Sizin daha çok dizilerden tanıdığınız İrem Altuğ sinema kariyerinde de basamakları emin adımlarla tırmanıyor. Ümit Ünal’ın Nar’ından sonra bir süre perdede gözükmeyen Altuğ’la 21. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde de gösterilen yeni filmi Yola Çıkmak vesilesiyle buluştuk…
Çok seçici bir oyuncusun bildiğim kadarıyla. Seni “Yola Çıkmak”ta yer almaya iten neydi?
Niteliğin nicelikten daha önemli olduğunu düşündüğüm için seçici olmaya çalışıyorum. Ama her zaman seçici olmak mümkün olmuyor elbette. Yeni projelere destek olmayı seviyorum. Yola Çıkmak filmi de yönetmen Evren Erdem’in ilk filmi. Bakanlık başvurusu öncesi senaryoyu gönderdi, üzerine konuştuk, fikirlerini beğendim, senaryonun çok yalın ve sade bir yazımı vardı, bu hoşuma gitti. Birbirinden bağımsız iki hikayeyi anlatması ve olayların gidişatını olduğu gibi ve süslemeden anlatıyor olması ilgimi çekti. Derken bakanlıktan destek çıktı ve kısa süre içinde filmin çekimleri başladı.
Filmde canlandırdığın karakter ortasınıf kadınının bunalımını yaşıyor… Bu karakteri ortaya çıkarırken nasıl bir süreç izledin…
Aynı rutin içersinde devam eden, çok fazla sorgu sualin olmadığı, sıradan bir hayatın içerisinde hep pazartesiye uyanan bir kadın. Kocası ve kızı olmasına rağmen aşırı yalnız. Öyle duygularını dışa vuran bir kadın değil. Karakteri olabildiğince sade ve doğal göstermeye çalıştım.
Seni daha çok dizilerden tanıyor insanlar, bundan rahatsız mısın? Dizilere de ara verdin sanırım değil mi?
Rahatsız değilim. Oynadığım dizilerin hepsini seviyorum, güzel dostluklarım ve anılarım oldu, çalıştığım oyuncu arkadaşlarımdan ve yönetmenlerden çok şey öğrendim.
Ara vermiş de değilim. Bu başta söylediğin seçicilik yüzünden böyle gözüküyor olabilir. Arada dinlenmek de iyi geliyor bana. Üst üste projelerede olduğum bir dönem oldu ve hem fazla yorulduğumu hem de işimi isteksizce yapmaya başladığımı fark ettim. Bir aradan sonra yeni projeye girmek beni çok daha istekli ve hevesli yapıyor. Bu aralarda kendime zaman ayırıyorum, senaryolar yazıyorum, başka şeylere odaklanıyorum.
Sen yurtdışında eğitim almış bir oyuncusun, aynı zamanda oyunculuk eğitimi de veriyorsun… Türkiye’deki sektör ile yurtdışını karşılaştır mısın bizim için?
Beş senedir kamera önü oyunculuk ve doğaçlama dersleri veriyorum. Öğretirken daha çok öğrendiğimi fark ediyorum. Bir de dersler çok eğlenceli geçiyor ve öğrencilerin gelişimini görmek beni çok mutlu ediyor.
Amerika da okudum, bir müddet orada yaşadım ve çalıştım, ufak tefek oyunculuk denemelerim oldu. Amerika ile Türkiye yi kıyaslamak çok doğru gelmiyor bana, bu kıyas bir değişime neden olmuyor çünkü. Bir de herşeyin ötesinde özgürlük sorunumuz var. Neyse buralara giremeyelim çıkılmıyor çünkü… Orada kökü çok eskiye dayalı bir sektör var, bu sektörün kuralları, çalışanları, sendikaları, işleyişi, çok net. Biz henüz bu netliğe ulaşmadık ama bir yandan kendi filmlerini ve televizyon dizi ve programlarını yapan bir ülkeyiz. Bence bu sevindirici. Evet çoğu zaman kaliteden ödün veren ve taklitçi bir yapımız var, ama üretimin devam ediyor olması güzel.
***