Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından 17 – 23 Eylül tarihleri arasında düzenlenecek 19. Altın Koza Film Festivali, iki yıldır ana programında dünya festivallerinde ses getirmiş belgesellere yer veriyor. Dünyanın dört bir köşesindeki gerçekliklere ışık tutan bir düzine film bu sene de festivalin Gerçeğin Çölü başlıklı bölümünde seyirciyle buluşuyor. 19. Altın Koza Film Festivali programında yer alan belgeseller Filistin’den Arjantin’e, ABD’den Liberya’ya, Çek Cumhuriyeti’nden Hırvatistan’a, Mısır’dan Japonya’ya, Yunanistan’dan Türkiye’ye sarsıcı bir yolculuk vaat ediyor. Bu yolculukta Erkan Oğur’un başını çektiği müzikal bir serüvenle, çekimi tam 37 yıla yayılan bir hayat hikayesiyle, ölüm cezası uygulayan bir adaletin soğuk yüzüyle, Mısır’da birarada yaşayan farklı inançların müstehzi öyküsüyle veya Yunanistan’daki krizin dinamiklariyle karşılaşmak mümkün.
Gerçeğin Çölü, Werner Herzog ve Helena Trestikova gibi dünyaca tanınmış yönetmenlerin son yapıtları da dahil olmak üzere hemen hepsi gösterildiği festivallerde yankı yaratmış ve ödüller kazanmış 14 film içeriyor.
Cenin Sineması (Cinema Jenin, Marcus Vetter, Filistin/Almanya)
Cenin Kampı’nda terkedilmiş eski bir sinema salonunun restore edilip hayata döndürülmesini konu alan Cenin Sineması, Filistin’deki hayata kültürel cepheden bakıyor. Aynı kampta geçen sene, kurucusu olduğu Özgürlük Tiyatrosu’nun önünde öldürülen Juliano Mer Khamis’in de son görüntülerinin yer aldığı film, bir ideal peşinde koşan insanların azmini yansıtıyor.
Uçuruma Doğru (Into te Abyss, Werner Herzog, Almanya/ABD)
Son dönemde kendini belgesel yapımına adayan ve geçen yıl yine Altın Koza Film Festivali’nde Unutulmuş Düşler Mağarası adlı filmini izlediğimiz usta sinemacı Werner Herzog, bu kez ABD adaletinin ürpertici yüzüne tutuyor kamerasını. Film, bizi infazını bekleyen ölüm cezası mahkumlarının dünyasına sokuyor.
Özel Kainat (Private Universe, Helena Trestikova, Çek Cumh.)
Çekoslovakyalı genç bir çift 1974 yılında ilk bebeklerine sahip olduğunda dünya bambaşka bir yerdi. Helena Trestikova, bu çiftin ve çocuklarının hayatını sonraki 37 yıl boyunca çekmeye devam etti. Ve ortaya hem dünya hem de Çek yakın tarihini de içeren inanılmaz bir hikaye çıktı.
Çıplak Generalin Günah Çıkarması (The Redemption of General Butt Naked, Daniele Anastasion, Eric Strauss, ABD)
Savaşın ve çatışma ortamının insanı nasıl insanlıktan çıkarabildiğini anlatan film, Liberya’da 14 yıl süren iç savaşın yarattığı inanması güç bir karaktere odaklanıyor. Çığırından çıkan iç savaşta acımasız bir çete reisi olarak binlerce insanın canına kıyan Joshua Milton Blahyi, nam-ı diğer General Çıplak Kıç, savaştan sonra nedamet getirmekte ve sıkı bir dindar olarak kurbanlarından af dilemektedir… Görüntüleriyle Sundance’te ödül kazanmış son derece çarpıcı bir belgesel.
Arjantin Dersi (Argentinian Lesson, Wojciech Staron, Polonya)
Oradaki göçmen çocuklarına Lehçe dersi vermek üzere Polonya’dan Arjantin’in uzak bir kasabasına göç eden bir kadının ve ailesinin öyküsü… Ailenin küçük çocuğu Janek yeni ortama ayak uydurmaya çalışır ve bir süre sonra ilk aşkını yaşar! Kimi belgeselin iç açıcı konulara da el atabildiğini gösteren, kişisel belgesel türünün en iyi örneklerinden sayılabilecek bol ödüllü sıcak bir film.
Telvin (Okan Avcı, Türkiye)
Kelime anlamı “halden hâle geçmek” olan Telvin kavramının karşılığını müzikte bulmaya çalışan üç müzisyenin; Erkan Oğur, İlkin Deniz ve Turgut Alp Bekoğlu’nun hikâyesi. Film boyunca, doğada hiçbir şeyin kendini tekrar etmediği, her şeyin sürekli değiştiği gerçeğinden hareketle tekrarı mümkün olmayan doğaçlama bir müzikle kendilerini ifade etmeye çalışan üçlüyü çıktıkları turnelerinde takip ediyor ve sık sık onlara kulak veriyoruz.
