T2: Trainspotting ile muhteşem dörtlü ekranlara veda ediyor adeta. İlkinden yirmi yıl sonrasında geçen bu hikayede kahramanlarımızı geçmişleriyle yüzleşirken, bir yandan kaldıkları yerden devam ederken diğer yandan da yeni bir başlangıç yapmaya hazırlanırken görüyoruz.
Aradan geçen yirmi yılın ardından Renton’ın (Ewan McGregor) Edinburgh’a geri dönmesiyle başlıyor film. Bağımlılıkla olan yirmi yıllık mücadelesinin ardından Renton her şeye yeniden başlamak adına geri dönüyor her şeyin başladığı yere. İlk olarak Spud’la (Ewen Bremner) daha sonrasında Simon’ın (Jonny Lee Miller) yanına gidiyor ve eski gülerde olduğu gibi hayatını bildiği şekilde kazanmaya başlıyor. Bu sıralarda ise Begbie (Robert Carlyle) hapisten kaçıyor ve geri döndüğünü öğrendiği Renton’dan intikam almak için bir ava çıkıyor. Kısacası ekip 20 yıl sonra, ancak bu sefer farklı şartlarda yeniden bir araya geliyor.
Renton’lı, Begbie’li, Spud’lı ve Simon’lı Trainspotting evrenini izleyiciye geri getiren T2: Trainspotting aynı mizah anlayışıyla kaldığı yerden anlatmaya devam ediyor hikayeyi. Ancak hikayeye bugünden çok da fazla şey katmayan, “Renton’ın dönüşü”nden ibaret kalan film ilkini izlememiş ya da beğenmemiş olanlar için anlam ifade etmesi zor. T2: Trainspotting bizleri çok sevdiğimiz kahramanlarımızın dünyasına yeniden dahil etmek ve farklı bir hayat yaşayabilecek olduğumuzu hatırlatmaktan öte değil. Ancak yine de keyifli.