“Kitle kültürü faşist devlet ile aynı işlevi görmektedir.”
Adorno & Horkheimer / Frankurt Okulu
Osman Sınav’ın eliyle ‘karakter ve olayların tümünün hayal ürünü’ olduğu iddiasıyla yola çıkan ‘Kurtlar Vadisi’nin, tamamen homojenleşmiş kitle kültürümüzün başat aktörlerinden biri konumuna gelmesi çok zor olmadı aslında. 12 Eylül ile depolitize edilmiş ve edilgenleştirilmiş bireylerin sağduyu yerine şiddeti benimsemesi ve sorunları bu yolla halletme güdüsü dizinin başarısındaki en büyük etken. İlaveten dizinin el değiştirmesiyle birlikte siyasal gelişmelere paralel şekillenen -başta hayal ürünü olduğu addedilen- senaryosu da bu izleyici tebaasının kemikleşmesini sağladı.
‘Kurtlar Vadisi Gladio’ ise ‘Kurtlar Vadisi Irak’, ‘Kurtlar Vadisi Terör’ ve ‘Muro’dan sonra diziden türetilen son ‘yan ürün’. (Spin-off diye adlandırılan işlemi haddim olmayarak yan ürün şeklinde Türkçeleştirdim.) ‘Kurtlar Vadisi Gladio’nun diziden bağımsız, başlı başına bir yapıt olduğunu söylemek de çok zor. Dizinin yıllardır yineleye yineleye aşındırdığı söylemler üzerine kurmuş kolajlı yapısını ve bir proje yazarlık mahsulü olarak çıkmış ortaya film. Barthes’in deyimiyle bu senaryoyu ve ardıllarını oluşturan isimlerin birer yazardan çok ‘yazman’ oldukları ortada. İskender Büyük (Musa Uzunlar) karakteri çatısı altında konjonktürel siyasi gelişmeleri de içine katarak darmadağın bir dramayı aktarmaya soyunan ‘Kurtlar Vadisi Gladio’, şematik ve estetik bir disiplininin çok uzağında ne yazık ki.
Hikayenin girizgâhında emekli bir gizli teşkilat üyesi, İskender Büyük, tutuklanır ve hakim karşısına çıkarılır. Daha sonra bir yolunu bulup firar eden Büyük, kendisini gözden çıkaran örgütün üst düzey bir elamanının peşine düşer…
AKP’ye karşı darbe tertibi, Ergenekon ile Gladio arasındaki bağlantı, Öcalan suikastı, Turgut Özal ve Kürt sorunu vb. yakın dönem Türk siyaset tarihinin önemli olaylarını potasında eritmeden, neden/sonuç ilişkisi bakımından çözümlemeden ilerleyen film kitle kişisine yönelik abartılı ve kaba bir üsluba sahip. Öyle ki; vatan sevgisini şuursuzca donanmış siyahlar içinde ve tabancalı lümpen bir kahraman, eski paşaları tuvalette basıyor, bakanlar ve kuvvet komutanları önünde Turgut Özal’a fırça kayıyor. Ancak bir kıraathane müdaviminin ağzından duyabileceğiniz kadar abes bu tahayyüller silsilesinin böylesi bir yorumu, olasının ikna ediciliğini zedeliyor büyük oranda. Bunların haricinde ‘Özal’ın öldürülüşü’ ve ‘Büyük’ün firarları’ konusunda da aynı tespiti yapmak mümkün.
Musa Uzunlar’ın ‘İskender Büyük’ karakterinde dizi takipçilerinin sevdiği ve beklediği tipte abartılı bir oyunculuk sergilemiş. Yer yer antipatik olmakla beraber tahammül edilebilir bir grafik çiziyor Musa Uzunlar’ın performansı. Fakat aynı şeyi Büyük’ün avukatı ve sevgilisi olan Ayşe karakterindeki Ayfer Dönmez için söyleyemeyiz. Zira kendisi o kadar kötü bir oyun çıkarıyor ki zor rastlanır cinsten!
Filmin en büyük kusuru belli bir düşünceyi arkalamaması şüphesiz! Ötekileştiren, şiddeti körükleyen, mevcut siyasi gerilimi fırsat bilip nükseden milliyetçiliği sömürüye yeltenen, tehlikesiz alanda top dolaştıran, bir düşünce üretmekten aciz, söylemek istediğini usturuplu bir şekilde söyleyemeyen bir zırvalık; egemen ideolojiye dalkavukluk etmeyen fakat eleştirmeyi de pek göze alamayan oportünistçe bir deneme ‘Kurtlar Vadisi Gladio’ esasen.
Yazıya başlarken ‘Kurtlar Vadisi’nin kitle kültürü içinde edindiği yere değinmiştik. Bu bağlamda ‘Kurtlar Vadisi Gladio’ dahil bütün bu ‘yan ürün’lerin kitle tüketimine yönelik üretilen ‘şablon sineması örnekleri’ olduğunu ifade edebiliriz rahatlıkla sanıyorum. Olayların nedenlerine ve ayrıntılarına gir(e)meyen bu tipik şablon sineması aynı zamanda olumlu bir nitelikten zerre kadar payını almamış ‘faşizan bir işlev’ üstlenmektedir.
Kurtlar Vadisi: Gladio Yönetmen: Sadullah Şentürk
Senaryo: Raci Şaşmaz, Bahadır Özdener, Cüneyt Aysan
Oyuncular: Musa Uzunlar, Tuğrul Çetiner, Ayfer Dönmez
Yapım : 2009, Türkiye, 97 dk.