Fenerbahçe kalecisi Cihat Arman, bir pozisyonda Beşiktaşlı Şükrü Gülesin‘i öyle bir kandırır ki, bu olay tarihe “Kanarya’nın Kartal’ı avı” diye geçer. İşte o unutulmaz maçın hikâyesi.
Ege Görgün (Landlord)
Mithat Paşa Stadı tıklım tıklım dolu. Nasıl dolu olmasın… Bir tarafta Kanarya, diğer tarafta Kartal… Bir yan sarı-lacivert, diğer yan siyah-beyaz…
Bir o takım saldırıyor, bir bu takım. İşte Fenerbahçe yükleniyor şimdi. Öyle ki Fenerli defans oyuncularının bile çoğu orta sahaya kadar gelmiş. Beşiktaşlı Şükrü’den (Gülesin) çekinmeseler daha da gelecekler belki. Yine de birazdan söz konusu Şükrü olduğunda bu kadar tedbirin bile yeterli olamayacağını öğrenecekler.
O sırada Beşiktaş defansının vazgeçilmezi Çengel Hüseyin (Saygun), lakabının hakkını verircesine topu rakibinin ayağından çalıp Fenerbahçe hücumunu sonlandırıyor. Üstüne topu ortasaha civarında bekleyen Şükrü’ye uzatıp Beşiktaş hücumunu da başlatıyor. Şükrü öyle bir hızla iniyor ki deniz tarafındaki Fenerbahçe kalesine, onu göz hapsinde tutan oyuncular ardından bakakalıyor.
Kaleci Cihat Arman’la arasında bir tek stoper Rafet var şimdi. Şükrü çalımı basıyor Rafet’e. Ama Rafet’in Şükrü’nün peşini bırakmaya niyeti yok, onunla birlikte kendi kalesine doğru koşuyor. Koşmakla olmaz tabi, topu alması lazım Şükrü’nün ayağından, ama ne mümkün!
Rafet topu oyun kuralları içersinde alamayacağını anladığında Şükrü’nün beline sarılıyor. Ama Şükrü’deki fizik kimde var? Bir silkinişte kurtuluyor Rafet’in kavrayışından. Rafet son bir umutla yine tutuyor Şükrü’yü. Şükrü bu kez adeta Rafet’i sırtına alıp devam ediyor kaleye doğru koşusuna. Ceza sahasına girerken penaltıya sebebiyet vermek istemeyen Rafet umudunu kalelerini koruyan deve bağlayarak ellerini çekiyor Şükrü’nün üstünden. Artık iki futbol efsanesi karşı karşıya…
Şükrü’yü “en iyi biçimde” karşılamak için pozisyon almış Cihat birden doğruluyor ve Şükrü’ye “geçti artık, geçti!” gibisinden bir işaret yapıyor. Ardından ellerini beline koyup Şükrü’ye gülerek bir şeyler söylüyor. Şükrü önce duraksıyor sonra da topa var gücüyle vurup kalenin üstünden dışarı atıyor. Herkesin neler olduğunu anlamak için gözlerini diktiği Şükrü koşarak hakeme üstüne gidiyor şimdi de. Takım arkadaşları öfkeden köpüren Şükrü’yü zaptetmeseler sanırsınız hakemi parçalayacak. Avazı çıktığı kadar bağırıyor: “Ne ofsaytı, ne faulü be adam?”
“Düdük çaldı!”
Hakem de şaşkınlık içinde. Sonra bir de “Ben düdük çalmadım ki!” demez mi! O anda Şükrü’nün başından aşağı kaynar sular dökülüyor. Cihat’ın oyununa geldiğini anlıyor.
Şükrü ile karşı karşıya kaldığında Cihat gerçekten de tarihe geçecek müthiş bir “kurtarış” yapmıştı. Bir yandan “Hiç boşa vurma artık!” gibisinden işaret yapmış, ardından da, “Hakem düdük çaldı!” diye yalan atmıştı Şükrü’ye. Beşiktaşlı futbolcu da önce sinirinden topu havaya dikmiş sonra da alnının teri, bedeninin emeğiyle girdiği pozisyonu heba etmesinin hesabını sormak üzere hakemin üstüne çullanmıştı.
“Helâl olsun, iyi kandırdın beni”
Şükrü gülmeye başladı birden. Gol kaçmıştı kaçmasına ama keyiflerin kaçması, dostlukların bitmesi anlamına gelmiyordu bu o zamanlar. Ucunda milyon dolarların olmadığı derbilerin zamanıydı daha.
Cihat Arman’ın yanına gitti. “Kaptan!” dedi. “Düdüğü değil seni dinledik, bak ne hale geldim. Bir golden olduk. Ama helâl olsun, iyi kandırdın beni!”