Terörle mücadele kampanyası ve Irak’ın işgali ABD’de çok sayıda yeni şirketin türemesine yol açmıştı ama pek azı Blackwater gibi şimşek hızıyla güce, kâra ve üne kavuşmuştu. Jeremy Scahill, April Yayınevi’nden çıkan Blackwater adlı kitabında bu şüpheli yükselişin şifrelerini çözmeye çalışıyor.
Blackwater… ABD’nin kaderine yön veren neo-conlar’ın sayesinde ve himayesinde en üst düzeyde kurumsallaşıp, diğer uluslararası kurumlar ve ülkelerle devâsa gelirler elde ettiği diplomatik ve ticari ilişkiler kuran bir şirket. Diğer şirketlerden farkı, çalışanlarının en gelişmiş silahlarla donatılmış eğitimli paralı askerler olması. Bir başka deyişle Blackwater, vatanı, milleti, bayrağı ve paradan başka hiçbir şeye bağlılığı olmayan, dolayısıyla para için ölen ve öldüren özel bir ordu.
Blackwater USA 1997’de kurulduğunda faaliyetlerini Kuzey Karolayna’daki büyük bataklık bölgesi civarındaki özel bir asker eğitim kampta yürüten adı sanı duyulmamış bir şirketti. Blackwater’ı ABD’nin başlattığı küresel savaşın baş aktörlerinden biri yapan 2001’deki 11 Eylül terör olaylarıydı. Bu gelişmenin mimarı ise sözleşmeli özel sektör personelinin çarpışma da dahil savaşın her safhasında yaygın kullanımının önünü açan zamanın Savunma Bakanı Donald Rumsfeld idi. ABD tankları 2003 yılı Mart ayında Irak’a girerken, beraberlerinde o güne kadar görülmüş en kalabalık özel sözleşmeli personel ordusu vardı. Rumsfeld’in görev süresi dolduğunda ise Irak’taki paralı asker sayısı yaklaşık 100 bine ulaşmıştı.
Bir ABD kongre üyesinin söylemiyle “dünyadaki hükümetlerin çoğunu devirebilecek güçte olan” Blackwater’ın, ya da skandalların ardından 2009’da benimsediği yeni ismiyle Xe’nin ABD dahil 9 ülkede konuşlanmış 2300’ü aşkın askeri var. Ayrıca ihtiyaç anında göreve çağırabileceği 21 bin kişinin dosyasından oluşan bir veri tabanına sahip. 28 bin dönümlük bir araziye kurulmuş merkezinde federal ve yerel polislerin yanı sıra ‘dost’ ülkelerin askerlerini eğiten Blackwater, iki benzer dev tesisin daha inşasına başlayacak kadar işi büyütmüştü. Bir dönem devletle yaptığı anlaşmalardan 500 milyon doların üstünde para kazanacak duruma geldiğini düşünürsek buna şaşmamak lazım.
Blackwater gelir kaynakları yaratma konusunda yetenekliydi. Etrafta her zaman rant elde edilecek bir savaş olmayayabilirdi sonuçta. Ama doğal afetler ne güne duruyordu? 2005’teki Katrina Felaketi’in ardından New Orleans’da da hizmetlerinden faydalanılan Blackwater bu hizmetleri karşılığı devletten 70 milyon dolardan fazla ücret almıştı. CIA ile yapılan gizli anlaşmalardan kazanılan gelir ise bundan kat kat fazlaydı.
Blackwater’ın şifrelerini çözebilmek için şirketi kuran eski komando ve aileden mültimilyarder Erik Prince’den de söz etmek gerek. Prince yalnızca Bush’un değil, genel olarak sağ kanat menşeili Hıristiyan projelerinin tümünün ana sponsoru olan bir radikal muhafakâr.
Jeremy Scahill’in kitabını okuduğunuzda Irak’ta 17 sivilin öldürülmesinden sorumlu tutulan Blackwater’ı daha iyi tanıyacak; onun ABD hükümetleri bünyesindeki neo-conlarla olan ürkütücü ilişkisini ve bu ilişkinin ne tür sonuçlar doğurduğunu daha ayrıntılı öğreneceksiniz.