Uçmak ne güzel şeymiş sevgili Ninjalar. Bunu da görmüş oldum sayenizde. 18. Uluslararası Altın Koza Film Festivali‘ine icabet etmek üzere çok erken kalktım o sabah (19 Eylül, saat: 04.00), havaalanı servisine yetişmem gerekiyordu, çünkü uçağım 6.40’daydı. Neyse, ‘çeşitli sebeplerden ötürü’ İzmir’den bilmem kaç sefer sayılı uçakla Adana’ya uçtum. Ne yalan söyleyeyim, korkmadım değil, ama değdi doğrusu. Bulutların üzerinde olmak, tarifi imkânsız bir deneyim sevgili okur.
İnişe geçtiğimiz sırada, yüzümü pencereden ayırmadım, gözüm kilometrelerce uzayıp gittiğini düşündüğüm pamuk tarlalarını aradı, ama maalesef göremedim sevgili okur. (Farkında mısın bilmiyorum, ilk defa seninle bu kadar içli dışlıyım.) Beni karşılamaya gelen görevli arkadaşa da ilk pamuk tarlalarını sordum. Artık çok fazla olmadığını söylemesiyle içime öyle bir hüzün çöktü ki, nasıl diyeyim, hani yemyeşil bir dal kırılmış gibi geldi içimde. Uçağın inişi ve kalkışı sırasında, adım adım gelişen perspektife, bilmem dikkat ettin mi sevgili okur, zira tecrübe edilesi bir seyir kendisi.
İlk günün yorgunluğuyla ancak tek film izleyebildim: Gece Yanığı (Fire Belt, 2004). “FIBRESCI: Ebedi İsyancılar” bölümü kapsamındaki filmin gösterimi, Alin Taşçıyan‘ın sunumu ve filmin yönetmeni Bahij Hojeij’nin katılımıyla gerçekleşti. Uzun yıllar savaşın içinde yaşayan Lübnanlı yönetmenin, romancı arkadaşı Rachid El Daïf’in The Obstinate adlı eserinden uyarladığı film; edebiyat profesörü Chafic’in (Nida Wakim) iç savaşın iyiden iyiye şiddetlendiği 1985 yılında Beyrut’ta başından geçenleri konu alıyordu. Chafic, sınıfta Albert Camus’un Veba’sı hakkında konuşurken bir bombardıman gerçekleşir. Sığınaklara kapanan öğrencilerden biriyle, gerçek mi düş mü olduğu belirsiz bir temas yaşayan Chafic’in bilinci bu olaydan sonra sekteye uğramaya başlar…
Gece Yanığı, metaforik olarak yararlandığı Veba kitabı gibi hayli varoluşçu bir tınıya sahip. Sürekli iç seslerle ilerleyen bir yapısı var filmin, Chafic gittikçe çevresine yabancılaşıyor ve sonunda bir patlama yaşıyor –bu patlamanın ne olduğunu söyleyip filmin tadını kaçırmayalım isterseniz. Absürdizm ile kara mizah muhteşem bir şekilde harmanlanmış filmde, ortaya çok incelikli bir çalışma çıkmış. Ayrıca filmin seyirciyle kurduğu samimi bağ da çok iyi. Bunda kuşkusuz Chafic’i canlandıran Nida Wakim’in payı hayli fazla. Filmin bir uyarlama olduğunu belirtmiştik, fakat filmi izlerken bana hep özgün senaryoymuş duygusu verdi film. Zaten filmden sonra gerçekleştirilen söyleşide de Bahij Hojeij filmin serbest bir uyarlama olduğunu söyledi. Yönetmen gerekli gördüğü yerlere müdahale etmiş, çok da iyi yapmış bizce.
Gösterimin ardından yapılan söyleşi gayet güzel geçti. Ne var ki, yönetmene yöneltilen sorular tam da bizim insanımızdan beklenilen cinstendi. Bir kadın vatandaşımızın filmi yer yer inandırıcı bulmamasına karşılık Yönetmen Bahij Hojeij ne diyeceğini bilemedi. Saygı duyduğunu belirtmekle yetindi. Diğer bir izleyicinin ‘aydın kaçısı’ ile ilgili sorusuna da, onun kaçış değil bir tür ‘tepkisizlik’ olduğunu söyleyerek yanıt verdi yönetmen. Ki, bu yeterince belirgindi filmde, böylesi bir soruya ben de çok şaşırdım açıkçası. Biz filmden tatmin olduk, ama yönetmenin izleyiciden pek tatmin olduğunu söyleyemeyeceğim ne yazık ki.
Aynı günün akşamı, jüri yemeğine davetliydik Tersninja olarak. Biliyorsunuz, bilmeyenler de öğrensinler bu vesileyle, Tersninja.com bu seneki Adana Altın Koza Film Festivali’nin basın sponsoruydu. İlkin Adana Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz konuşma yaptı. Aldırmaz konuşmasında mutluluğunu ifade ederken kurulan sanat müzesine de değindi. Henüz sanat müzesini göremedim, ama en kısa zamanda oraya da bir çıkarma yapacağımı müjdelemek isterim. Ardından jüri adına sahneye Derviş Zaim çıktı. Zaim, kültürün insan hayatındaki öneminden dem vuran kısa bir konuşma yaptı.
Sitemiz adına verilen ödülü almak da, yine ‘çeşitli sebeplerden ötürü’ bana düştü. Landlord’un ‘festival talimatnamesi’ne uygun biçimde üzerimde Tersninja t-shirtü, diğer sinema yazarlarını enikonu etüt ederek yarım yamalak öğrendiğim çalımlı yürüyüşümle sahneye çıktım. Ve binlerce flaş patlaması altında ödülü Adana Valisi’nin elinden aldım. Evet, abarttım binlerce değildi belki ama çoktu yani benim gibi biri için. Allah ünlü kardeşlerimize kolaylık versin diyorum, ve hızlıca diğer detaylara geçiyorum.Gecenin büyük hediye ise Nükhet Duru‘ydu. Gerçi sayın Duru’yla pek ilgilenemedim ben. Aynı dakikalarda, otekisinema.com, cinedergi.com, sadibey.com’dan dostlarla birlikte sohbet ediyorduk. Ama anladığım kadarıyla diğer konuklar pek bir sevindiler, şarkılara eşlik ettiler, çoştular, eğlendiler bolca…
Şimdilik bu kadar sevgili ninja, Nuri Bilge Ceylan Fotoğraf Sergisi Açılışı‘ından izlenimlerimi, Musan Günceleri (Musanilgi) adlı Güney Kore filmi hakkında notlarımı ve daha fazlasını merak ediyorsan, bizi dikkatle izlemeye devam et…
to be continued…