Ekrem Doydu, hali hazırda üç kısa filmi bulunan idealist bir kısa film yönetmeni. Her sinemacı gibi onun da büyük hayalleri var. En büyük hayali ise Oscar’ı ülkemize getirmek! Genç yönetmenle yeni filmi 46, Oscar’lar ve gelecek üzerine konuştuk…
Öncelikle etkilendiğin yönetmenleri ve filmleri sormak istiyorum…
Türklerden Yavuz Turgul, Onur Ünlü ve Çağan Irmak’ın işlerini çok beğeniyorum. En sevdiğim Türk filmi de şüphesiz Eşkiya’dır. Yabancılarda ise James Cameron, Steven Spielberg ve Stanley Kubrick idollerim arasında. Gerçekten çok önemli isimler benim için. Değişmeyen ilk üç yabancı filmim ise Titanic, Life İs Beautiful ve Leon‘dur.
Çıtayı her idealist sinemacı gibi yükseğe koymuşsun, Oscar’ı kazanan ilk yönetmen olmak istiyorsun, bunu başarabileceğini düşünüyor musun gerçekten?
İnanmak başarmanın yarısıdır diye bir söz vardır ya hani. Eğer o söz doğruysa, şuanda geriye kalan %50 için çalışıyorum demektir. 18 yaşımdan beri besleyerek büyütmeye çalıştığım inancımı, çalışmalarım ile paralel olarak yürütebilirsem, bunu gerçekleştirememem için bir sebep kalmaz diye düşünüyorum. En çok endişelendiğim nokta, son zamanlarda Oscar ödüllerinin içine bulaşan siyasi olayların devam etmesi. Bu çok çirkin bir durum. Umarım akademi eski prestijini yeniden sağlayabilir. Ve yeniden hak edenlerin ödül aldığı bir organizasyona döner.
Ama her şeye rağmen başaramazsam her zaman vicdanım rahat olacak. Çünkü ömrüm boyunca bu yolda uğraşan biri olarak hatırlanacağım. Bana şimdi veya daha sonra inanmayıp eleştirecek olanlarda bunu görecek. Bize inanıp destekleyenlere ise sonsuz teşekkür ediyorum.
İlk iki filmin Günlük ve Takıntı’yı ‘gerilim çeşitlemesi’ olarak sınıflandırabiliriz sanıyorum. Üçüncü filmin Sobe’yse melodramdan beslenen bir ‘hastalık draması’. Bu demektir ki tür sineması yapmak istiyorsun asıl olarak. Oscar’ı kazanma isteğin bu seçimde etkili oldu mu?
Oscar’dan ziyade ben tür sinemasını gerçekten seviyorum. Tarzımın bu olduğunu da söyleyebilirim. Oscarların neredeyse tamamı da dram türlerine verildiğine göre bu açıdan bakıldığında etkili olabileceğini söylemek mümkün aslında. Ama dediğim gibi umarım akademi törenlerine sinemadan başka unsurlar girmez.
Sobe filminde Bir Endülüs Köpeği (Un Chien Andalou) göndermesi mi yaptın, yoksa bu tamamen bir rastlantı mı?
Hayır Sobe’yi çekerken o filmi izlememiştim bile. Tamamen rastlantı olmuş. Ama Un Chien Andalou gibi sürrealist bir filme gönderme yapsaydım, o film Sobe olmazdı kesinlikle…
Bize yeni filmin 46’dan bahseder misin biraz? O da bir tür sineması örneği mi mesela?
Kesinlikle.. Psikolojik Gerilim türünde bir film olacak. Yine finalde ters köşe hedefi var. Rutin bir yaşamın aslında çok farklı bir geçmişten gelip olayların bambaşka boyutlara ulaştığını göreceğiz bu projede. Onun dışında filmde geleceklerinin çok parlak olduklarını düşündüğüm Mustafa Şahin ve Eda Kalmuk oynuyor. Gerçekten iyi iş çıkarttılar. 46‘nın fragmanına ulaşmak için tıklayınız…
Bu sene Oscar’larda ‘En İyi Yönetmen Ödülü’nü sence kim kazanır?
Gönlüm Martin Scorsese’den yana ancak The Artist filminin patlama yapacağını düşünüyorum. Dolayısıyla da yönetmen ödülünü Michel Hazanavicius alır gibime geliyor.
Başarılar diliyorum, umarım başarırsın…
Çok Teşekkürler..
1991 Yılında İstanbul’da doğdu. Kocaeli Üniversitesi Makine bölümünü bitirdi. Sinemaya 15 yaşında merak salan genç yönetmen, tanıştığı diğer yönetmen arkadaşı Bahadır Karasu sayesinde bu işi ciddi ciddi yapmaya karar verdi. Sinemadan çok uzak bir bölümde okumasına rağmen sinemadan kopmayan ve her gün daha çok bağlanmaya çalışan biri olarak 2009 yılı sonlarında ilk filmi Günlük’ü çekti. Sonrasında aşık olduğu sinemayı yaşantısı haline getirip, üniversite ortamının da verdiği rahatlıkla Takıntı, Sobe ve 46 isminde 3 kısa film daha çekmeyi başardı. 2011 Yılında da ise Bahadır Karasu ve Şahin Kapkın ile birlikte, kendileri gibi sinemaya gönül veren insanları tek bir çatı altında toplayıp, kar amacı gütmeksizin güzel işler yapılması adına Pirana Film’i kurdu. Kısa film yönetmenliğinin dışında çeşitli sinema siteleri ve dergilerde yazarlık, editörlük gibi görevlerde üstlenen Ekrem Doydu’nun en büyük hayali, şuana kadar başarılamayan Oscar ödülünü ülkesine kazandırmaktır.