* Tony Bill’in yönettiği James Franco ve Jean Reno’nun başrolünü üstlendiği 2006 yapımı film Kahraman Pilotlar (Flyboys) Birinci Dünya Savaşı’nda oluşturulan Lafayette Escadrille birliğini konu alır. Bu yazı o filmden şevk ve feyz alınarak yazılmıştır. Anlatılanların tümü gerçektir.
I. Dünya Savaşı’nda A.B.D.’nin son ana kadar savaşan ülkeler arasında yer almadığı herkesçe biliniyor. Ama bu küresel çatışmaya dahil olmayan ülkelerinin aksine bir grup Amerikalı’nın savaşın büyük bir bölümünde Fransızlar’ın yanında gönüllü olarak Almanlar’a karşı savaştığı pek fazla kimse tarafından bilinmeyen tarihi bir gerçek. Lafayette Escadrille adı verilen savaş pilotu birliği Yeni Dünya’dan gelen Amerikalılar’dan oluşuyordu.
Ege Görgün (Landlord)
1914’de başlayan Birinci Dünya Savaşı 1916’ya gelindiğinde pek çok milletten askerin daha çok cephede savaştığı cehennemi bir çarpışma halini almıştı. Modern zamanların bu ilk büyük savaşında en önemli yenilik ise savaşın artık göklere de taşınmış olmasıydı. Neredeyse tüm Avrupa’ya savaş açan Alman İmparatorluğu dev zeplinleri ve gelişmiş uçaklarıyla hava üstünlüğünü ele geçirmeye çalışıyordu.
A.B.D. bu savaşta tarafsızlığını korumaya kararlı gibi görünüyordu. Vatandaşlarının yalnızca Amerikan Ambulans Hizmeti’nde görev almasına izin veriyordu. İtilaf Devletleri’nin iyi, İttifak Devletleri’nin kötü olduğuna kanaat getiren Amerikalı kadın ve erkeklerin görev aldığı bu gönüllü sıhhiye birliği savaş sırasında büyük hizmetlerde bulunmuştu. (A.B.D.nin bu savaşta yer alması gerektiğine tüm kalbiyle inanan ünlü yazar Ernest Hemingway babasının tüm karşı çıkmalarına rağmen savaşa gönüllü olarak katılıp buna benzer bir birlikle İtalya cephesinde görev yapmıştır. Zaten ölümsüz eseri Silahlara Veda da bu günlerdeki deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı yarı biyografik bir romandır.) Ambulans Hizmeti iki gruba ayrılmıştı. Horton-Harjes Ambulans Birlikleri ve Amerikan Yerleşik Hastane Servisi.
Yerleşik Hastane Servisi’nin başında savaştan önce Paris’te çalışmalarını sürdüren Amerikalı bir doktor vardı: Dr. Edmund L. Gros. Doktor Gros ve ezelden beri Fransızlar için uçmak isteyen vatandaşı Norman Prince de, ülkelerinin böyle bir savaşta tarafsız kalmasını doğru bulmuyorlardı. Bu sebeple Fransız hükümetini Amerikalı gönüllü savaş pilotlarından oluşacak bir birliğin kurulması konusunda ikna etmeye uğraşmaya başladılar. Böyle bir birliğin Amerikan kamuoyunu harekete geçirebileceğini, bunun da A.B.D.nin tarafsızlığı terk edip İtilaf Devletleri’nin yanında savaşa girmesine yol açacağını umut ediyorlardı. (A.B.D. ise hamlesini yapıp parsadan pay almak için en uygun zamanı kolluyordu ki savaşın sonunda İtilaf Devletleri’ne katıldı.)
Norman Prince yüksek tabakadan bir ailenin oğluydu. Kendini hep ailenin istenmeyen evladı olarak görmüştü. Savaş başlar başlamaz kendini ailesine ispat etmek için Fransız ordusunda savaş pilotluğu yapmak üzere başvurdu. Fakat yabancı uyrukluların Fransız ordusunda görev yapması 1830’dan beri yasaktı. Kaldı ki orduda görev aldıkları takdirde bu kişiler Amerikan vatandaşlık haklarını da kaybetmekteydiler. Fransızlar bunun için bir orta yol bulmuş ve Fransız Yabancı Lejyonu’nu kurmuşlardı. Ordudan bağımsız olan bu elit birlik 1831’den beri çoğunlukla kolonilerde olmak üzere görev yapıyordu. Prince de bu birliğe katılmak zorunda kaldı.
