Ülkemizde Tarzan’ın yaratan adam olarak tanınan olarak Edgar Rice Burroughs 1875 ve 1950 yılları arasında yaşamış ve “ucuz roman” geleneğinden büyük servet kazanmış çok ünlü bir yazardı. Ne gariptir ki onun şöhret basamaklarında ikinci sırada yer alan diğer serisi Türkçe’ye hiç çevrilmemişti. Bilimkurgu, fantazya ve romantizmin harmanlandığı bu seri, fitili The Princess Of Mars / Mars Prensesi ile ateşlenen Barsoom serisiydi. Bu seri Burroughs’un ölümüne dek 10 kitapla devam edecek ve kitapların hepsinde değil ama tamamına yakınında “esas oğlan” dünyalı John Carter olacaktı.
Ege Görgün (Landlord)
John Carter’ın maceralarının o zamanlar toplumun bilinçaltına işleyecek denli çok okunduğunu ve Amerikan popüler kültürüne belli oranda yön verdiğini düşünüyorum. Örneğin John Carter’ın Mars gezegenine gidince düşük yerçekimi sayesinde üstün güçlere kavuşması benzer bir matematikle Supermen karakterine de kopyalandığı pekala söylenebilir. Conan’ın yaratıcısı Robert E. Howard’ın da Burroughs’dan etkilendiğini tahmin etmek zor değil. Hatta bu tahminimizi topyekün Kılıç ve Büyü janrı için de söylebiliriz.
Filme gelirsek… Yönetmen/senarist Andrew Stanton’un Oyuncak Hikayesi’nden Wall-E’ye Kayıp Balık Nemo’dan Monsters, Inc.’e çok sağlam referanslarla dolu bir kariyeri var. Disney bu projeyi ona vermek de tereddüt etmemiş olmalı. Belki Stanton da balıklama atlamıştır bu projeye. Ama bana sorarsanız ilk kez baltayı taşa vuruyor. Tamam, halihazırda öyle çok ahım şahım bir hikaye değil John Carter’ın ki. Zamanını aşan bir hayalgücüyle yazılmış olsa da bugüne gelindiğinde eskimiş ve zaten biliçli ya da bilinçsiz sınırlı bir edebi yetenek içerdiği için en çok “beyaz dizi” standartında bir yoğunluğa sahip bir hikaye. Stanton bu hikayeyi çeşitli eklemelerle güncellemeye çalışsa da, önceki filmlerindeki gibi bir sinema büyüsü yakalayamıyor.
Romantik sahnelerde uzadıkça uzayan gereksiz konuşmalar, zaten epik bir filme yakışır savaş sahneleri barındırmayan filme karşı ilgiyi iyice düşürüyor. Stanton bu filmi çekerken kendi içindeki çizgi roman müptelası, bilimkurgu manyağı sivilceli ergeni uyandıramamış ki seyircinin içindekini uyandırabilsin.
Hikayenin bana en çekici gelen yanı üç ayrı dönem içermesi. Vahşi Batı, Viktoryen ve Mars gezegenindeki kısmen fantastik kısmen tarih-öncesi dönem. Bunlardan en güzel kullanılanı Viktoryen dönem olmuş. Filmin Vahşi Batı kısmında fazla yetişkinken, Mars kısmında çocuksulaşması bir dengesizlik yaratıyor.
Toparlarsak… Elbette Kovboylar ve Uzaylılar (Cowboys & Aliens) gibi berbat bir film yok ortada. Görsel şatafatıyla, çocuksu neşesiyle sizi paranızın hakkını veren bir haftasonu eğlenceliğinin beklediği söylenebilir. Ama fragmanından yola çıkarak daha iyisini umarken ve seyrederken daha iyisinin mümkün olabileceğini görürken hayalkırıklığına uğrayanlar için de bir bedel ödemeli film. O bedel de filmin bizden 5 üzerinden 3 alması olsun.
John Carter – İki Dünya Arasında
[xrr rating=3/5]
Yönetmen: Andrew Stanton
Senaryo: Andrew Stanton, Mark Andrews, Michael Chabon, Edgar Rice Burroughs
Oyuncular: Taylor Kitsch, Lynn Collins, Willem Dafoe
Yapım: 2012 / ABD / 112 dk.