Aksiyon sinemasının Japon emektarlarından Shinichi “Sonny” Chiba, kısa biyografisi ve anti-kahraman fenomenini yarattığı Street Fighter filmleriyle bu haftaki Perşembe dersimize konuk oluyor.
Asıl adı Shinichi Chiba olan aktör Sonny Chiba 1939 yılında Fukuoka Japonya’da doğdu. Sonny ismini, sinema dünyasına atıldıktan sonra oynadığı bir Toyota reklamında aldı ve o tarihten sonra ülkesi dışında Sonny olarak anıldı. Küçük yaşlardan itibaren Olimpiyat atleti olmak için çaba sarfeden Chiba, çalıştığı yarı zamanlı işte belini incitince, bu hayallerini unutmak zorunda kaldı. Nippon Sport Science Üniversitesi’ne devam eden Chiba, o yıllarda karate öğrenmeye başladı ve siyah kuşağa kadar ulaştı.
1960’ların başında Toei Stüdyoları’nın “Yeni Yüz” arayışlarında keşfedilen Chiba’nın sinema kariyeri de aynı yıllarda başladı. İlk olarak 1961 yılında, Ters Ninja sayfalarında da yer verdiğimiz Uchû Kaisokusen (Invasion of the Neptune Men) adlı filmde oynayan Chiba’nın kariyerinin başındaki filmler genellikle ilk filmi gibi bilim kurgu filmleriydi. Bu filmler arasında en çok adı geçen filmlerden bir diğeri de yine daha önce inceleme fırsatını bulduğumuz Ôgon Batto (Golden Bat-1966) idi. Sonny Chiba bir röportajında, oyunculuğunu geliştiren iki işi arasında Funky Hat ve Wandering Detective adlı kısa film serileri olduğunu belirtir. Yine 1960’ların başına tarihlenen bu dönem, 70’lere gelindiğinde yerini dövüş ve suç filmlerinin ağırlıkta olduğu bir döneme bırakır.
Sonny Chiba, 1970’lerin başından itibaren dövüş sanatları ve yakuza filmlerine kesin bir geçiş yaptı. Ne de olsa, Bruce Lee fırtınasının estiği bir çağda Japonya’nın da ortaya kendi dövüş sanatçısını ve filmlerini çıkarması kaçınılmazdı. Chiba, o dönem hakkında konuşurken Bruce Lee’nin etkisinin yok sayılamayacağını kendi ağzıyla söylemekteydi. Ama yine de Bruce Lee kadar “ünlü” olmasa da Sonny Chiba’nın o dönemdeki aurası es geçilebilecek kadar az değildir.
Chiba, 1974’te çektiği ve yazımızın diğer bölümünü oluşturan Street Fighter filmleriyle, aynı zamanda batılı seyirci tarafından tanınma şansı elde etti. Çekilmesinden 1 yıl sonra Amerika’da seyirci karşısına çıkan film, içerdiği şiddet nedeni ile X olarak sınıflandırılmıştı. Bu filmdeki agresif, ele avuca gelmeyen kötü adam imajı, bir anti-kahraman fenomeni yarattı. Street Fighter serisi boyunca kendisi de kötü adam olmasına rağmen çıkarları uğruna diğer kötü adamları karşısına almaktan çekinmeyen, bu uğurda uyuzluk yapmak için kötü adama karşı iyi adamın yanında yer alan bir karakter çizdi. Daha sonra Gekitotsu! Aikido (The Defensive Power of Aikido-1975), Shôrinjô Kenpo (The Killing Machine-1976) gibi filmlerle dövüş sanatları ile ilgili filmler geldi.
70’lerde aynı zamanda yakuza filmlerine de el attı. Yakuza filmlerinin ağır yönetmeni Kinji Fukasaku ve türün önemli oyuncuları Ken Takakura, Koji Tsurata gibi isimlerle birlikte çalışma fırsatı bulurken, bir yandan da anti-kahraman özelliğini güçlendirdi. Hatta kötü karakterlerde etkili oyunculuklar sergiledi. Bu dönem çektiği filmler arasında Kinji Fukasaku‘nun yönettiği Jinginaki Tatakai Hiroshima Shito-hen (Battles without Honor or Humanity: Death Duel in Hiroshima-1973) ile Sadao Nakajima‘nın yönettiği Okinawa Yakuza Sensô (Great Okinawa Yakuza War-1976) gibi önemli filmler bulunur. 1978’de kendisiyle anılmasına sebep olacak bir başka karaktere can verdi. Yagu Ichizoku no Inbô (Shogun’s Samurai) filminde Jubei Yagyu tiplemesiyle hafızalara yerleşti.
