20. Altın Koza Film Festivali’nde ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ ödülünü kazanan Tansu Biçer, geçtiğimiz eylül ayında 21.’si düzenlenen festivalde de bu sefer Toz Ruhu‘nda evlere temizliğe giden amatör arabeskçi Metin rolüyle ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülüne uzanmayı başardı. Bu hafta vizyona giren Neden Tarkovski Olamıyorum‘da (ve şu günlerde TV’de yayınlanmaya başlayacak olan Beş Kardeş dizisinde de) yer alan Biçer’le başarısının sırrından Emek Sineması’na kadar uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Son dönem Türkiye Sineması’nın en başarılı oyuncuları arasında gösteriliyorsunuz. Ki, kazandığınız ödüller de bunu doğruluyor? Bu başarıyı neye borçlusunuz?
-Rol seçimlerim bunda etkili oluyor sanırım daha çok. Seçtiğim filmlerin festivallerde boy göstermesi bir de. Ama rolü aldıktan sonra gerçekten ondan başka bir şeyle de ilgilenmiyorum ve başarı kaygısından kendimi uzak tutuyorum. Başarı kaygısının yarattığı stresi yaşatmıyorum kendime. Mesleğimi uzun soluklu olarak düşünüyorum. O sırada oynadığım filmi de bu uzun yolda bir durak olarak görüyorum ve bu da gereksizce mesleki kaygılara kapılmama engel oluyor. Ama tabii bu benim motivasyon yöntemim.
“Neden Tarkovski Olamıyorum”, tabandaki bir aydının (yönetmenin) hayalindeki dünya ile gerçeğin çatışması üzerine yoğunlaşıyor. Sizin de böyle çatışmalarınız oldu mu gerçek hayatta peki? Bahadır ne kadar sizi yansıtıyor?
-Hayalleriyle gerçek arasındaki çatışmayı yaşamayan bir insan yoktur bence.
Filmde sanat filmi çekmek isteyen Bahadır’a, film yapımcıları bundan vazgeçip daha sektörel, yani ‘tutacak’ filmler yapmasını tavsiye ediyor. Sektör filmleri ile sanat filmlerinin gişeleri arasındaki uçurumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Aslında birçok genç yönetmen gişe kaygısını pek düşünmüyor filmini yaparken. Asıl dertleri film bittikten sonra borçlarını nasıl ödeyecekleri oluyor. Neticede bir ürünün ne kadar satışı olup olmadığıyla her şeyden çok ilgilenilen bir dünyada yaşıyoruz. Nitelik nicelikten artık daha da öncelikli. Bu durumda ne denebilir ki. Bu durumun değişmesini sağlayacak tek şey de seyircinin bu duruma bir tepki vermesi olabilir. O da salonlara gitmek olur gibime geliyor.
Bahadır’ın kardeşi durmadan usanmadan yıkılacak olan Haydarpaşa’nın fotoğrafını çekiyor filmde… Haydarpaşa, otel ya da AVM’ye dönüştürülecek, Validebağ Korusu talan ediliyor, Emek Sineması’nın durumu malum, son olarak yürütmeyi durdurma kararı çıktı…
-Emek Sineması’nın İstanbul için bir değer olduğunu düşünüyorum. Bu tip yerler, Validebağ Korusu olsun Haydarpaşa Garı olsun, Emek Sineması olsun hepsi şehirde yaşayan insanlara -gerek işlevleri, gerek yapılarıyla- birbirleriyle ve şehirle iletişime geçme olanağını sağlayan yerler. Bu alanların kamusal alan olarak kullanılmasını isterim tabii ki.
Hayranı olduğunuz bir yönetmen var mı? Tarkovski bunlardan biri mi sözgelimi? Ve hangi yönetmenleri takip ediyorsunuz güncel sinemada?
-Tarkovski filmlerinden sıkılsanız da, anlamasanız da, zorlasa da izlediğinizde sizi etkisi altına alan ve sizde ciddi etkiler bırakabilen bir yönetmen. Tabii ki sanatını yapış şekli etkileyici. Bunun dışında Ken Loach ve Mike Leigh benim sevdiğim yönetmenler.
“Beş Şehir”, “Celal Tan…”, “Sen Aydınlatırsın Geceyi” ve “İtirazım Var” filmlerinde Onur Ünlü ile çalıştıktan sonra şimdi de şu günlerde yayınlanacak olan “Beş Kardeş” dizisinde birliktesiniz. Nasıl bir dizi “Beş Kardeş” ve sizi hangi rolde izleyeceğiz bu sefer?
-Beş kardeşin ortancası imam Turgut rolündeyim dizide. Keyifli bir iş çıktığını düşünüyorum. Umarım seyirci de beğenecek…
Uzun zamandır sizi tiyatroda görmüyorsunuz? Var mı ufukta bir oyun? Ne zaman izleyeceğiz sizi sahnede tekrar?
-Valla şu sıra ben de ufukta bir şey görmüyorum ama hayat belli olmaz tabii.
***