“Cümlelerin Efendisi” Yılmaz Erdoğan tüm maharetlerini döktürdüğü; Tolga Çevik’in Türk sinema tarihine geçecek bir performans sergilediği Organize İşler çok güzel bir film. Peki çok iyi bir film mi? (30 Kasım 2005)
Organize İşler
Yönetmen: Yılmaz Erdoğan
Oyuncular: Yılmaz Erdoğan, Tolga Çevik, Özgü Namal, Altan Erkekli, Demet Akbağ, Başak Köklükaya, Ebru Akel, Cem Yılmaz
Eleştiri notu: 5/ 3
Seyir notu: 5/4.5
Değil demek ki, eleştiri notumuz 3’te kalmış. Filmin seyrini çok keyifli ve eğlenceli bulduğumuz için de, seyircinin genelini daha çok ilgilendiren seyir notunu yüksek tutmuşuz. Erdoğan’ın iki Vizontele’sini de nümayişle karşılayan sinema yazarlarındanım. Zaaflarına rağmen, Vizontele Tuuba’ya yüzde yüz olumlu yaklaşmaya gayret göstermişlerdenim. Ama seyrederken kimi zaman kahkahalarla güldüğüm, kimi zaman gözlerim dolarcasına duygulandığım Organize İşler’e daha eleştirel bakmaya kararlıyım. Çünkü artık üç filmli tecrübeli bir yönetmen olarak geleceğe bakan Erdoğan’ın, eleştirilere motivasyon, övgü ve gişeden daha çok ihtiyacı olacak…
Bir hırsız çetesinin ve onların arasına hasbelkader katılan “temiz yürekli” Süpermen Samet’in hikayesinin anlatıldığı filmin iyi taraflarına bakalım önce. Yılmaz Erdoğan’ın alametifarikası, diğer bir deyişle onu bu kadar sevmemizin baş müsebbibi; oyunlarında, şiirlerinde ve filmlerinde bolca kullandığı “sihirli” cümleler. Çok şey anlatan, çok düşündüren, bazen ağlatan, bazen güldüren bu cümlelerden Organize İşler’de de bolca var. Filmin tepe noktaları bu cümleler ve bu cümlelerin edildiği sahneler. O cümleleri duyduğunuzda, emin olun çok güleceksiniz. (Ya da bir ihtimal üç beş damla gözyaşı dökeceksiniz.) Filmin genelde bu tepe noktalara yakın seyretmesini sağlayan ise başta Çevik’in ki olmak üzere, oyunculuk performansları. Bu saydıklarımız o kadar baskın karakteristikler ki, tek başlarına Organize İşleri çok güzel bir film yapmaya yetiyorlar. Ama çok iyi bir film yapmakta aciz kalıyorlar.
Erdoğan yalnızca cümle değil, tipleme kurmakta da becerikli. Sayısız tipleme içeriyor Organize İşler ve dolayısıyla sayısız ünlü sima. Ama belki gişe kaygısı, belki de kurduğu tiplemelerin hiçbirinden vazgeçemeyen yazar-yönetmen egosu yüzünden filmin içine tıkıştırılan bu kuru kalabalık filmi baltalıyor. Kendilerinin yüzeysel ve manasız kalmaları yeterince kötü değilmiş gibi, bu kuru kalabalık ana ve önemli yan karakterlerin zamanından çalıyorlar, o karakterlerle daha çok özdeşleşme peşindeki seyirciyi oyalıyorlar, en önemlisi öyküden çalıyorlar. Oysa Erdoğan daha sınırlı sayıdaki karaktere odaklansa, ana karakterlerin dünyasını daha çok yansıtsa bize, ortaya çok daha iyi bir sinema filmi çıkacağı aşikar. Başak Köklükaya, Erdal Tosun ve dahi Özgü Namal’ın canlandırdığı karakterler bir prototipten öteye geçemiyorlar örneğin. Ebru Akel’in filmdeki varlığına bir sebep bulamıyorsunuz sinemasal düşünce sistemiyle. Ondan kısa görünen Berrak Tüzünağaç’ın varlığı bile öykü için daha anlamlı, daha gerekli.
Filmin kurgusunda da kimi oturmamış yerler var. Müslüm Duralmaz’ın öyküye dahil olma şekli anlaşılır ama finaldeki dahli ikna edici değil. Öykü oraya zoraki akıyor gibi. Öykünün ikna olmadığınız başka dönemeçleri de var düşününce.
Son tahlilde, nitelik çıtasının iyice aşağılara kayabildiği son dönem Türk sinemasında, Organize İşler artılarıyla yılın dikkat çekici yerli yapımlarından biri olmaya aday. Aynı artılar filmle buluşan seyirciyi de ihya etmeye hayda hayda yeter. Filmin eksileri ise, bir kez daha uluslararası arenada ses getirecek bir film yapma fırsatının kaçırılması ve Vizontele’nin, hala Erdoğan’ın filmografisindeki en iyi filmi olmaya devam ettiği anlamına geliyor.
Söylemesem çatlarım:
Cem Yılmaz’ın şeytan tüyü yine işbaşında. Adam kötüyken bile gülmekten kırıp geçiriyor.
Yılmaz Erdoğan, Bir Demet Tiyatro’dan sonra Organize İşler’de de manitayı Tanıl’a kaptırıyor.
Filmin sonunda anne babası ve paralarla birlikte masada otururlarken Özgü Namal gülmemek için kendini zor mu tutuyor ne?