1980’lerde daha çok televizyon dizilerine ağırlık verdi. Bu dönemde Kage no Gundan (Shadow Warriors) dizisiyle bu defa Hattori Hanzo karakterini yarattı. İlki 1980’de çekilen dizi 1981, 1982, 1985’te iki defa ve 2003 yılında olmak üzere toplam 6 sezon olarak televizyondaki yerini aldı. Sonny Chiba‘nın bugünkü nesil tarafından bilinmesinin de temelleri böylece atılmış oldu. Zira yönetmen Quentin Tarantino tarafından çekilen Kill Bill: Vol 1’de canlandırdığı Hattori Hanzo adlı karakterle, Hanzo‘nun popüler kültürdeki yerini batılı seyirci için de sağlamlaştırdı.
1990’larda ucuz aksiyon filmlerinde rol almaktan kendini kurtaramadı ama bu da “ucuz” filmleri sevenler için bol bol malzeme çıkardığı için şu kulunuz açısından hiçbir problem barındırmamaktadır. Arada Hong Kong film piyasasıyla da işler yaptı. Misal Türk televizyonlarında da oynayan Fung Wan: Hung Ba Tin Ha‘da (Storm Riders) Ekin Cheng ve Aaron Kwok ile birlikte rol aldı.
2000’lerde yukarıda da değindiğim gibi yıldızı batılı seyirci için yeniden parladı. Kill Bill: Vol 1’in yanısıra Gen Sekiguchi’nin 2004 tarihli filmi Survive Style 5+ ve Justin Lin’in 2006 tarihli filmi The Fast and Furious: Tokyo Drift, 2000’lerde rol aldığı filmlerden bazıları.
Yukarıda adı geçen filmler, Chiba’nın 53 yıllık sinema hayatının elbette çok küçük bir kısmı. Aksiyon filmi seven seyircinin muhakkak bir yerden karşısına çıkmış bu çok yüzlü aktör, her rolün hakkını hem görüntüsü hem de sesiyle bir bütün olarak vermiş bir emektar. Canlandırdığı karakterlerin pek çoğu “kötü” kategorisinde olsa da, Chiba’ya söz konusu rollerde sempatiyle bakmayacak seyirci çıkar mı, bilemiyorum. Biz gelelim, Sonny Chiba’nın filmografisi içerisinde en haşin olduğu filmlerden bir seriye. İşte karşınızda Street Fighter, Return of the Street Fighter ve Last Revenge of the Street Fighter!
[tab:The SF]
Başka bir karate okulundan yedi öğrenciyi öldüren Shikenbaru (Masashi Ishibashi) hapse atılmıştır ve idam saatini hücresinde karate antrenmanı yaparak beklemektedir. İdamdan önce günah çıkarması için hücresine getirilen Budist rahip, karate hamlesiyle yaşam işlevlerini yavaşlattığı Shikenbaru’yu hapisten kaçırır. Rahip aslında başka bir karate üstadı olan Takuma Tsurugi’dir (Sonny Chiba). Shikenbaru’nun erkek ve kız kardeşinden ağabeylerini kurtarmak için para alan Tsurugi, kurtardığı adamı Hong Kong’a yollar. Sıra kurtarma parasının geri kalanını kardeşlerden tahsil etmeye geldiğinde, başka paraları olmadığını öğrendiği kardeşlerden erkek olanı Tsurugi’ye karate tekmesi atarken camdan uçarak ölür. Tsurugi, kız kardeşi de kadın pazarlayıcılarına satarak, onlardan alamadığı parayı başka yollardan tahsil etmeyi başarır.
Tsurugi, paraları cukkaladıktan sonra pis işler peşinde koşan adamlarla başka bir iş için anlaşma masasına oturur. Bir petrol şirketinin henüz ölen patronunun tüm mirası üzerine kalmış kızını kaçırma görevi için çağrılmış olan Tsurugi, masadaki Çinlilerin “Sana güvenmediğimiz için işi başarırsan parayı sonra vereceğiz” taahhüdüne kızarak, “Güven yoksa iş de yok” diyerek masayı terk eder. Eli ayağı durmayan Tsurugi abi, giderayak yaptığı karate hareketleriyle Çinlilerin Çinli bir suikast çetesi olduğunun ayırtına varır. Ama bu hareketiyle yeni bir düşman kazanmıştır.
