1930’larda, belki de siyasetin Türk futboluna ilk kez ciddi biçimde karıştığı o an, aslında Fenerbahçe’nin bugününü belirleyen andı…
Ege Görgün (Landlord)
Sık sık futbolun, futbolcuların ve taraftarların geçmişteki amatör hallerini övüp, eskinin naifliğini ve sportmenliğini baştacı ediyorum. Ancak araştırmalarımı derinleştirdikçe geçmişte de bugün yaşananlara bile rahmet okutacak cinsten olaylar olduğunu öğrenip şaşırıyorum. İstanbul Ligi 1933-1934 sezonunda öyle olaylar cereyan etmiş ki, inanın sansasyonel açıdan bu sezonki “şike davası”ndan aşağı kalır bir yanı yok. Tüm bu curcunanın merkezinde olan takım ise – hiçbir şey imâ etmeden söylüyorum – yine Fenerbahçe. O vartayı atlatamasa Fenerbahçe belki de bugünkü “Büyük Fenerbahçe” değil, Vefa, Feriköy ya da Beykoz klansmanında bir takım olacaktı.
Fenerbahçe 3-2 yenildiği Beşiktaş haricinde tüm rakiplerini yenerek ilk yarıyı lider kapatmıştır. Galatasaray, Beykoz ve İstanbulspor’u tek golle geçen, Vefa’ya 4-0, Süleymaniye’ye 8-0’lık skorlarla fark atan sarı-lacivertliler en kuvvetli şampiyon adayıdır.
Ancak ikinci devrenin ilk maçında ligin akibetini ve güç dengelerini tamamen değiştirecek, futbola siyaset karıştırılmasının ilk örneklerinden birinin yaşanmasıyla sonuçlanacak talihsiz olaylar cereyan edecektir.
23 Şubat 1918’de mevsim normallerinin gerektirdiği üzere bolca yağan kar ve yağmurla bir çamur deryasına dönmüş Taksim Stadı’nda Galatasaray’ın karşısına çıkar Fenerbahçe. Hüsamettin, Yaşar, Cevat; M. Reşat, Semih, Esat; Süleyman Muzaffer, Zeki Rıza, B. Fikret ve Lebib onbiriyle başlar maça. Galatasaray’da ise kalede Avni vardır. Onun önünde de Tevfik, Lütfü; Kadri, Nihat, İbrahim; Necdet, Müslih, Rasih, Fâzıl, Danyal.
Maçın daha hemen başında gol pozisyonu ve gerginlik olur. Kaleci Avni sakatlanma pahasına üstüne gelen zamanın yıldız topçusu Zeki Rıza’nın (Sporel) ayaklarına atlar ve topu alır. Ama kendini Zeki Rıza’nın darbesinden kurtaramaz. Ardından B. Fikret’ten aldığı bir darbeyle de baygınlık geçirir. Maç artık çığrından çıkmıştır. 60. dakikada Galatasaray’ın sağbeki Kadri (Dağ), karşısında oynayan Fenerbahçe’nin solbeki Mehmet Reşat’a (Nayır) çok sert bir müdahalede bulunmasının ardından oyuncular birbirine, seyirciler de sahaya girer. Maç yarıda kalır.
Maçın ardından iki takımın futbolcularına da ceza yağar. Fenerbahçe’den 9, Galatasaray’dan 8 futbolcu 2 ayla ömür boyu arası değişen boykot cezalarına çarptırılırlar. Fenerbahçe’de Hüsamettin ömür boyu, Fikret 6, Cevat, Yaşar, Esat, Reşat, Lebip, Muzaffer ve Süleyman 2’şer ay ceza almışlardır. (Kalan maçlarına B takımından oyuncularla çıkan Fenerbahçe şampiyonluğu Beşiktaş’a kaptıracak, Galatasaray ise üçüncü olacaktır.)
Ancak asıl konuşulması gereken olaylar bundan sonra başlar. Fenerbahçe cezaların ağır olduğunu, bazı masum futbolcuların da ceza aldığı iddiasıyla İstanbul Mıntıkası’na şikayette bulunur. Mıntıka şikayeti haklı bulur ancak milletvekillerinden oluşan Futbol Heyeti (o zamanki federasyon) cezalar konusunda en ufak bir geri adım atmaz.
Fenerbahçe yöneticileri bu kez de haklarını mahkemede arayacaklarını ilân ederler. Bu başkaldırı Futbol Heyeti’ni tahrik eder ve heyet iki Fenerbahçeli yöneticiyi de boykot cezasını çarptırır. Hatta işi daha da ileri götürerek, “kulübün Milli Emlak idaresinden bedeli 10 yılda ödenmek üzere satın aldığı stadı geri alma yoluna giderler.” (Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihi – Dr. Rüştü Dağlaroğlu)
Fenerbahçe camiası durumun ciddiyetini anlamıştır. Yöneticiler farklı bir mücadele stratejisi belirlerler. Fenerbahçeli Adalet Bakanı Şükrü Saraçoğlu’na çıkarak durumu arz ederler ve kulübü himaye etmesini isterler. Saraçoğlu kulübe hizmet etmekten şeref duyacağını belirtir. Bu sıcak geri dönüş sonrası hemen olağanüstü toplanan Fenerbahçe kurucu üyeleri ilk iş olarak Saraçoğlu’nun kendilerine hediye ettiği imzalı bir fotoğrafı tezahüratlar eşliğinde toplantı salonuna asarlar. Ardından gereken siyasi gücü arkalarına alabilmek için Saraçoğlu’nu, Sinop vekili Zühtü Bey’i ve İzmir Vekili Osmanzade Hamdi Bey’i oybirliğiyle Fenerbahçe kurucu üyesi yaparlar. Gereken mevzuat değişikliğini gerçekleştirdikten sonra da Saraçoğlu’nu yönetim kurulunun başına geçirirler.
Yönetim kurulunun bir sonraki stratejik hamlesi ise stada bir Atatürk heykeli dikmek olur. Heykelin açılışını bizzat Mustafa Kemal Atatürk yapar. Tüm yöneticiler kendisinin huzurunda Türk sporuna ömürleri boyunca hizmet edeceklerine and içerler.
Fenerbahçeli yöneticilerin kurnaz stratejileri takımlarını o sezon şampiyon yapmaya yetmemiştir ama statlarını hatta belki de Fenerbahçe’nin geleceğini kurtarmışlardır. Zaten ertesi sezonu şampiyon olarak bitereceklerdir. Ama bu hikayeyi bir sonraki yazıya bırakalım isterseniz.
Not: Yarım kalan maçın tekrarı 11 Mayıs’ta Taksim Stadı’nda yapıldı. Maç 0-0 sona erdi. Eğer maçı kazansaydı, şampiyon Fenerbahçe olacaktı. Fenerbahçe, Galatasaray’ın Beşiktaşlı bir futbolcuyu sahte lisanla kendi takımında oynattığı gerekçesiye itirazda bulundu. Fenerbahçeliler’e göre bu, Beşiktaş ve Galatasaray’ın kendilerine karşı ne ilk ne de son ittifak kuruşuydu.