Sonbahar geldi. Film festivalleri ve gösterimleri ani bir ivme kazandı. Yıllardır programlarda Japon filmi arayan gözlerim bu seneye de iyi kötü bir başlangıç yapmayı başardı. Filmekimi’nden söz ediyorum tostlarım. Geçtiğimiz Pazar günü sonlanan sonbaharın başlangıç etkinliğinden.
Film festivalleri nimet, evet. Ama son yıllarda festivallere artan ilgi nedeniyle oluşan kalabalık, insan sevmez bünyemi tetiklediğinden, festivallere ya da film etkinliklerine eskisi kadar ilgi göstermiyorum maalesef. Daha önce de yazdım yine yazacağım. Üstelik Filmekimi’nin internet satıcısı olan bol hizmet bedelli Biletix’e kıllığımdan dolayı da artık istediğim filme bilet bulabilmek o kadar kolay değil. Maşallah yemeyip içmeyip, kaşla göz arasında biletleri bitiren yeni bir gençlik vücut buldu son iki yıldır sanırım. Ukalalık olarak algılamayın ama (ya da algılayın, umrumda değil), zaten birçoğu kısa zaman içerisinde vizyona girecek filmler için bu kadar iştah neden diye sormak isterim. Benimkisi de snobluğun bir başka versiyonu herhalde. Ne diyeyim…
Velhasıl son yıllardaki bu fazla kalabalıklaşma hadisesi sebebiyle film festivallerinden yeteri kadar yararlanamıyorum. İşte bu yılki Filmekimi’ni de yalnızca tek bir filmle yakalayayım dedim. O da “fos” çıktı ne yalan söyleyeyim. Takashi Miike dediler geldik. Gelmese miydik?
Miike Hakkında Müthiş Açıklamalar Az Sonra!!!
Arkadaş! Takashi Miike’ye ne oldu böyle? Pazar günü seyrettiğim film, Miike filmi değil de, sanki herhangi bir dandik Live Action Japon filmiydi. Evet, çekim kalitesi hakkında atıp tutamam ya seyrederken sıkıldığımı söyleyemem. Ama Takashi Miike bize bunu yapmamalıydı sevgili tostlarım, bize bunu kesinlikle yapmamalıydı… (Bir ‘aşırı fan’ın sayıklamarı)
Wara no Tate (Shield of Straw/Katil Avı), Kazuhiro Kiuchi’nin romanından uyarlanmış bir aksiyon filmi. Çocuk tacizcisi ve katili Kiyomaru’nun öldürülmesi karşılığında, son öldürdüğü küçük kızın zengin dedesi 1 milyon yen para ödülü vereceğini kamu oyuna duyurunca, o bizlerin masumiyetle eşdeğer tuttuğumuz Japon halkı galeyana gelerek, Kiyomaru’yu öldürmek için seferber olur. Aslında firarda olan Kiyomaru halkın bu başaçıkılamaz “sevgisi” (!) karşısında çareyi polise teslim olmakta bulur. Bu aşamada özel koruma polisi Mekari ve Shiraiwa, Kiyomaru’yu 48 saat içinde öldürülmeden Tokyo savcısının karşısına çıkartmak için görevlendirilirler. Mekari, kısa süre önce karısını trafik kazasında kaybetmiş yalnız bir adam, Shiraiwa ise oğlunu yalnız büyütmek zorunda kalmış yine yalnız bir kadındır. Bu iki gözü kara polis memuru, otobil aksiyonundan hızlı tren aksiyonuna kadar çeşit çeşit aksiyon içerisinde saldırının kimden geleceğini kestiremeden, görev aşkı içinde büyük bir batağa sürüklenmişlerdir.
Bir yanda tacizci ve katil Kiyomaru’nun yaşamaya hakkı olup olmadığı etrafında dönen etik kaygı, diğer yanda bir Japon’un görev aşkıyla yanan kalbi. Ayrıca her yandan gelen sıradan halkın saldırısı da cabası. Kiyomaru’yu koruyacağım derken ölen ve yaralanan onlarca insan.
Filmin en önemi sorunu, hassas bir konu olan adalet kavramını, aksiyon gibi gelip geçici bir türle ele almış olması. (Aksiyona da gelip geçici tür dedim ya, daha da sırtım yere gelmez) “İnsan eliyle kurulmuş hukuk kurallarından gelecek gecikmiş adalet mi, yoksa insan elinden doğrudan gelecek hızlı adalet mi” seçkisi, para mefhumuyla birleşince ortaya çıkan içinden çıkılması zor durum, filmde bazı noktalarda cörtleme etkisi yaratmış. Aksiyon filmine bayılırım, Miike’ye ise taparım. Ama bu filmi sevemedim, sevemedim dostlarım.
Wara no Tate, 2013 Cannes Film Festivali’nin yarışma bölümünde yarıştı bu sene. Sanırım yarışma seçkisine alırken, filmi seyretmeyi unutmuşlar. Bende öyle bir duygu uyandı niyeyse. Miike’ye sormuşlar “Hacı, son zamanlarda eski işlerine nazaran farklı şeyler çekiyorsun. Nedendir?” diye. “Valla” demiş, “Ben öyle iki filmimin arasını fazla açmak istemem. Çok şükür film çekmek benim için günlük pratik” demiş. “E hadi çektin, bu film ne ayak? demişler, “Japon sineması korku, komedi, dram dolu ama aksiyon filmi bizde pek az.” demiş. “Aksiyon az” derken ne kastetmiş Miike, bence Hollywood tarzı arabalı, kovalamacalı aksiyon az demek istemiş ama çok açıklayıcı olamamış. Yoksa onca samuray filmindeki sahneleri, sadece dövüş kategorisine indirgeyeceksek, oooo, işimiz var.
Spoiler vermek gibi olmasın ama filmin en güzel yeri, final sahnesinde idam cezasına çarptırılan Kiyomaru’nun ağzından dökülenlerdi bana kalırsa. Pişmanım diye başlayan kısa konuşması, her şeyin bu kadar çabuk biteceğini bilsem daha fazlasını yapardım minvalinde bağlanınca, Tatsuya Fujiwara tarafından canlandırılan kötü karakterin meymenetsizliğini biraz affeder gibi oldum. (Fujiwara’yı Death Note adlı manganın Live Action uyarlamasında canlandırdığı Light Yagami karakterinden hatırlayanlar çıkacaktır)
Takashi Miike, son zamanlarda hayal kırıklığı yaratsa da seyirci olarak bize fazla şey söylemek düşmez aslında. (Yukarda hiçbir şey demedim zaten!!!) Çekeceği her filmi dört gözle beklemekten ve yılmadan seyretmekten başka yapacak daha iyi bir şey yok nasılsa. O halde takalım videoya bir kasetini şöyle en vahşisinden, bulalım havamızı yeniden…
Wara no Tate (Shield of Straw)
Yönetmen: Takashi Miike
Senaryo: Kazuhiro Kiuchi’nin romanından Tamio Hayashi tarafından senoryalaştırma
Oyuncular: Nanako Matsushima, Tatsuya Fujiwara, Takao Oosawa
Yapım: 2013, Japonya, 124 dk.