Ağaç gibi olalım, çocuklar! Onlar gibi dik, gerektiğinde onlar gibi sert! Onlar gibi bilge olalım, yeri geldiğinde susmayı, yeri geldiğinde paylaşmayı bilelim! Faydalı olalım dünyaya! Hep aldığımızdan fazlasını vermek için mücadele edelim! Ağaç gibi olalım, çocuklar! Özgürlüğümüzü suyumuz, onurumuzu kökümüz kabul edelim! Bunlar olmadan hayatta kalamayacağımızı öğrenelim ve öğretelim!
Ege Görgün
Gezi Direniş ile ilgili sosyal medya paylaşımlarımın bir kısmını buraya alıyorum.
Saray soytarıları gazetelere yayın yönetmeni olmaya başladığında, o ülkede medyanın fişini çekmenin zamanı gelmiş demektir.
Mesajı aldık diyorlardı ya. Gerçekten aldılar ve ondan bu kadar tedirgin ve huysuzlar. Asıl mesaj şuydu çünkü: BU ÜLKENİN GELECEĞİNDE SİZ YOKSUNUZ!
Halkın Tokadını Yiyen İflah Olmaz
Bir zamanlar sana “merhaba” demek için kalkan halkın o ellerini, gün gelip de yeniden havada gördüğünde gitme zamanın gelmiş demektir. Zamanı geldiğinde gitmesini bilirsen halkın yapacağı tek şey havadaki o ellerini arkandan sallamak olacaktır. Yok eğer ille de “ben kalacağım, yanlışlarımda ısrarlı olacağım” diyorsan, birader… Şunu bil ki havadaki eller yeri geldiğinde sertçe inebilir. İndiği yerde de pekala senin suratın olabilir.
LİDER VAR… LİDER VAR…
“Kendi içimizde ve başka uluslarla aramızda daimi ve adil bir barış ortamı sağlamak ve bunu yaşatmak için elimizden geleni yapalım.” Abraham Lincoln (Lincoln filminden)
“Yurtta Sulh, Cihanda Sulh!” Mustafa Kemal Atatürk
“Bunlar camiye ayakkabıyla bile girdiler.” Recep Tayyip Erdoğan
Polisin maske taktıkları için insanları göz altına almasından sonra ameliyatlara girecek doktor bulunamıyor. Tıp dünyası tedirgin.
Polisin baret taktıkları için insanları göz altına alması, inşaat sektörünü vurdu. İşçiler tedirgin.
Bir siyasetçinin şiir okudu diye hapse atılması ne kadar acıysa, bir gencin tweet attı diye göz altına alınması o kadar acıdır!
Kendimiz için istemediğimiz bir şeyi, başkası için de istemeyecek bir olgunluğa ulaşmadıkça, hamsınız. Kaç yaşında olursanız olun!
Demokrasi, halkın iktidardan korktuğu değil, iktidarın halktan korktuğu yerde bulunur.
Piyano resitali süper. Ama ambians için biraz duman fena olmazdı. Polisten rica etsek bir tane biber gazı…ne diyom ben ya, müptela mı olduk ne?
Polise ille bir şey atılacaksa, rezene çayı atılsın bence. Malum, hepsinin gazı var. (Aslında rezene çayına ihtiyaçları yok tabi, nasıl olsa RTE sırtlarını sıvazladıkça gazlarını salıveriyorlar halkın üstüne.)
Yüzüklerin Efendisi bu. RTE, Sauron; Vali, Saruman; polisler Orklar gibi çökmüş tepemize. Gandalflar internette, Yüzük Kardeşliği Gezi’de. Bir Hobbit’e ihtiyacımız var ve Gezi Park’taki ağaçların Ent’ler gibi ayaklanarak bize katılmasına…
Halk TV’de dönen advertoryallerin sloganlarının bir göndermesi var mı acaba: “İstenmeyen Tüylerinizden Kurtulun!” ve “Horlamaya Son!” (Biri bizi horluyor ya!)
Hayır, penguen belgeseli vermelerine şaşırmadım ben, penguenleri canlı yayın konuğu almamalarına şaşırdım. Yanlış olmasın, penguenlerle sorunumuz yok, Neşeli Ayaklar ve Madagascar’dan tanıdığım kadarıyla delikanlı hayvanlar kendileri. Renk olarak bakarsanız da, Çarşı’nın kendilerini hemen bağrına basacağına eminim.
Anlamıyorum… Yok İsrail, yok İran, yok Amerika…. Paranoyakça komplo teorileri bunlar… Bu gösterilerin arkasında aslında kendi gezegenlerinde biber gazı kaynakları tükenen uzaylılar olduğunun farkında olan bir ben miyim?
