Son bir fırt çekti şarabından
Ve kapatıverdi gözlerini.
Bilmiyordu bunun son uykusu olduğunu.
Ama bilseydi de…
Ne fark ederdi?
Bilmiyordu son kez sızdığını
Son kez rüya göreceğini…
Bilseydi…
Üzülürdü.
Çünkü yalnızca büyülü şarabın lütfettiği
Rüyalarda tatmıştı mutluluğu.
Bir adam görüyordu rüyasında
Ölmek üzere olan bu adam
Yine de gülümsüyordu.
Belli ki huzurluydu.
Ölüm – bu kadar yakınken bile –
Onu korkutmuyordu.
Ölecek adamın dudakları kıpırdadı
Belli ki söyleyecek bir sözü vardı
Kulağını onun ağzına yaklaştırıp
Dinledi.
Rüyası bittiğinde o da bitmişti.
Artık hiçbir şey duymuyor,
Hiçbir şey görmüyor,
İnsanın etini kesen soğuğu bile
Hissetmiyordu.
Bir tek rüyasındaki o adamın
Kulağına fısıldadığı sözler asılı kalmıştı
Mukavvadan döşeğini serdiği
O karanlık, kuytu köşede.
Güzel Marmara’mla gömün beni
Güzel Marmara’mla gömün beni