İstanbul Modern Sinema’da 9 Kasım’da No More Brick in the Wall: Berlin Duvarı’nın 50. Yılında Demir Perde Ülkelerinden Kısa Film Seçkisi gösterilecek. Saat 16.00’da başlayacak program, bir zamanlar Berlin duvarının, bugünse görünmeyen ama her an duyumsanan hayalet perdelerin ardında ortak bir hisse sahip olan genç sanatçıların işlerini bir araya getirmeyi amaçlıyor. Seçkinin altında imzası olan yazar ve festival yönetmeni Tuna Yılmaz sorularımızı yanıtladı.
Kuratörü olduğunuz bu etkinlikten bahseder misiniz biraz?
Bu sene Almanya için cidden özel bir yıl; çünkü hem Türk işçilerin ilk kez Almanya’ya varmalarının hem de Berlin Duvarı’nın inşasına başlanmasının ellinci yıl dönümü. Bu özel yılda zaten Türk-Alman ilişkileri açısından misafir işçilerle ilgili pek çok etkinlik yapılıyor. Ağustos ayında da duvarın yıkılışıyla alakalı etkinlikler vardı. Ben de duvarın örülüşünü çok önemli bir tarihi olay olarak gördüğümden bununla ilgili bir şeyler yapmak istedim. Çoklukla sinemayla alakalı işlerle içli dışlı olduğumdan da doğal olarak sinema ile alakalı bir şey sunmak istedim.
Bu konsept nasıl ortaya çıktı?
Berlin duvarı artık yok çünkü soğuk savaş bitti. Ama artık görünmeyen başka duvarlar var. Dünya yine bölünmüş durumda. Biraz bunun altını çizmek istedim. Duvar yıkıldı diye seviniyorduk ama bugün yıkmak için uğraşacağımız somut bir duvar bile yok. Onun yerine bir türlü tanımlayamadığımız, göremediğimiz ama varlığını her yerde hissettiğimiz duvarlar var. Bu duvarların varlığını gösterebilmek için duvarın arkasında kalmış ülkelerin bugününe bakmak gerektiğini düşündüm ve konsepti de buna uygun olarak şekillendirdim.
Filmleri nasıl belirlediniz?
Filmleri daha önceden demir perde gerisinde kalan eski Doğu bloğu ülkelerinden seçtim. Yönetmenlerinin de duvar yıkıldıktan sonra doğmuş ya da duvar yıkılırken bunu hatırlayamayacak kadar küçük yaşta olan genç sanatçılar olmalarına dikkat ettim. Yani duvarı ve duvar gerisinde kalmayı fiilen yaşamamış yönetmenleri seçtim. Ortak bir dil oluşturmak için de özellikle diyalogsuz filmlere baktım. Böylece duvar olmasa da bu ortak coğrafyadan gelen bu genç sanatçılar için görsel olarak ortak bir dil aramaya çalıştım.
Seçkide özellikle favoriniz olan bir film var mı?
Benim favorim Ukrayna yapımı Sağırlık. Hem bahsettiğim duvar gerisinde kalma hem de diyalogsuz bir anlatım diline sahip olma özelliklerine en çok bu film uyuyor galiba. Çünkü film yatılı bir dilsizler okulunda geçiyor! Üstelik tüm film tek bir sekanstan oluşuyor. Evvelki sene Berlin film festivalinde görüp çok beğendiğim bu film bu seçkiyi yaparken ilk aklıma gelen yapım oldu diyebilirim…
No More Brick in the Wall: Berlin Duvarı’nın 50. Yılında Demir Perde Ülkelerinden Kısa Film Seçkisi (9 Kasım 2011 – 16.00)
GLUKHOTA / SAĞIRLIK
Ukrayna/2010/11:00/Renkli/Diyalogsuz/Kurmaca
Yatılı bir sağır-dilsizler okulundaki öğrencilerin yaşantılarından on dakikalık, gerçek zamanlı bir kesit, sağır ve dilsiz oyuncuların canlandırmasıyla ekrana yansıyor.
APRILIS SUSKHI / NİSAN SOĞUĞU
Gürcistan/2010/14:00/Siyah-Beyaz/Diyalogsuz/Kurmaca
9 Nisan 1989; Sovyet birlikleri sabahın dördünde Gürcistan’ın başkenti Tiflis’teki barışçıl bir gösteriyi şiddetle bastırıyor. Bu korkunç olayda 22 masum insan ölüyor. Nisan Soğuğu, bir Sovyet askerinin insancıl duygularının genç bir Gürcü dansçı sayesinde uyanışının öyküsü.
V MASSHTABE/ÖLÇEKLİ
Rusya Federasyonu/2009/07:14/Siyah-Beyaz/Diyalogsuz/Canlandırma
Minik bir kuşun kendine bir yuva inşa ederken, bir yandan da yeni doğan yavrusu için yiyecek bir şeyler toplaması çok daha büyük ölçekli bazı sonuçlar doğuruyor.
VOICE WANTED/SES ARANIYOR
Bulgaristan/2010/13:25/Renkli/Diyalogsuz/Kurmaca
Yana ünlü bir şarkıcı olmayı hayal etmektedir. Bundan haberi olmayan dünyadaki tek kişi ise erkek arkadaşıdır. Profesyonel bir müzisyen olan erkek arkadaşı, Yana’nın da başvurduğu bir ses yarışmasında kayıtları tutmakla görevlendirilir. Yana hayallerini gerçekleştirebilecek midir? Yoksa insanların önünde gülünç duruma düşmekten korktuğu için başka şeyler mi olacaktır?
NORIT KRUPI/KURBAĞAYI YUTMAK
Letonya/2010/10:00/Renkli/Diyalogsuz/Canlandırma
Bir zamanlar bir kasabada bir takım “yuvarlak” entelektüeller yaşarmış. Akıllı, nazik, ileri görüşlü ve başarılılarmış. Başarılarının sırrı kurbağa yutabilmeleriymiş. Ancak bu kasabada bazı “kare” kafalılar da ikamet ediyormuş. Bunlar pragmatist ve gerçekçilermiş; iyiliğe iyilikle, kötülüğe kötülükle karşılık verir, kurbağa falan da yutmazlarmış. Kasabanın huzuru “kare”lerden birinin “yuvarlak”ların kurbağa yuttuklarını fark etmesiyle son bulmuş.
UNDERLIFE/AŞAĞIDAKİ YAŞAM
Polonya/2010/8:32/Renkli/Diyalogsuz/Canlandırma
Atalarımızdan kalan yok etme içgüdüsü üzerine bir film olan Aşağıdaki Yaşam, yaşantımızı tanımlayan ve sınırlayan bilinçaltı koşulları üzerinden evrensel bir sorunsalı ortaya koyuyor. Başrolü de bir bebek arabasına veriyor.
SENELIS/BÜYÜKBABA
Litvanya/2010/11:22/Renkli/Diyalogsuz/Kurmaca
Bütün hayatını şehirde geçirmiş olan 23 yaşında genç bir adam çok uzun bir zaman sonra ani bir kararla büyükbabasını ziyarete gider. Büyükbabasının şehir dışındaki evinde gündelik işlerine devam ederken bir takım gizemli olaylar başlar. Genç adam aslında yanıtı çocukluğunda gizli olan bir bulmacayla karşı karşıya olduğunu anlar.