Pazar günleri Feriköy Organik Pazar’da kurulan bit pazarını tavaf ederken “geçmişe dalmak” fiili bir deyim olmaktan çıkıyor. Sağınızda solunuzda kâh çocukluğunuzu hatırlatan nispeten yeni, kâh ne olduğunu bilemeyeceğiniz kadar eski objeler. Zamanın ve toplumsal hafızanın ıskartaya çıkardığı matbu eserlerin, fotoğrafların, oyuncakların, kartpostalların bir çizgi filmde sert bir kroşe alan boksörün kafasının çevresinde fır dönen yıldızlar gibi çevrenizi sardığı bir zaman tünelindesiniz adeta.
Ege Görgün (Landlord)
Feriköy’ün benim algımda bu bit pazarından gayrı bir hatıra getirilir bir özelliği yok bugünlerde. Oysa bir futbolsevere yakışır bir durum değil bu. Bu semtin 1959 yılından 1968’e kadar Milli Lig’de yer alıp Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş gibi büyük takımlarla kora kor mücadele eden bir futbol takımı vardı. Kökeni Cumhuriyet öncesine giden (1919), resmi kuruluşu amblemine 1927 olarak geçen, ancak pekçok kez kapsını kilit vurulduktan sonra 1947’de son şeklini alan Feriköy Spor Kulübü tıpkı Sarıyer, Zeytinburnu, Bakırköy, Kasımpaşaspor gibi ait olduğu semtin insanı gururlandırma, semtin itibarını yükseltme misyonu vardı. Bugün Feriköy Mezarlığı’nın bulunduğu yerde bulunan kulübün tesisleri ve sahası İstanbul’un en önemli maç sahalarından biriydi. Bu sahanın ne yazık ki zamnla “taşı toprağı altına dönüşen” İstanbul’u çehresini bozan rant avcılarının elinden kurtulması mümkün olamadı ve saha bir gecede kazılarak yok edildi.
İlk dönemlerinde Harp Okulu öğrencilerini kadrosuna katarak Türkiye’nin ilk asker-sivil karma takımı olan Feriköy, adını Harbiye Yılmaz olarak değiştirmişti. Harp Okulu Ankara’ya taşınınca kulüp bu kez Kurtuluş Spor Kulübü ile birleşti . Feriköy’ün o dönem kazandığı kupalar bile Kurtuluş Spor Kulübü müzesinde yer aldı. Kırmızı-beyazlı ekip bugün Türkiye Bölgesel Amatör Lig’inin 11. grubunda yer alıyor.
Dedik ya, bir zamanlar semtlisinin gurur duyduğu, taraftarı tribüne çeken acar bir takımdı Feriköy. Bu taraftarlardan biri de, aynı zamanda kulübün yöneticilerinden de olan Apartman Mustafa idi. Gençliğinde namlı kabadayılardan olan Mustafa Pekgözlü’nün lakabı uzun boyundan ve iri cüssesinden geliyordu. Boyunun 1.90, kilosunun 168 kilo olduğu düşünülürse pek de abartılı değildi bu lakap.
Apartman Mustafa Feriköy’ün en ünlü tribün simasıydı. İdareciliğinin yanı sıra gür sesi, coşkulu tavırlarıyla tribünleri bir amigo gibi yönlendirirdi. Ancak onu tüm Türkiye’ye tanıtıp adeta şöhret yapan 31 Ocak 1960’da Dolmabahçe Stadı’nda oynanan 25 bin kişinin izlediği Fenerbahçe- Feriköy maçında yaptığı şeydi.
Maç 3-2 Fenerbahçe’nin üstünlüğüyle sona ermiş ve maçın hakem Baha Kırçıl ve futbolcular soyunma odlarının yolunu tutmuşlardı. Fenerbahçe kaptanı Naci tebrik etmek için hakemi duraksattığında yaklaşan bir Feriköylü yönetici sert geçen maçta – belli ki maçı aleyhlerine yönettiğini düşündüğü – hakemle münakaşa etmeye başladı. Bunu göre Feriköylü futbolcular da ikilinin etrafına toplandı. Bu curcunada hiçbiri devasa bir cüssenin onlara doğru yaklaştığını fark etmedi.
Tribündekiler de, maçı radyo başında dinleyenler için anlatan Devlet Radyosu spikeri Muvakkar EkremTalu da bu sahneyi görmüş ama görüntüyü Apartman Mustafa’nın çok çok hakeme sert bir nutuk çekeceğine yormuşlardı. Oysa Apartman Mustafa’nın niyeti konuşmak değil, konuşturmaktı. Hem de yumruklarını…
Kalabalığı, suları yararak avına yaklaşan beyaz köpekbalığı gibi aşan Apartman Mustafa hedefine ulaştığında hakem Baha Kırçıl daha ne olduğunu anlayamadan iri kıyım yöneticinin iki yumruğunu yüzünde bulup yere devriliyordu.
O anda mecburen futboldan boks spikerliğine geçen Talu radyosunun başından hala kalkmamış dinleyicilere şöyle rapor ediyordu bu durumu: “Apartman Mustafa hakemi dövüyor, işte yere düşürdü!” (Maçı nakleden Talu, Türk edebiyatının ünlü isimlerinden Recaizade Mahmut Ekrem‘in torunu ve Ercüment Ekrem Talu‘nun oğluydu.)
Hakemi daha fazla yumruk yemekten kurtaran araya giren polisler ve Gündüz Kılıç oluyordu. İş karakola kadar uzuyordu tabi. Hakem Kırçıl önce şikayetçi oluyor ama semtin sevilenlerinden ve Demokrat Partili olan Mustafa Pekgözlü’nün tanıdıkları araya girip şikayetini geri aldırıyorlardı Kırçıl’ın.
Semtine döndüğünde kahramanlar gibi karşılanan Apartman Mustafa birkaç hafta sonra İzmir’e giderek Baha Kırçıl’dan özür diliyordu. Zaten bir rivayete göre çevresindekilere pişmanlığını, “Ben kahraman değil, zavallıyım,” diyerek belirtmişti.
Apartman Mustafa’ya ne ceza verildiği bilgisine ulaşamadım ama o dönem yazılanlardan beklentinin “yöneticilikten ve sahaya girmekten ömür boyu men” şeklinde bir ceza alması olduğu anlaşılıyor. Bu cezayı almış olduğunu var syamak gayet makûl olur. Apartman Mustafa’nın maçları tribünden izlemeye devam etmesine ise o günün mevzuatına göre bir mani yoktu.
Apartman Mustafa iki yumrukla haftanın en ünlü insanı oluyordu Türkiye’de. Onun sayesinde lig maçlarında uzun süre hakemlere kötü tezahürat yapılmıyordu. Tribünler bir kararından memnun kalmadıklarında yalnızca şöyle bağırıp hakemi korkutmaya çalışıyorlardı.
“Apartman Geliyor! Apartman Geliyor!”