1996’da Eşkıya ile başlayan Yeni-Yeşilçam döneminin bugün itibariyle oldukça serilip serpildiğini, yavaş yavaş eski üretkenliğine kavuştuğunu söyleyebiliriz. Yavuz Turgul’un önderliğini yaptığı, Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan ve Çağan Irmak’ın katkıda bulunduğu dönemin ‘genç’ temsilcileri de yavaş yavaş sahne alıyor. Bu isimlerin sonuncusu da daha önce kısa filmlerinden tanıdığımız Tunç Şahin. Şahin, Uygar Şirin’in aynı adlı eserinden (yanına Mert H. Atalay’ı alarak yazdığı senaryodan) uyarladığı ilk uzun metraj denemesi Karışık Kaset‘te bir yandan müzik tarihimize etraflı bakış atarken, diğer yandan da ‘mutlu son’la biten nostaljik melodramlarımıza içten bir selam sarkıtma niyetinde.
Üç ayrı zaman diliminde geçen bir hikayeye sahip Karışık Kaset; 90’larda Pendik’te, Ulaş’ın (Sarp Apak) çocukluğundan başlayan hikaye, önce 2000’lere, yani Ulaş’ın müzik yazarlığına ilk adım attığı günlere, sonra da günümüze değin uzanıyor. Bir ‘sıfırdan zirveye’ izleğine oturtulan bir büyüme anlatısı bu aslen; fakat hikayemizin kırılma noktalarında hep Ulaş’ın çocukluğundan beri aşık olduğu İrem (Özge Özpirinçci) var, şaşmaz bir şekilde. Nasıl şaşsın ki, her insanın hayatında unutamadığı, içinde bir iz bırakan bir çocukluk aşkı yok mudur? Fakat Ulaş diğer insanlar gibi değil, sonuna kadar kovalıyor aşkını ve sonunda…
Müzik tarihine bir saygı duruşu niteliğinde olan Sensiz Olmaz‘dan (High Fidelity) başlayarak birçok referans saymak mümkün Karışık Kaset‘i yazarken… İki karakterin gelgitli ve çekişmeli aşkı Yann Samuell’in “Cesaretin Var Mı Aşka?” (Jeux d’enfants) filmini de uzaktan uzağa çağrıştırmıyor değil hani. Baba karakteri Ali (Bülent Emin Yarar), Türk popüler müziği tarihini yazmaya çalışan bunalımlı bir yazar ve oğlu Ulaş geleceğin tanınmış müzik yazarı olduğu/olacağı için sürüsüne bereket şarkı da katılınca bu gönderme kervanına, seyreyleyin cümbüşü artık. Gerçekten de Karışık Kaset, ‘seyir ve işitsel’ zevki oldukça yüksek bir çalışma.
Karışık Kaset, romantik-komedi dediğimiz türü, gerçekten sinemamızda görmediğimiz türden bir ustalıkla kotarmış. Fakat sadece bizim sinemamızda bugüne dek pek görmediğimiz bir ustalık bu. Yoksa Şahin’in hemen hemen uyguladığı her anlatım kalıbı özellikle sektörel olarak gelişmiş sinemalarda mevcut. Kısaca dersini iyi çalışmış bir yönetmen var karşımızda.
Filmin benim gözüme takılan kısımlarından biri müzik kullanımı oldu; bu kadar yoğun müzik kullanımı, yukarıda bahsettiğim artık bir klasik sayılan Sensiz Olmaz‘da dahi yok. Evet, filminiz müzik tarihi ile haşır neşir olabilir, ancak bu kadar müzik kullanımı, izleyici üzerinde tahakküm çabası olarak yorumlanabilir ancak. Bir de, Ulaş’ın hayatının yükselen kariyerine koşut olarak düze çıkması mevzusu dikkat çekici. Kazanan hikayelerinin Hollywood’dan miras bir dille orta sınıfa özgü şekilde kurgulanması, çok kariyerist, liberal bir tını içerdiğinden beni açıkçası rahatsız ediyor artık.
Yönetmen: Tunç Şahin
Senaryo: Mert H. Atalay, Tunç Şahin
Oyuncular: Sarp Apak, Özge Özpirinççi, Bülent Emin Yarar,
Yapım: 2014 / Türkiye / 100 dk.