Çinlilere uyuz olan Tsurugi, kıllık yapmak için mirasçı kızın koruma altında olduğu karate okuluna gider ve kızın amcası, karate okulunun ustası Masaoka ile arenada dövüşe oturur. Masaoka tarafından son dakikada haşat edilmesine rağmen Tsurugi’nin karate tekniği ve yapısı ilgisini çeken Masaoka, kendinden yaşça oldukça genç sayılan Tsurugi’yi takdir etmeyi de ihmal etmez. Üstelik Masaoka, Tsurugi’nin karate tekniğini göz önüne aldığında genç adamın babasını tanıdığını fark eder. İşte seyirci için Küçük Emrah’tan hallice olan Tsurugi’nin geçmişine yapılan yolculuk başlamaktadır. Mavi bir tonda hatırlanan geçmişte, henüz küçük bir oğlan olan Tsurugi, babasını asmamaları için askerlere yalvarırken, babası Tsurugi’ye kısaca “erkek ol, kendi ayakların üzerinde dur” temalı kısa bir nutuk çekmiştir. Masaoka ustaya kanı ısınan Tsurugi, zengin kızın korumalığını yapma işini istemektedir. İşi alır. Böylelikle çivi çiviyi söker misali, mirasçı kızı kaçırmak işini hızlandıran “kötü” adamların önüne Tsurugi gibi başka bir “kötü” adam geçmiştir.
Aksiyonun hiç bitmediği filmde kafa çatlatma, kol-bacak kırma sahnelerinin yanısıra asıl ilgiyi çeken, Tsurugi’nin bir sahnede tek yumrukla düşmanın dişlerini dökmesi, başka bir düşmanının penisini koparması ve finalde karşısına çıkan Shikenbaru’nun gırtlağını koparmasıdır ki, filmin Amerika’da X sınıflandırmasıyla vizyona girmesinin yegâne sebebi işte bu aşırı şiddet gösterisidir.
Gekitotsu! Satsujin Ken (Street Fighter)
Senaryo: Kôji Takada, Masahiro Shimura
Oyuncular: Sonny Chiba, Reiko Ike, Etsuko Shihomi, Masashi Ishibashi
Yapım: 1974, Japonya 91 dk.
[tab:Return of the SF]
Takuma Tsurugi’nin iş yaptığı para babası, Dövüş Sanatları Merkezi inşaatı yapmak için Asya’daki tüm dövüş okullarından para toplamaktadır. Ama iki muhasebecisi işine gölge düşürmüş ve polisin şüphesini şirketin üzerine çekmiştir. Biri Tayland’dan katkı için gelen Altın Buda heykelini cukkalamışken, diğeri polis tarafından gözaltına alınmış ve bir türlü serbest bırakılmamaktadır. Tsurugi’nin görevi, eğer kabul ederse, hapishanedeki adamı konuşmaması için cörtletmek, diğerini ise bulup heykeli elinden almaktır. Para söz konusu olduğunda fırsatları iyi değerlendirmekte üstüne olmayan Tsurugi işi kabul eder. Önce hapishaneye sızıp, gözaltındaki adamın gırtlağını parçalayarak konuşmasını engeller. Sonra da öteki adamı bulup, görevini tamamlar. Yalnız Tsurugi, bu görev esnasında polislerden birinin karate tekniğinden, ilk filmden tanıdığımız ve kendisinin saygı duyduğu Masaoka Usta’nın karate okulundan olduğunu fark eder.
Para babası amca, yeterince para toplamasına rağmen inşaata bir türlü başlanamayınca dedikodu alır başını gider. Masaoka Usta da durumdan şüphelenir ve olaya karışır. Kısa süre içinde dövüş okulu inşaatının arkasında Amerikan mafyası olduğu açığa çıkınca Masaoka Usta ipleri eline almaya kalkışır. Kötü adam para babasıyla ters düşen Tsurugi de hem kötü adama gıcıklığından hem de Masaoka Usta’yı korumak için olaya karışır. Böylelikle şenlik de başlamış olur.
İkinci filmde Sonny Chiba’nın yüzüne biraz renk gelmiş doğrusu. İlk filmdeki hanzo görüntüsüne bir Aynalı Tahir havası gelmiş. Kaşlarının da biraz düzeltildiği gözümden kaçmadı doğrusu. Öte yandan sinema hayatına adeta bir jön edasıyla cillop tiplemelerle başlamış bir oyuncu için bu kadar bakım da çok olmasa gerek. Takuma Tsurugi’nin bu filmdeki Watson’ı bir kadın. Senaryodan anlaşıldığı kadarıyla Tsurugi tarafından kurtarıldığını öğrendiğimiz bu yetim ve öksüz kızcağız, Tsurugi’nin haşat oluşu sonrası, mafyayı kendi üzerine çekmek pahasına adamımızı kurtarıyor ama elbette mafyada kesilen parmak acımaz misali kendi kurtulmayı başaramıyor.
