gerek.

Hangi yönetmenle sıkı dost olmak isterdiniz?

Star Wars koleksiyoncusu olduğum için George Lucas, oturup bir sürü film izleyip geyik yapmak için Quentin Tarantino, Sergio Leone ve de Yılmaz Güney

Hangi film gerçek olsun ve siz de içinde yer alın isterdiniz?

Bu soruyu kendime çok sordum. Ama Star Trek dizileri ve filmlerindeki dünyanın geleceği benim çok hoşuma gidiyor bu nedenle Star Trek filmleri gerçek olsun derim. dünyaya barış ve huzur gelsin mesajını vermek isterim…Kirk’ün kaptan olduğu gemide köprüde çalışan herhangi bir görevli olabilirim.

Sinemayı sevmek için iyi bir neden söyler misiniz?

Sinemanın her zaman benim ulaşamayacağım ve hayal gücümde yaşatacağım bir dünya yaratmasını istemişimdir. Bunun yanısıra sinemanın ifade edemediğimiz veya hayatımıza sığdıramadığımız pek çok gerçeği birkaç dakika içinde anlatabildiğini düşünüyorum. Bazen bir film bizim ifade etmek istediklerimizi dilimizin ucundakileri o kadar güzel paylaşmamıza olanak tanıyor ki paylaşamak adına en güzel ortamı sinema sanatı yaratıyor diye düşünüyorum. Fantastik yolculuklar yeni dünyalar keşfetme dışında kendimizi daha iyi tanımamıza yardım eden bir sanat. Bu yüzden sinemayı sevmek kendimizi daha iyi tanımak anlamına da geliyor benim için.

Sinemanın en kötü özelliği ya da en büyük zararı nedir sizce?

Sinemanın en kötü özelliği propaganda gücüdür. Sinema yüzünden uzun süre kızılderililerin kötü adam olduğunu veya sinema yüzünden Bizansın kahbe olduğunu düşünüyorum. Farklı jenerasyonlara geçmeye gerek kalmadan hemen etkileyebilme gücü nedeniyle bugün sinema çok tehlikeli bir silah aslında. Bu özelliği iyi yönde kullanada biliriz ancak sinemanın özellikle de Hollywood’un yarattığı bazı klişeler bugün hayatımızı daha zor kılıyor.

Bugüne kadar gittiklerinizin içinde en sevdiğiniz sinema hangisiydi?

Kadıköy’deki çocukluğumun geçtiği Süreyya Sineması.

İlginizi çekebilir...

Basın Bülteni

“Herkes için Adalet” ilkesiyle 14. kez sinemaseverlerle buluşacak olan Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen, Pınar Altuğ Atacan...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et