Azazil: Düğüm, Ammar ve Helak: Kayıp Köy gibi filmleriyle tanıdığımız Özgür Bakar, yeni filminde bir kez daha bir korku denemesine imza attı. Yönetmenle buluştuk ve yeni filmi Deccal‘den etkilendiği yönetmenlere, oradan sinemamızdaki korku filmleri furyasına kadar uzanan keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
İlk uzun metrajınız suç-komedisi “Bu Bir Soygundur”dan sonra peş peşe korku denemelerine imza attınız, siz bir korku filmi yönetmeni misiniz, yoksa gelecek filmlerde başka türler de deneyecek misiniz?
Altyapım komedi. Mizah dergilerinde büyüdüm. Çeşitli komedi programlarında dizilerinde çalıştım. Türkiye’de komedi filmlerinin benim yapmaktan zevk alacağım tarzdaki haline şans mutlaka komedi filmi çekeceğim. Fakat komedinin yanı sıra sanırım Show sinemasına hizmet etmek istiyorum. Etkileyici ve Türkiye’de denenmemiş ölçekte filmler yapmak istiyorum. Bilim Kurgu, Polisiye, büyük prodüksiyonlu korku filmleri… Sinemanın temel vazifesi olan duyguları harekete geçirme potansiyelini maksimum düzeyde kullanabileceğim bütün türleri denemek isterim.
Peki, yeni filminiz “Deccal”in önceki korku filmleriniz “Azazil: Düğüm”, “Ammar” ve “Helak: Kayıp Köy”den farkı nedir?
Filmlerin hepsi seri olacak şekilde farklı konseptler olarak tasarlandı. Ammar; cinleri cezalandıran bir görevli çeteymiş gibi kötü insanlara zülm etmeleri üzerine tasarlanmıştı o öyle devam edecek. Azazil; yabancıların exorcism dediği bedeni ele geçiren kötü bir güçten arınma filmleri olacak. Helak’ta ise islami korku öğesi olarak kötülerin çektiği kabir azabını metaforlaştırdığımız bir işti. Deccal’de ise artık uluslararası bir çerçeve belirledik. Korku filminin dünyanın her yerinde ortak bir dil yakalamasının avantajını kullandık. Hatta üstüne hem görselimizi hem senaryomuzu enternasyonel bir şekilde tasarladık. Filmi bütün pazarlarda göstermeyi hedefliyoruz.
Deccal konusu nasıl ilginizi çekti? Daha önce sinemamızda işlenmemiş bir konu bu çünkü…
Dünya sinemasında da bu kadar başından işlenmemiş bir konu aslında. Omen ve Rosemary’nin Bebeği filmlerinde benzer temalar olsa da bu tarafından bakan dünya da örneği yok. Dünya üzerinden konuşuyorum çünkü Deccal tüm büyük inanışlarda geçen bir rivayet. Deccal’in doğmasını isteyen bir grup sapkın insanlardan oluşan tarikatların varlığını öğrendik. Bu korku sineması için bence müthiş bir malzemeydi. Burdan heyecanla yola çıktık.
Filmde popüler kültürden referanslar mevcut bolca… Özellikle etkilendiğiniz bir yönetmen, film var mı? Nelerden beslendiniz bu filmi yaratırken?
Ben biraz eski kafalıyım. Eski dediğimiz ustalar henüz emekleme döneminde olan “tür” sinemamızın abc şeklinde ilerlerken bunları referans alması bence en büyük ihtiyacı. O yüzden eski ustalar; Hitchcock, Carpenter, Argento, Wes Crawen, Tobe Tooper… Yeni kuşaktan James Wan. Bunların etkilerini kendi kültürümüzle harmanlamaya çalışıyorum.
Sinemamızdaki korku türünün yükselişini nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu tür gelip geçici bir trend mi, yoksa gelişimine devam edecek mi?
Gelip geçici olması imkansız. Gelip geçici olacaklar türün hakkını vermeden sadece bir gişe ışığı görüp taklit eden ve iyi niyetli olamayan filmler olur. Türün izleyicisi çok sadık. İyi filmin kokusunu da hemen alır. Bu alışveriş ve temas sürdükçe de devamı gelir.