Amerika değil, ama Amerikalılar savaşta….
Fransızlar gönüllülerden oluşacak savaş pilotu birliğinin kurulmasına onay verdiler. Birliğin adının Escadrille Americaine, yani Amerikan Birliği olmasına karar verildi. Almanlar bu isme diplomatik yollardan hemen itiraz ettiler. A.B.D. tarafsız bir ülkeydi ve bu isim onun tarafsızlığına gölge düşürürdü. A.B.D. bu itirazı yerinde bulup, ismin değiştirilmesini talep edince Fransızlar birliğin adını, Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nda Amerikalılara yardım eden Fransız subay General Lafayette’e ithafen Lafayette Escadrille koydular. Ambulans Hizmeti’nden ayrılan yedi şoför Lafayette Escadrille’e katıldı.
Yeni birlik için Yeni Dünya’dan gönüllülerin de gelmeye başlaması uzun sürmedi. Gelenlerin arasında zengin ailelere mensup, ataları arasında bulunan kahraman askerleri şereflendirmek, ailelerine yakışır bir erkek olmak isteyen gençler de vardı; arkalarında işledikleri ufak tefek suçlardan doğan sabıkalardan başka bir şey bırakmayanlar da… Kimileri de çiftçilik ya da ailelerin uygun gördüğü işleri yapmak yerine farklı ve daha az öngörülür bir yaşam uğruna gönüllü olmuşlardı. Bu insanların görünürdeki tek ortak noktaları, macera ve uçmak konusundaki hevesleriydi. Birliğe katılan ilk 38 pilotun yaşları 20 ile 40 arasında değişiyordu, yaş ortalaması 26’ydı.
Birliğin komutası bir Fransız’a, Yüzbaşı Georges Thénault’ya (filmde Jean Reno canlandırıyor) verildi. Fransız, emri altına giren 38 Amerikalı pilota itinayla uçmayı ve savaşmayı öğretti. O dönemin uçaklarında uçabilmek için cesaret, hayatta kalabilmek içinse iyi bir eğitim şarttı. Bir pilotun hayatta kalma süresi ortalama 2 haftaydı. Bu süreyi aşanlara ufak çaplı bir mucize gerçekleştirmişler gözüyle bakılıyordu. Uçtukları uçaklar son derece ilkel makinelerdi. Ne bu uçaklara, ne de içindeki makineli tüfeğe tam olarak güvenmek mümkündü.
Tüfek her an tutukluk yapabilir, uçakta her an arıza çıkabilirdi. Üstelik paraşüt takamadığınız için uçaktan atlamanız söz konusu değildi. Pilotlara tutukluk yapan tüfekler için bir çekiç, havada alev alan uçakta yanarak ölme ihtimallerine karşıysa acı çekmeden kendi hayatlarını alabilmeleri için bir silah veriliyordu. Silahı kullanmak istemeyenlerin elbette her zaman uçağı ters çevirip kendini boşluğa bırakma gibi bir seçenekleri de vardı. Pilotlardan beklenen bu basit makinelerle olağanüstü işler yapmalarıydı.
Almanların uçakları daha gelişmişti. Her şeyden önce iki makineli tüfek taşıyabiliyordu. İkisiyle aynı anda ateş edebiliyor, bir tanesi tutukluk yapsa bile pilot diğeriyle işini görebiliyordu. Fransız uçaklarının kanatları çift katlıyken, Alman uçaklarınınki üç katlıydı. Bu da denge ve dayanıklılık açısından onlara avantaj sağlıyordu. Rakiplerinden çok daha hızlı yükselebiliyorlar ve dalabiliyorlardı. Almanlar uçuş eğitim programları konusunda da diğer ülkeleri geri bırakmışlardı.
Yüzbaşı Thénault’nun talebeleri 20 ayda 57 Alman uçağı düşürerek tüm ordunun gözdesi haline gelmeyi başardılar. Düşürdükleri hedeflerin için de Zepliler ve balonlar da vardı ki bunlar o zamanlar için en tehlikeli görevlerdi. Gazeteler, dergiler onlardan ve kahramanlıklarından bahsediyorlardı artık. Escadrille Lafayette’de Amerikalılar’la birlikte Fransız pilotlar da uçtu ama sayıları hiçbir zaman fazla olmadı. Savaş süresince Fransız ordusuna katılan 265 Amerikalı gönüllünün 225’i uçma hakkı elde etti. Sadece 180’i hava çarpışmalarına katıldı. Bunlardan 65’i hayatını kaybetti.