Tıpkı ilk filmdeki gibi bir adamın hapishaneden Tsurugi tarafından kurtarılması ile başlayan iki önemli filmin doruk noktasından biri, ilk filmde gırtlağı Tsurugi tarafından kopartılan ve seyirciye ölmüş havası verilen Shikenbaru’nun muhteşem dönüşü! Ses tellerinin yerine ameliyatla bir makine yerleştirilen ve mekanik sesiyle intikamını almak için geri dönen Shikenbaru ile Tsurugi arasındaki düello insanı oturduğu yerden hoplatacak cinsten doğrusu.
Diğer doruk noktası ise, böyle bir şey ancak Uzak Doğu filmlerinde olur dedirten bir dövüş numarası. Mafyanın uşaklığını yapan Zatoichi kırması kör dövüşçünün gözleri, Tsurugi’nin tek hareketiyle öyle bir açılıyor ki, bir daha kapanması ne mümkün!
Shikenbaru’nun yanısıra ilk filmden bazı sahnelerin birebir alınarak kullanıldığı filmde, Tsurugi’nin geçmişine yönelik anı sahnesi yine aynı yerinde, seyirci anneleri gözyaşlarına boğacak kıvamda. Zaten dövüşte kaybedip yataklara düşen Tsurugi’ye gaz veren yegâne şey de söz konusu anı.
İkinci filmin bir diğer güzel noktası, dövüş okullarının reklamını yaparcasına farklı dövüş silahları ile yapılan talimlerden bilgilendirici örnekler sunması. Bu sahneleri seyrettikten sonra insanın mutfağa gidip elde ne varsa talim yapası gelmiyorsa ben de ninja değilim!
Satsujin Ken 2 (Return of the Street Fighter)
Yönetmen: Shigehiro Ozawa
Senaryo: Hajime Koiwa
Oyuncular: Sonny Chiba, Masashi Ishibashi, Yoko Ichiji
Yapım: 1974, Japonya 85 dk.
[tab:The SF’s Last Revenge]
Anti-kahramanımız Takuma Tsurugi, üçüncü filmde seyircinin karşısına adeta bir Diabolik edasıyla çıkmaktadır. Tüm film boyunca rüşvet skandalını ispatlayacak bir kasetin o elden bu ele yolculuğunun anlatıldığı filmde, Tsurugi’nin şiddetine diyecek yok çok şükür. Lâkin, kendi yapımı maskelerle kaseti çalmak için kaba kuvvetinin yanısıra çeşitli entrikalara da başvuruyor olması, serinin o “kodum mu çok pis oturturum” havasını biraz dağıtmış gibi geldi bana.
Ayrıca serinin ilk filminden itibaren kadınlara karşı olan maço tutum, bu film için de geçerli. Filmde karakterli olarak tutunabilecek tek kadın ise erkek gibi dövüşen Etsuko Shihomi’den başkası değil. Öte yandan karakterin ömrünün kısa olması sizleri ayağa kaldırmasın hanım ablalar. Çünkü Hiroyuki Sanada gibi çocukluklarından itibaren Sonny Chiba’nın elinde yetişmiş olan Etsuko Shihomi, bu filmden sonra kendi Street Fighter serisini çekmiş. Sırayla Onna Hissatsu Ken (Sister Street Fighter -1974), Onna Hissatsu Ken: Kiki Ippatsu (Sister Street Fighter: Hanging by a Thread -1974), Kaetta Kita Onna Hissatsu Ken (The Return of the Sister Street Fighter -1975), Onna Hissatsu Godan Ken (Sister Street Fighter, Fifth Level Fist -1976) adlı filmlerde dişi Sonny Chiba olarak rol kesmiş desek yeridir. Ayrıca bu filmlerden ilk üçü Kazuhiko Yamaguchi tarafından yönetilmiş olmasına rağmen son film, orijinal Street Fighter’ın yönetmeni Shigehiro Ozawa tarafından yönetilmiş.
İlk iki filme bakıldığında The Street Fighter’s Last Revenge’in seyir zevki açısından olmasa da konunun özü açısından biraz zayıf kaldığı söylenebilir. Yoksa Okinawa yöresine has tsunami karate tekniğiyle karşısına çıkan rakibini yine azmanlığıyla yenen Tsurugi, bünyede duvarlara vurma isteğini gayet güzel yaratıyor.
Gyakushû! Satsujin Ken (The Street Fighter’s Last Revenge)
Yönetmen: Shigehiro Ozawa
Senaryo: Kôji Takada, Masahiro Shimura
Oyuncular: Sonny Chiba, Etsuko Shihomi
Yapım: 1974, Japonya 83 dk.
[tab:END]
Filmleri izlemek isteyene not: Street Fighter Serisi Archive.org sitesinden online olarak izlenebilir.
İlk yayınlanış tarihi: 12.01.2012