4. Mardin Film Festivali, diğer adıyla Sinemardin 20-26 Haziran tarihleri arasında gerçekleşmişti. İki kez bu festivale konuk olmuş biri olarak festival ve Mardin hakkında çok güzel şeyler yazacak birikimlerim var. Tabi festivali kendi alçakgönüllü ölçeği içersinde değerlendirme koşuluyla…
Bu sene katılamasam da Sinemardin ile ilgili çok olumlu gelişmeler yaşandığı kulağıma gelmişti. Üstelik bu kez ölçek büyümüş ve olması gerektiği gibi festival uluslararası bir boyut da kazanmıştı. Ortadoğu sinemasını kapsamlı bir biçimde sinemaseverlerin beğenisine sunacak “Arap sinemasına bakış” başlıklı program kapsamında yalnızca uzun/kısa metraj, belgesel ve deneysel film gösterimleri yapılmamış, Suriye, Lübnan ve Filistin’den konuk yönetmen ve sanatçıların katılımıyla bir dizi söyleşi ve konferans gerçekleştirilmiş bu yıl. Ünlü yönetmen, yapımcı ve yazarların katıldığı “Başkasının acısını anlamak” konulu konferansta belgesel sinema ve Ortadoğu bağlamında deneyimler paylaşılmış
Festivalin Mardin’e kattığı bir başka zenginlik ise şehirdeki tek sinema salonunun açılması olmuş. Ben gittiğimde meydanlara ve müzenin avlusuna kurulan açık hava sinemalarında izliyorduk filmleri. Onun da farklı bir tadı vardı tabi. Ama yağmur yüzünden filmi yarıda kesmek zorunda olduğumuz da olmuştu.
Mardin’e bu festivalin kazandırılmasında en önemli isim olan Mardin’in has çocuğu Mehmet Hadi Baran bu yılda festivalin genel koordinatörlüğünü üstlenmiş. Yörenin genç sinemacıları için çok önemli olan Mardin Sinema Derneği’nin de kurucu üyesi olan Baran, belediyenin eski kültür müdürü.
Bir festivali daha bitirdiniz. Bu seneki festivalden siz kendi adınıza memnun kaldınız mı?
Tabii ki. Bu sene uluslararası deneyim kazandı festival. Bu deneyim de Mardin Sinema Derneği, New York merkezli bir sanat kurumu olan ArteEast, Şam Drama Yüksek Okulu ve Dox Box işbirligiyle gerçeklestirildi. “Arap Sinemasına Bakış” temalı bölümde çağdas Suriye sinemasından seçkiler Mardinli sinemaseverlerle buluştu. Programa yönetmen ve yapımcı Ossama Muhammad, Noma Orman, Orwa Nyrabia, Anmar Hijazi ve senarist yazar Khaled Khalifa gibi isimlerin yanı sıra Suriye’li genç sinema ögrencileri de katıldı.
Uluslararası büyük başarılara imza atmış olan Midyat doğumlu Süryani sanatçı, araştırmacı gazeteci Nuri Kino SineMardin Film Festivali’ne konuk oldu. Yaşadığı İsveç’te faal gazetecilik yapan Nuri Kino, Süryani nüfusun yoğun olduğu Sodertalje adlı küçük kasabanın Süryani göçmenlerden oluşan futbol takımının İsveç birinci ligine yükselişini konu alan belgesel filmiyle 2006 yılında Beverly Hills Film Festivali’nde Altın Palmiye ödülüne layık görülmüştü.
“Film Endüstrisinde Senaryonun Önemi” adlı konferansı, Senaryo Yazarları Derneği ve SineMardin işbirliğiyle gerçekleştirdik. Konferansta, her iki ülkeden yazarlar, karşılaştırmalı olarak senaryo üretimi, proje geliştirme süreçleri, senaryo yazarlarının hakları, ortak yapımlar üzerine yöntem ve deneyimlerini paylaşıldı.
SİNESEN ile işbirliği içinde Hüseyin Kuzu yönetiminde Mardin Kent Film Evi Atölyesi‘ne seçilen 18 öğrenci Ekim ayında da devam edecek olan bu çalışmanın ilk 1 ayını tamamladı. Her zaman söylediğim gibi, biz ne amatör ne de profesyoneliz, biz her ikisiyiz.
Bu yıl ki festivalde öncekilerden farklı olarak neler vardı?
En farklı yönü kendi derneğimizin 150 kişilik bir sinema salonu olması ve yurtdışından gelen flaş olmayan ama sinema adına çok iyi işler yapmış yapımcı, senarist, yönetmen ve akademisyenler. Ayrıca özellikle ülkemizde de büyük festivallerde pansiyon gibi yerlerde yatırılan, uzun metraj filmcilerle bir araya getirilmeyen kısa filmcileri bile en iyi şekilde ağırlamanın hazzını yaşadık. En önemlisi Adıyaman Üniversitesi rektörlüğünün bize göndermiş olduğu gezici tıreylerinde Cumhuriyet Meydanı’nda Gitmek ve Hayatın Tuzu adlı filmleri gösterildi. Göçebe Şarkılar birçok dilde halka ücretsiz konser verdi.
Festivalin Mardin’e ve Mardinli’ye kattıkları neler sizce?
Ben sinema sanatı anlamında çok şey kattığımızı düşünüyorum. Bir kişiye bile sinemayı sevdirmek çok önemlidir bence. Dört farklı dilin ve inançların bir arada yaşayıp da “tahammül” etme saygısını geliştirebilen bir şehir sanatı ve festivalini sahiplenir, önümüzdeki festivaline de sahip çıkar.
Siz en başından beri festivalin bir kurucularından ve neferlerindensiniz… Zorlukları en iyi siz bilirsiniz. Zorluklar aşıldı mı? Geriye ne zorluklar kaldı?
Bunun tek cevabı var: Hiçbir şey “emek verilmeden anlam” ifade etmez. Ben bu işin “amelesiyim.” Genel koordinatör olabilirim ama afiş asmayı iyi bilirim. İşte böyle düşündüğünüz zaman zor dediğiniz sözcük anlamsız kalır. Biz yedi kurucu üye Hakan Irmak, Said Tunç, Helün Fırat, Nurullah Görhan, Zihni Tümer ve Canan Budak böyle düşünerek başardık.
Çıta yükselmiş olsa gerek. Seneye festivalde yapmak istedikleriniz neler?
Sürpriz ama ilk olarak da sizinle paylaşma sözünü veriyorum.