Bu eylemcilerin de densizliği işte, orada seçkin bir düğün var siz kalkıp halk hareketi başlatıyorsunuz, erteleyiverin efendim bir iki gün! Neyse, kendimiz affetirmek için balayındaki gençlere biber gazı yollayalım da, memleket havası koklayıp hasret gidersinler biraz.
Recep Tayyip Erdoğan istifa etmeli çünkü;
1.Ona oy vermeyenlerin de Başbakanı olduğunu unuttu. Daha kötüsü bunu tabanına da unutturdu.
2.Bireysel tercihlerinin söylemlerini etkilemesine izin verecek kadar fevri davrandı
3.Farklı dünya görüşüne sahip vatandaşlarının bireysel tercihlerine duyarsız kaldı.
4. Dindar bir gençlik yaratmak isterken kindar bir gençlik yarattı.
5. Geçmişte kendisine yapılan haksızlıkların acısını kendine oy vermeyenlerden çıkarmaya çalıştı
6. Artık varlığı partisine zarar veriyor, oy kaybettiriyor, parti içinde ikilik yaratıyor.
Dolayısıyla: “Şu saatten sonra Başkabanlık görevimi sürdürmemin partime zarar vereceğini düşündüğümden…” diye başlayan bir açıklama ve özür bekliyoruz sizden.
Bırakın istifayı, bir özür dilemesi bile tüm bu karışıklığa son vermeye yetecekken, sessiz kalan bir Başbakan’ın vatanseverliğini, insanseverliğini, görev ve sorumluluk bilincini sorgulamak gerekir diye düşünüyorum.
Her kanala bir Ali İhsan varol lazım!
Bugün Kozyatağı metrosunda 3 liseli kız kol kola “Her Yer Taksim, Her Yer Direniş” diye bağırarak yürüyorlardı. Biraz ürkek biraz çekingen. Neden sogan atttıkların tam olarak bilmiyorlardı belki ama olsun. Direniş bilincinin, isyan kültürünün tadına daha bu yaşta varmalarıydı mühim olan. Bu gelecekte zulme, zorbalığa sessiz kalmayacak bir kuşağın gelebileceği umudumu yeşertti içimde. Ve ne yalan söyleyeyim, uzunca bir süredir bu konuda biraz karamsardım.
Bazı siyasal bilinç gelişimini pek tamamlamamış genç arkadaşlar “Ordu Göreve” sloganları atıyorlarmış. Orduyu göreve çağıran bu tür sloganlar, eylemi demokratik ve sivil kimliğinden uzaklaştırır. Provokatörlerin ürettikleri bu sloganlar gaz bombasından beterdirler ve daha çok zarar verirler, özellikle demokrasiye – dolayısıyla atılmamalıdırlar!
Sana oy vermeyenlere her baktığında, şiir okudun diye seni hapise koyanları görüyorsan, sen nasıl herkesin Başbakan’ı olabilirsin? DÜŞÜN!
Doğrudur, mesele ağaç değil. Ama mesele ideolojik de değil Sayın RTE. Mesele halkın fikirlerine karşı olan duyarsızlığınız ve kibrinizdir.
Adana Demirspor’un kaptanı Erman Özgür bir tweet atar: “Mersin Forum’da biber gazı ve su sıktılar dağıldık.” Aklıevvel bir beyden heme yanıt gelir: “Bir abin olarak; futbol oynarken hatta bir camiayı temsil ederken sporcu kimliğinden uzaklaşman düşündürücü be kaptan…” Kaptandan gelen yanıt spor tarihine geçecek türdendir bana kalırsa: “Futbolu bırakırız gerekirse bu işler futboldan daha önemli arkadaşım!”
Bu gece güzel rüyalar göremeyeceğini bilerek koyacaksın başını yastığa. Endişe ve küskünlük bir tahta kurdu gibi kemirirken içini tekrar tekrar şu cümleler yankılanacak kafanın içinde: Benden korkmuyorlar. Benden korkmuyorlar…
Çok, çok uzak bir galaksiden direnişe destek geldi. Demek nedamet getirmiş kendisi… Ve diyor ki: “Aslında beni tanıyanlar bilir, direnişlerden pek hazzetmem. Ama Başbakan Erdoğan sayesinde benim bile sınırlarım olduğunu keşfettim. “
Polis devleti istemiyoruz, diktatörlük istemiyoruz, cunta istemiyoruz, şeriat istemiyoruz. İstediğimiz uygar ve demokrat bir yönetim.
