Peyk ikinci albümü İçimdeki İz ile zamanın ruhuna uygun, rock’ın ruhuna aykırı bir seyir izlemeye başlayan Türkçe rock ortamlarına benim eksikliğini hissettiğim bir şeyi geri getiriyor. Ödün vermeyen, nev-i şahsına münhasır, popüler olma kaygısı taşımayan bir tarz…
Peyk elemanlarının hepsini toparlayamadığımız için sorularımıza grubun şarkı sözlerini yazan vokalisti İrfan Alış ve gitaristi Serdal Ersoy yanıtladı. Söyleşide mevcut bulunmayanlar ise Ertan Çalışkan (davul), Özgür Ulusoy (keman, klavye) ve Barış Tokgöz (bas gitar).
Şarkı sözleriyle başlamak şart bu söyleşiye. Çünkü şarkı sözleriniz demir leblebi gibi biraz. Duymaya alıştığımız basit, derinliksiz, gündelik ve bireysel dertlere kafayı takmış, kısaca rock felsefesiyle pek uyuşmayan şarkı sözlerinin yanında sizinkilerin farkı hissediliyor. Zor anlaşılan, katmanlı, daha büyük dertleri olan sözler sizinkiler… Grubun tamamının halet-i ruhiyesini mi yansıtıyor bu sözler? Daha genele hitap edecek sözler sizin işinizi daha kolaylaştırmaz ve sizi daha genel bir dinleyici kitlesi tarafından dinlenebilir kılmaz mıydı?
İrfan Alış: Sözleri yazınca bunu arkadaşlara beğendirmek ve onlarla tartışarak oturtmak gibi bir süreç yaşarız genelde. Bu çok uzun sürebilir bazen ama sonuçta herkes bu sözlerin altına adını koyduğuna göre bu ortak bir fikir oluyor bence. Dinleyiciyi düşünerek yazamam. Hatta bunu istemem. Gündelik hayatta kullandığımız klişelerden uzak durmayı severim söz yazarken ya da onlardan metaforlar üretmeyi denerim. benim yazarken beğenmesini umduğum insanlar dediğim gibi yıllardır müzik yaptığım arkadaşlarımdır… Onlar zor beğenir ve beni yorarlar çoğunlukla da. Genele hitap etmiyorsa bu üzücü tabi. Ama beklentimiz olmadığı için genelden, anlayana yazıyorum kısaca.
Serdal Ersoy: Cevabı sorunuzda gizli aslında, o zaman bu rock olmazdı. Bir röportajda Peyk’e sorulabilecek en iyi ilk soru bu. Evet, kelimeleri iyi seçip kullanan, kelimelerin sesini yakalamış bir iki grup var ülkede gerisi bomboş. Rock cesaret ister, iyi söz ister, bilgi ister eleştiri kavga ister, bunlar varsa yaptığınız müzikte enstrümanın önemi yoktur, rock için o rock’tur, bunlar yoksa eğer başka birşeydir o artık. Elektro gitar, davul var diye rock olmaz o, genel tanımlama sorunu bu. Aşktan ne zaman bıkacak insanlar diye bekliyorum ben. Sözleri yazan İrfan ve bence sadece şarkı sözü değil içinde aforizma olacak cümleler de var, “mülkün var hukuk var” mesela, zihinlerdeki anarşist mahkemelerin girişine yazılabilir. Sonra metaforlar, dediğiniz gibi anında anlaşılacak, sindirilecek türden değil ve dolayısıyla defalarca dinleseniz de sıkılmazsınız, en azından benim için bu böyle. Müzik mi söz mü tartışması vardır ya, bence sıradan bir söz varsa en iyi müzik bile olsa dinlemem söz iyiyse en ilkel müziği bile dinlerim.
Benzer şeyleri müziğiniz için de söyleyebiliriz. Müzikleriniz rock’ın savunduğu kendini özgür ifade biçimiyle özdeşleştirilebilir. Belli bir kalıba, rutine, kurala bağlı kalmıyor müziğiniz. Sürprizlerle dolu. Ama aynı şekilde o da satış garantisi olan kabul edilmiş standartlardan, sıradanlıklardan uzak duruyor.
SE: Evet, işte aynı kalıp sorunu bu kısıtlamalar yüzünden ortaya çıkıyor tekrar eden kopya müzikler. “Abi rocksa gitar solo olmalı” gibi kısıtlar bitiriyor yaratıcılığı ve özgünlüğü. Eğer solo ile bir şey anlatamıyorsan bir cümlesi yoksa olmamalı şarkıda, aksi halde egzersiz gibi oluyor. Ben evde egzersiz yaparken insanlar kaçıyor mesela… Durum bundan farksız aslında sözlerde boş zaten ne kadar dinlenebilir ki o müzik. Biz bir şarkı için yıllarca denediğimiz oldu, bu sözlere ve söyleniş biçimine en uygun tarz nedir diye. Konsensüs oluşmadan şarkı üstünde finalize olmuyor asla. Özgür’ün ettiği bir laf vardı bence en iyi cevap bu olur “sözlere hizmet ediyor müziğimiz”, o nedenle en uygun nasıl hizmet edecekse anlatıma, tarz veya enstrüman o oluyor.
Pop müziği rock müzikten ayıran en önemli ayrım ne olmalı size göre..?
İA: Pop, popüler müziğin kısa yazılışı yanılmıyorsam. Yani bir rock parçası da çok dinlenebilir, örneğin George Gershwin‘i Summertime‘ı da çok dinlenir. Sorun olan bizde popüler şarkı diye bir dizi tekerlemelerden oluşan ya da aynı konuların ve ritimlerin kullanıldığı bir şarkılar formu oluştu. Bu fantezi müzikten tut rock olduğu iddia edilen müziklere kadar her şeyde kullanılır oldu. Tarz konusunu kafaya takmadığımız için ben bunu samimi müzik ve ticari müzik diye ayırmayı tercih ederim. Her tarzda bu ayrım kolay yapılabilir böylece…
SE: Yukarıda söyledim ama tek kelimeyle söylemem gerekirse “cesaret” derim ben. Teknik kısım ayrıntı kalır benim için.
İçimdeki İz ve Don Kafa sırrını kolay ifşa etmeyen şarkılar. O şarkılar hakkında biraz ipucu vermeniz mümkün mü? Hangi motivasyonla, düşüncelerle yazıldı? Eleştiri okları kime orada?
İA: Bu şarkılarda eleştiri yok sadece durum tespiti ve özeleştiriye davet var biraz… Çünkü özeleştiri, en zor olandır bana göre ve şarkılarda kendimi bundan soyutlamadan eleştiri taraftarıyım. Buna şefkatli eleştiri diyorum ben. “Gamsız Öküz”de bunu görebiliriz. Hayata iyi tarafından bakan ve umut da vaat eden eleştiri iyidir. Eleştiri oklarımız varsa bunun büyük bir kısmı kendimize; bize bu yapılıyor, tamam da biz ne yapıyoruz. Eleştirdiğimiz tabii ki biziz. Bizim de içinde olduğumuz halk. Kendine tokat atmak gibi bir şey yani, saçma gibi gelse de biraz gerekli bence. Bunu abartmamak lazım tabii. Dozunu iyi tutturmalı yoksa harakiri gibi bir şey olur.
Peki Peyk kimleri dinliyor?
The Doors, Pink Floyd, Tom Waits, Django. Türkiye’den Fikret Kızılok, Bulutsuzluk Özlemi, Moğollar, Erkin Koray, Cem Karaca.