Gül Yaşartük’ü özellikle içinden geldiği feminist politikanın süzgecinden süzüp ortaya koyduğu film analizleri ile hayli dikkat çeken bir sinema yazarı olarak tanıyoruz. Yazar, Agora Kitaplığı’ndan çıkan Eleni, Maria ve Yorgo: Türk Sineması’nda Rumlar adlı bu çalışmasında, 19. yüzyılla birlikte gemi azıya alan milliyetçi güdü ile biçimlendirilmiş, aslında kökü ta Osmanlı ortaoyunlarına kadar dayanan, 90’lar sinemasındaki Rum temsillerinin deşifresine soyunmuş.
Yüreğine Sor, Sen Ne Dilersen, Sis ve Gece, Güz Sancısı ve Sıcak filmlerinin bellek ve zaman kontekstinde ‘milliyetçi bir tarihin geçmişinin restorasyonu’na kültürel katkı sağladığı tespiti, bu minvalde sürülen izlerin etraflıca irdelemesi, tartışmaya açılması, Eleni, Maria ve Yorgo: Türk Sineması’nda Rumlar‘ın omurgasını oluşturuyor.
Tabii, bu geniş çözümlemeye girişmeden önce, “Türkiye’de Rumlar” ve “Türkiye’de Rum Olmak” başlığı altında bu topraklarda yaşayan Rumların tarihini, gündelik popüler kültüre/kitle kültürüne referanslar da vermek suretiyle mercek altına almayı ihmal etmemiş Yaşartürk. Sonrasında da bu temeli güçlendirmek adına, bugüne değin sinemamızda görülen gayrimüslim karakterlerinin kısa kısa sunumlarını gerçekleştirmiş.
“Arşak, Yvete, Melayin, Agavni, Artin ve Nora: Türk Sinemasında Gayrimüslim Karakterler” adlı 3. Bölümde Rum/Gayrimüslim karakterlerin; isimleri, kırık şiveleri, boyunlarında taşıdıkları haç vb. gibi belirteçlerle tek boyutlu çizilmiş ve karşıtlığın diğer ucuna yerleştirilmiş olarak karşımıza çıktığı, genellikle de olumsuzlandığı belirtilmiş. Yaşartürk, bu olumsuzlanan karakterizasyonlar üzerinden de paylaştırılmış geçmişin pekiştirildiği, geleceğin bu tanımla devamının güven altına alındığı tezini ortaya sürmüş.
1964’te Ne oldu?
Kıbrıs’taki Kanlı Noel adıyla anılan çatışmaların ertesinde İstanbul Rumlarının zorunlu göçü, arkasında birçok yarım kalan hikâye bırakır. Bu hikayelerin sahiplerinden biri de, Politiki Kouzina (Bir Tutam Baharat) adlı filmin yönetmeni Tassos Boulmetis’tir. 1964’te İstanbul’dan göç ettirilenlerin arasında bulunan Boulmetis’in, kendi hayatından yola çıkarak yaptığı Politiki Kouzina da elimizdeki çalışmada kendine yer bulmuş. “Barış için geçmişi hatırlatmak yerine unutmanın sağladığı kolaylıkla tesis edilecek barış için masalsı bir geçmiş” sunduğu ifade edilen filmin, tıpkı Yüreğine Sor ve Güz Sancısı gibi “maddi temellerden soyutlanmış” ve romantize olduğu vurgulanmış.
Eleni, Maria ve Yorgo: Türk Sineması’nda Rumlar, Türkiye’de yaşayan Rumlara dair belleğin sinemadaki yansımalarını dizinleyen çok önemli bir kaynak. Bu kaynağa göre; ele alınan bir dizi filmin arasında sadece Bulutları Beklerken ‘temiz’ çıkmış. Yani 90’lar sinemasında onca filmin içine yalnızca bu film, milliyetçi geçmişin zihniyetini korumaya devam etmemiş. Mithat Sancar’ın deyişiyle ‘geçmişin egemenliğinden’ kurtulmuş.
Agora Kitaplığını ve aynı zamanda Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesinde Yardımcı Doçentlik görevini sürdüren Gül Yaşartürk’ü sinemamıza yaptığı bu önemli katkıdan olayı tebrik etmek gerek gerçekten. Eleni, Maria ve Yorgo: Türk Sineması’nda Rumlar, her yönüyle tastamam bir çalışma değil. Ki, tastamam olması için bir sebep de yok ortada. Sinema yazınımızın bellek ve zaman üzerine daha çok üretmesi gerekiyor. Bir yol haritası olarak görülebilecek bu çalışma, umarım bu alanda yapılacak birçok çalışmanın da yolunu açar.