Pilot değil sanki çizgi roman kahramanı…
Hayatta kalmayı başaran çok az sayıdaki Amerikalı pilottan biri de Bert Hall idi. Savaştan sonra yaşamını yazar, sinema yönetmeni, oyuncu olarak sürdüren Hall aslında birliğe katılmadan önce karşı taraf için savaşıyordu. 1913’te tek başına Osmanlı Ordusu’nun Hava Kuvvetlerini oluşturuyordu. Parasını alamadığında Bulgarlar için uçmaya başlayan Hall, Escadrille Lafayette’in kurulmasıyla 1916’da bu birliğe geçti ve ilk sekiz pilot arasına adını yazdırdı.
Fransızlar için savaş boyunca 9 Alman uçağı düşürdü. İttifak Devletleri için uçtuğu anlaşılınca Alman sempatizanı olmakla suçlanan Hall arkadaşlarının desteğiyle daha sonra bu suçlamalardan aklandı.
Birliğin ilk sekiz pilotundan biri William Thaw’dı. Thaw uçmayı ilk öğrenen pilotlardan biriydi. Daha savaş başladığında gönüllü olarak savaşmak istediğini söylemiş ama Fransızlar bunu reddetmişti. O da kurulmasına yardımcı olduğu Lafayette Escadrille’e katıldı.
Raoul Lufbery birliğin en fazla düşman uçağı düşüren pilotuydu. Raoul savaş pilotu olana kadar dünyayı gezmiş bir maceracıydı. 1885’de Fransa’da doğduğu için Fransızca’sı İngilizce’sinden daha iyiydi. Amerika’yı 19 yaşında, ilk uçağını ise 1910’da Hindiçin’de gördü. 1914’de Fransız Yabancı lejyonu’na piyade olarak katılan Raoul daha sonra hava birliğine mekanikçi olarak atandı. Kısa sürede uçmayı öğrendi ve kurulur kurulmaz Lafayette Escadrille’e katıldı. Birliğin en başarılı pilotu olmasına rağmen trajik bir biçimde öldü. Alev alan uçağında canlı canlı yanmamak için kendini boşluğa bırakmak zorunda kaldı. Geride kendi adını taşıyan bir hava manevrası bıraktı: Lufbery Çemberi.
Norman Prince, William Thaw, Raoul Lufbery ve birliğin diğer kurucu 5 pilotu Escadrille Lafayette’in arması olarak kızılderili kafasını seçtiler. Kızılderililer belki Beyaz Amerika’ya yenilmişlerdi ama yine de cesaret söz konusu olduğunda Beyaz Amerika’dan daha ilham vericiydi.
Değil birliğin, Birinci Dünya Savaşı’nın ilk ve tek zenci savaş pilotu olan Eugene Bullard, o sıralar zencilere pilot olma şansı tanımayan Amerikan ordusuna katılmak yerine Fransızlar için çarpışmayı seçmişti. Eugene savaş patlak verdiğinde Fransa’da yaşıyordu. Şampiyonlukları olan genç ve başarılı bir boksördü. Savaşa katılmak istemesi çevresindekileri şaşırtmıştı ama o rengi yüzünden kendine ayrımcılık yapmamış olan Fransa’ya borcunu ödemek istediğini söylemişti. Makineli tüfek kullanma konusunda yetenekli olduğunu ispatlayan Eugene kısa bir sürede pilotluğa yükselip başarılarından dolayı madalyayla ödüllendirildi. Ne acı ki, birlik savaşa katılmaya karar veren Amerikan ordusuna geçtiğinde Eugene’in kendi ülkesi için uçmasına izin verilmedi. O da A.B.D.ye dönüp ülke tarihinde posta servisinde pilotluk yapan ilk zenci oldu.
Birliğin maskotu bir aslandı
O dönemde her birliğin bir maskotu olması adettendi. Lafayette Escadrille işi biraz abartmış ve kendine maskot olarak bir aslan seçmişti. Küçük bir yavruyken alınan aslan büyüdüğünde pilotların yanında bir kedi yavrusu gibiydi. Pilotlar ona Viski adını vermişlerdi. Viski yüksek rütbeli bir komutanın ödünü patlatana kadar birlikte kaldı. Sonra bu komutanın emriyle bir sirke verildi.