Taksim’i oldukça düşük bir bütçeyle bir gecede Dark Knight Rises setine çeviren RTE’ye Hollywood’tan teklifler yağıyor. Kendisinin bizi orada temsil etmesini destekliyoruz. GO RTE GO!
Benden yaşça büyük ve işi siyaset olan birine nasihat etmek bana da garip geliyor ama: Geçmişteki hatalardan ders alınırak devlet yönetilir, geçmişteki hataların intikamını alarak değil!
Gezi Park’ı yok edip yerine AVM yapmak dinen caizdir. Hangi din derseniz? KAPİTALİZM. Gezi Park’ı yok edip yerine AVM yapmak diğer bütün dinlerde bana göre ihanettir. İstanbul’a ihanettir, halka ihanettir, doğaya ihanettir, tarihe ihanettir. Gezi Park’ı yok edip yerine AVM yapmak modern din kapitalizme tapınmanın bir tezahürüdür. Gezi Park şu durumda benim gözümde bifiil Tüketim Tanrısı’na adanan bir kurbandır.
Taksim’de 1 Mayıs 1977 tarihinde yaşanan Kanlı 1 Mayıs olaylarını hatırlar mısınız ya da bilir misiniz? Mutlaka. İşte dün ve bugün yaşananlar da yarınlarda benzer şekilde hep hatırlanacak ve hep bilinecek. RTE ve şürekası tarih yazmıştır. Taksim’i hokka, polisi de mürekkep olarak kullanmıştır.
İsrail’e zamanında fırça kayanların şimdilerde Mavi Marmara olayının bir benzerini Taksim’in ortasında sahnelenmesine yol açmaları bana pek bir ironik geliyor.
Bunları vatandaş vatandaşa yapmaz; bunları müslüman müslümana yapmaz; bunları insan insana yapmaz. PEKİ SİZ HANGİSİ DEĞİLSİNİZ?
Siyasi duruştan “dün biz, bugün siz, oh olsun”u anlayan genç arkadaşları ve siyasetçileri daha sağduyulu ve bilge olmaya davet ediyorum.
Hükümet tarihe çirkin bir anekdot ekleyecekken, halk araya girdi de güzel bir anekdot nakşetti tarihe.Teşekkürler Türkiye!
Cumhuriyet Mitingleri ile Gezi Direnişi birbirine karıştırılmamalı. Gezi Direnişi plansız, Eregenekonsuz, spontene bir halk hareketidir.
Bugünden sonra birine hakaret etmek için söyleyebileceğim en aşağılayıcı laf: “medya”dır. Sözlüklerde “medya”nın karşısına “onursuz” yazılsın
Taksim’de yaşananların arkasında Ergenekon değil, demeçleri ve icraatlari ile toplumu kasıtlı olarak yay gibi geren fevri bir Başbakan var.
Mağrurlanma padişahım senden büyük Allah var ve senden büyük bir halk!
“Taksimde Ergenekon prova yapiyor…Buna alet olmayin.” diyen biri, kendine hala gazeteci diyorsa, ben gazeteci değilim artık.
Bu olaylardan, direnişçilerin onurlu mücadelelerinden nemalanmaya çalışıp provokasyon yapanların da Allah belasını versin.
Ancak şunu da söyleyeyim: Polise taş atan direnişçi görüntüleri beni rahatsız ediyor. Şiddet şiddeti doğurmaktan başka işe yaramaz.
Ama kabahati biraz da kendinizde arayın. O pahalı cep telefonları, marka kıyafetler, lüks, konfor, teknoloji fetişizmi. Bedeli bu AVM işte!
Siz sorumsuzca tükettikçe, siz şuursuzca satın aldıkça, onlar da ya satacaklardır (iskeleleri) , ya da dönüştüreceklerdir (parkları).
Mesaj güzeldi: “Askerin bundan sonra hiç karışmasına gerek yok bu işlere. Devrim yapılacaksa biz yaparız.
Bu gece şunu da göstermiştirdir ki Twitter’da ölme-yaralanma-yardım memolarından bile istifade edecek kadar alçalabilen troller.
Diğer bir deyişle: Sen Seni Bil Sen Seni / Sen Seni Bilmessen / Patlatırlar Enseni…
Ders almam ders veririm tarzı külhanbey siyasetine Türk halkının verdiği onurlu bir derstir bu. Yönetenler bize hizmet için varlar.
Hani, “Halk İçin Emniyet, Adalet İçin Hizmet” idi. Türk Polisi Taksim’den çekilsin, başkalarının yanlışına alet olmasın.