Nadine Labaki ile 2008 yılında Karamel / Sukkar banat’ı çektiğinde tanışmıştık. Beyrut’ta, küçük bir güzellik salonunda geçen bir “sıradan kadınlar” hikâyesiydi. Projede oyuncu olarak da yer alan yönetmenin ilk filmi renkli ve samimi tarzıyla büyük ilgi çekmiş hatta Cannes’da bile boy göstermişti.
Labaki’nin yine kendi yazıp yönettiği sonraki filmi Peki Şimdi Nereye? / Et maintenant on va où? (2011) ise çok daha politik ve iddialı bir konuyla karşımıza çıktı. Bu kez Müslüman ve Hıristiyanların bir arada yaşadığı ama her an yeni bir din çatışması çıkmasının mümkün olduğu diken üstünde bir coğrafyadayız. Nadin Labaki tıpkı ilk filmindeki gibi çarpıcı bir görsellikle açıyor filmi. Tozunu ciğerlerinizde hissettiğiniz bir köyün siyahlara bürünmüş, kol kola girmiş kadınlarının yas görüntüleriyle başlayan film, hemen ardından bizi her şeyin pamuk ipliğine bağlı olduğu bir hikâyenin ortasına fırlatıveriyor.
Savaş başlı başına korkunç bir olgu iken, iç savaş kalleşlik dozu daha da yüksek bir savaş türüdür. Çünkü bir gün önce yüz yüze bakan insanların bir gün sonra birbirinin gırtlağını kestiği akıl almaz bir çıldırma halidir. İşte Peki Şimdi Nereye?, ülkeye hâkim olan bu iç savaş havasının köylerine sıçramasını engellemeye çalışan kadınların, köyün papazı ve imamını da kendilerine ortak ederek savaşa dünden hevesli erkeklere karşı verdiği mücadeleyi anlatıyor.
Labaki hiçliğin ortasında küçücük bir köyden yola çıkarak bir umut hikâyesi anlatmaya çalışıyor ancak erkeklere biraz acımasız davranıyor. Dünya tarihinde savaşları çıkaran hep erkekler ve savaşların sonucunda yas tutan hep kadınlar olmuş olsa da tüm erkekleri aynı kefeye koymak biraz haksızlık. Tıpkı tüm kadınları barışsever, iyilik perileri kabul etmenin fazla iyimser oluşu gibi.
Mizah yüklü pek çok sahneye rağmen hem esas konusu olan iç savaş hem de genç bir insanın talihsiz ölümünün yarattığı acı filme dram yüklüyor. İşte filmin Karamel’den ayrıldığı nokta da tam burası. Biraz önce gülmekten gözlerinizden yaşlar getiren film bir anda acıdan soluğunuzu kesiyor. Fakat filmin bu bir ağlatıp bir güldüren tarzı karasızlığından değil, aksine oldukça bilinçli bir tercih. Tıpkı hayatın kendisi gibi filmde de acıyla neşe, öfkeyle umut iç içe geçmiş durumda. Filmin finali ise tam da adına yakışır şekilde: Peki, şimdi nereye?