Aşağıda okuyacağınız haber-yazı Harakiri dergisinin Temmuz ayında çıkacak üçüncü sayısı için yazılmıştır. Ancak aldığı muzır neşriyat cezalarının ardından derginin kapatılmasına karar verildiğinden bu minik yazıyı sizinle buradan paylaşıyorum. Piyasada kalan son Harakiri’leri satın alın derim, ileride kıymetlenecek.
Bruce Lee’nin hayatı hakkında pek çok şey yazılıp çizildi, filmler yapıldı. Ama Küçük Ejder’in Hong Kong’daki çocukluk ve gençlik dönemi hakkında onun anlattıklarından ve genel geçer birkaç bilgiyle karışık rivayetlerden fazlasını bilmiyorduk.
2010 tarihli Bruce Lee, My Brother (Bruce Lee, Kardeşim) filmi Lee’nin kardeşleri tarafından anlatılan ve onun, doğumuyla Hong Kong’u terk edişi arasında kalan kısa dönemi (1940 – 1959) konu alıyor. Hikâyeyi Bruce’un sekiz yaş küçük kardeşi Robert Lee’nin ağzından dinliyoruz. Bruce’un nasıl bir ailede büyüdüğünü, sinema ve uzak doğu dövüşlerine nasıl başladığını, küçüklüğünde kimlerden ve nelerden etkilendiğini, dansa olan merakını, ilk aşkını ve yer altı dünyasıyla başını nasıl derde sokup ABD’ye gitmek zorunda kaldığını izliyoruz filmde.
Lee’nin ilk dönem filmlerinden bazı sahnelerin aynen canlandırılması filmin bir başka hoşluğu. Seyirciyle aradaki mesafeyi kaldırmak için belgesel tekniklerinden çok, dramatizasyonun tercih edildiği yapım sayesinde Phoenix’in (Jun-Fan / Anka Kuşu) nasıl Bruce Lee’ye dönüştüğünün ipuçlarına ulaşıyoruz. (Jun-Fan aslında bir kız ismi. Babaannesi ona bu ismi şeytanları kandırmak için veriyor. Bir başka sebep de savaş zamanı doğmuş olması. Babaannenin dileği onun bir Anka Kuşu gibi küllerinden doğması…)