Krisis (Nikos Katsaounis, Nina Maria Paschalidou, Yunanistan)
Yunanistan’daki ekonomik kriz hakkında, kolektif bir multimedya projesinin ürünü olarak ortaya çıkan bir belgesel. Ekonomik bunalımla sarsılmış ülkenin sorunlarının farklı boyutlarını farklı bakış açılarıyla bir araya getiren Krisis, Yunanların ya harekete geçip bir şeyleri değiştirmeye karar verecekleri ya da ümitsizlik ve öfke içerisinde debelenemeye devam edecekleri “kıyamet günü” metaforu vasıtasıyla krizi inceliyor.
Savaş Muhabiri (The War Reporter, Silvestar Kolbas, Hırvatistan)
Yunanistan’ın dağılması sürecinde Sırplarla Hırvatlar arasında patlak veren çatışmalar, pek çok insanın hayatında kalıcı izler bıraktı. Bu filmin yönetmeni Silvestar Kolbas’ın hayatında olduğu gibi… Aslen fotoğrafçı olan Kolbas, çatışmaların yayılmasıyla birlikte savaş muhabirliği yapmak durumunda kalır ve eskiden komşu olan insanlar arasında nefret tohumlarının nasıl yeşerdiğine yakından tanıklık eder.
Işıkları Kapat! (Turn off the Lights, Ivana Mladenovic, Romanya)
Bu yıl Saraybosna Film Festivali’nde En İyi Belgesel seçilen film, hapisten yeni çıkmış üç Roman gencin ‘yeni’ hayatını konu alıyor. Yönetmen, aralarında cinayet de işlemiş olan bu gençlerin dünyasını derinlemesine yansıtmayı başaran kamerasıyla hayattan müthiş birer portre çıkarıyor ortaya.
Toprak (Earth, Victor Asliuk, Beyaz Rusya)
İkinci Dünya Savaşı’nda cephede hayatını kaybetmiş binlerce asker tarihe ‘kayıp’ olarak geçti. Özellikle de Rus cephesinde… Bir grup gönüllü genç, toprağı kazarak bu meçhul askerlerin kemiklerini bulmaya ve onlara birer mezar kazandırmaya çalışıyor… Bu sözsüz kısa film, savaşın anlamsızlığını bir kez daha yüzümüze vuruyor.
Dünyayı Kurtarmaya Çalışanlar (Akile Nazlı Kaya,Türkiye)
Türkiye’deki tohum, tarım ve biyoçeşitlilik mücadelesini konu alan bu filmin kahramanları ile Dünyayı Kurtaran Adam‘ın Cüneyt Arkın’ı arasında ortak bir yön var: İkisi de çıplak elleriyle devasa bir güce karşı mücadele veriyor. 9’uncu Seul Ekoloji ve Çevre Filmleri Festivali’nde En İyi Kısa Film ödülü kazanan film, animasyon tekniğini kullanarak belgesel dilinde de yeni bir kapı açıyor.
Meryem Ana Kıptiler ve Ben (The Virgin, The Copts and Me, Namir Abdel Messeeh, Fransa/Mısır)
Namir, inançlı bir Kıpti olan annesiyle birlikte, Meryem Ana’nın bir kaç yıl önce Mısır’da bir köyde gözüktüğüne dair VHS kasete kaydedilmiş bir görüntü izler, ancak annesinin tersine bir şey göremez. Fransa’da yaşayan Mısırlı yönetmen ülkesine dönerek bu konuyu araştırmaya karar verir… Bu yolculuk farklı yerlere götürür ve ortaya belgeselle kurmacanın içiçe geçtiği, son derece eğlenceli ve etkileyici bir film çıkar. İlk gösterimi bu sene Berlinale’de yapılan ve pek çok festivalden ödüllerle dönen film, Mısır’ın çok katmanlı toplum yapısının insancıl bir portresini de sunuyor.
İnsansız Bölge (No Man’s Zone, Toshi Fujiwara, Japonya)
Geçen sene Japonya’da yaşanan deprem felaketini Fukuşima’daki nükleer felaket izledi. Hasarlı reaktörlerin korkulu halleri, dünya medyasının gündemini bir süre işgal ettikten sonra unutulup gitti. Ancak orada yaşayanlar için durum çok farklı… Film, bizi bölgenin halihazırdaki durumunu ve orada hayatını sürdürenlerin içinde yaşadığı ortamı aktarıyor… Enerji sorununa ‘nükleer çözüm’ konusunu bir kez daha düşünmek için.
Modlinlern Öyküsü (A Story for the Modlins, Sergio Oksman, İspanya)
Yönetmen, Amerikalı bir ailenin fotoğraf arşivini Madrid’te bir çöpün kıyısına atılmış olarak bulur. Ve bu görüntüleri keyfine göre dizip buradan bir hikaye çıkarmaya çalışır… Kısa bir süre önce Documenta Madrid’te En İyi Belgesel ödülü kazanan, hikaye anlatımı üzerine bir ders niteliği de taşıyan son derece muzip bir kısa film.