1988 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi, Ortadoğu’nun Balzac’ı olarak tanınan Necib Mahfuz, bu coğrafyadaki her ülke gibi siyasi geçmişi oldukça karşılık olan ülkesi Mısır’da gerçekleşen 1952’deki Temmuz Devrimi’nin destekçisiydi. Fakat, devrimle birlikte gücü eline alan Cemal Abdül Nasır’ın yönetiminden rahatsız olan Mahfuz, ilk kez 1961’de yayımlanan Hırsızlar ve Köpekler‘de, ‘kara polisiye’ diyebileceğimiz türü kullanarak, hem uğradığı hayalkırıklığını yansıtmaya, hem de kendi özeleştirisine soyunmuş.
Hırsızlar ve Köpekler, 1952’de devrim affıyla hapishaneden çıkmış, çırağı İliş ile bir olup kendisine ihanet eden karısı Nebevviye’den intikam almak için yanıp tutuşan hırsız Said Mahran’in ekseninde şekilleniyor. Sadece hapisten sonraki iki haftalık bir zaman dilimini anlatıyor elimizdeki metin. Said, yalnız basit bir hırsız değil; artık bir villada zevküsefa içinde yaşayan ünlü gazeteci, El-Sahra’nın başyazarı, eski devrim militanı Rauf İlvan’ın da silah arkadaşı, öğrencisi aynı zamanda. İlvan’ınki gibi büyük olmasa da, yapılan devrimde az da olsa emeği var.
İlvan, Hırsızlar ve Köpekler‘in kilit karakteri konumunda; devrim öncesi Said’e, “Çaldın demek. Helal olsun. İstismarcıların günahlarını biraz olsun hafifletmek için çalmak kesinlikle meşrudur Said. Hiç kuşkun olmasın.” diyerek arka çıkan, bir anlamda onun hapse düşüşüne de zemin hazırlayan İlvan, hapisten çıkan yardıma muhtaç Said’e yardım etmeyi kabul etmez. Bunun üzerine Said, düşmanlarına arasına, eski yoldaşı Rauf İlvan’ın adını da büyük harflerle yazar.
Gazeteci Rauf İlvan, 52 Devrimi’nin Necib Mahfuz üzerinde yarattığı etkinin izdüşümüdür; sosyalizan Nasır’ın beklediği gibi çıkmaması, Mahfuz’un duygu dünyasında büyük bir yıkım yaşamasına sebep olmuştur. Kendisine ihanet ediliğini hisseden Mahfuz, 52 Devrimi’nin kendi açısından tezahürünü, Rauf İlvan kimliğinde net bir şekilde ortaya koyar.
Nasır, –Mahfuz’a göre- devrimden sonra nasıl halkına ihanet ettiyse; İlvan da, hapisten çıktıktan sonra Said’e ihanet etmiştir. (Tabii bu noktada bazı olguları da açıkça belirtmek gerekir ki; Nasırcı Milli Demokratik Devrim, zaman zaman sertleşse de, Krallığı devirerek monarşiye son vermiş, Süveyş Kanalı’nı millileştirmiş ve Filistin halkının ABD, İsrail saldırısına karşı büyük destekçisi olmuştur. Romandaki bakış açısının Mahfuz‘un şahsına ait olduğunu belirtmekte fayda var.) Mahfuz, kitabın sonuna doğru, Said’in ağzından “Her kim beni öldürürse milyonları da öldürmüş olacak.” diyerek bu alegoriye açıklık getirir, az da olsa. Said Mahran, Nasır’ın altına ezilen Mısır halkının ta kendisidir Mahfuz’un gözünde.
Böylesi tarihsel bir arkaplanı olan Hırsızlar ve Köpekler‘i diğer Mahfuz eserlerinden ayıran en önemli özellikse; yazarın Ortadoğu’nun Balzac’ı olarak anılmasına yol açan o klasik, detaylı betimlemeye girişen edebi dilinden uzaklaşması. Mahfuz, bir Camus veyahut da Kafka’nınki gibi iç-seslerin yoğunlukta olduğu; geçmiş ve şimdinin içiçe geçtiği oldukça modern bir biçem ortaya koymuş bu romanında. Varoluşçu bir yapıtta görülebilecek türden kesif bir yalnızlığın duyumsanması boşuna değil yani. Gerçekten de, Said, Meursault’un Doğu’ya özgü bir çeşitlemesi; hapisten sonra karşılaştığı dünyayı, silahıyla dize getirebileceğine inanan bir düşmüş, bir kinik, en önemlisi de bir ‘yabancı’ o! En komiği de, Said’in bir türlü doğru kişiyi öldürememesi; düşmanları yerine her seferinde yanlışlıkla başka bir kişiyi öldüren Said’in düşmüşlüğü gitgide katmerleniyor böylelikle.
Mahfuz, bir polisiye hikaye anlatırken, diğer yandan da bir gazetenin toplum üzerinde nasıl bir yönlendirici güce sahip olduğunu da gözler önüne sermeyi ihmal etmemiş. Said, daha önce bir cinayet işlemiş olmasına rağmen kısmen rahat dolaşırken, El-Sahra’nın başyazarı Rauf İlvan’a suikast düzenleyip başarısız olduktan sonra, başta El-Sahra gazetesi olmak üzere diğer gazetelerin de ittirmesiyle etrafında ateş çemberi bir anda daralıyor ve o beklenen sonla yüzleşmek zorunda kalıyor.
Mahfuz’un 1960 yılında Mısır’da gazete manşetlerinden düşmeyen hırsız-katil ‘İskenderiye Katili’nin hikayesinden esinlenerek kaleme aldığı Hırsızlar ve Köpekler, zevkle okunacak, akıcı bir polisiye olmasının yanında modern romanın seçkin bir örneği. Ülkemizdeki ilk baskısı 2006 yılında yapılan Hırsız ve Köpekler, bu sefer Kırmızı Kedi Yayınevi tarafındandan, usta çevirmen Avi Pardo’nun duru ve lezzetli Türkçesiyle raflardaki yerini aldı.