Andrew Haigh’lı, eşcinsel karakterlerle dolu “konusuz” HBO dizisi Looking, toplasan beş saat sürmeyen ilk sezonuyla herkesin ağzına bir parmak bal çalıp uzaklaşmıştı. İkinci sezonun çok iyi çekilmiş ve kesinlikle pahalı ilk bölümü büyük değişikliklerin habercisi: Bu sefer ortada bir konu var!
Serkan Çellik
Patrick, Agustin ve Dom ayık kalıp birlikte kaliteli zaman geçirmek için gittikleri sayfiye evinde haplanarak en yakın partiye dalar ve gece çırılçıplak denize koşmakla oral seks arası bir yerlerde sonlanır. Haigh’ın yazıp yönettiği ilk bölüm (Looking for the Promised Land) beklediğimize değdi hissiyatıyla ikinci bölüme devam etmemizi sağlasa da beyler San Francisco’ya dönüp AIDS mevzusu (Looking for Results) ve eski ilişkilere dalınca içimizden bir “yapmayın” geçmedi desek yalan olur. Neyse ki üçüncü bölümde Dom’un ilk gay rugby oyunu (Looking Top to Bottom) ve televizyonda görebileceğiniz en gerçekçi seks sahnesi var ve dizi temposunu tutturuyor.
Sex and the City’nin yıllara yayılan yokluğunu günümüz şartlarıyla doldurmaya çalışan Looking onun kadar komik ve yaratıcı değil fakat yine de olmazsa olmaz nitelikte. Ve evet, bir grup arkadaşın seks ve aşk hayatları üzerine çekilmiş her diziyi Sex and the City ile karşılaştırmak zorundayız. Patrick’in altıncı bölümdeki Cadılar Bayramı partisinde (Looking for Gordon Freeman) hepten düğüm olan aşk yaşamında Carrie’den izler var çünkü. Çünkü hepsi büyük şehir insanı (Looking for a Plot) ve taşrada yaşamaları mümkün değil. Çünkü…
İkinci sezonun en önemli konularından biri, HIV pozitif insanlarla birlikte yaşam. Agustin, hoşlandığı adamın HIV pozitif olduğunu öğreniyor ve bir an bile tereddüt etmeden onu hayatına alıyor. Ülkemizde hala homofobi ve transfobi ile boğuşuyor olabiliriz ancak bir an önce gelmemiz gereken nokta bu. Eddie virüsü taşıdığını koluna yaptırdığı dev dövmeyle herkese ilan edecek kadar durumuyla barışık, Agustin de yaşadıkları seks kazasına rağmen (Looking for Glory) bu hepimizin başına gelebilecek sağlık sorununu dert etmiyor. Harikulade.
Bir diğer ana konuysa son iki bölümde Patrick’in ailesini de tanımaya başlamamızla iyiden iyiye ortaya çıkan (Looking for Sanctuary) birlikte yaşama ve çift olma mevzusu. Heteroseksüel ilişki modelinin yansıması olarak düşünülebilecek ve henüz anti-straight dünyada kabul görmemiş evlilik ve evliliğe giden yol konuları tartışma kapılarını aralayacak kadar işlenmiş.
Son ve senaryo anlamında neredeyse en iyi diyebileceğimiz bölümde (Looking for Home) ise popüler bir mobil uygulamanın modern yaşama etkileri başrolde. İşi bilgisayar oyunu tasarlamak olan çiftimiz ortak ürün verme adına cep telefonları için birlikte oyun geliştirecek kadar bu dünyayla haşır neşirler ancak yine de söz konusu programın yüklü oluşunu aldatmakla bir tutabiliyorlar. 2010’lu yılların ilişkilerinin özeti sayılabilecek diyaloglar enfes.
Ne yazık ki HBO Andrew Haigh’ın beş bölümünü yönettiği ikinci sezon çok başarılı olsa da Looking’i bitirme kararı aldı. Sebepler sorgulanmaya açık fakat sonuç üzücü. Kim bilir bir daha ne zaman bu seviyede bir eşcinsel dramasıyla karşılaşırız. O zamana dek elimizdeki yirmi bölümle yetinmek zorundayız.
(Dizinin gerçek finalini sinemada izleyeceğiz.)
