18’ine henüz basmış gencecik bir kız Çiçek (Serenay Sarıkaya). Annesinin (Zerrin Tekindor) sevgisini bir türlü kazanamamış, hep onun seçtiği hayatı yaşamaya zorlanmış. Sabah evden çıkarken ne giyeceğinden üniversitede hangi bölüme gireceğine kadar her şeye annesi karar veriyor, ona bu planlı programlı hayatı tüm monotonluğuyla yaşamak kalıyor.
Fakat doğum gününde hayatına bir hareket gelmesini dileyen Çiçek’in arzusu yerine geliyor. Okula yeni gelen vekil öğretmenle (Nejat İşler) daha ilk günden bir elektriklenme yaşıyor. Ancak pes etmeyi reddeden, mücadeleden vazgeçmeyen Çiçek kendinden 20 yaş büyük bu adamın dikkatini çekmeyi ve onu bu aşkın gerçekliğine ikna etmeyi başarıyor. Ancak Çiçek, bu aşkın hayatını alt üst edeceğini henüz bilmiyor.
Yönetmenliğini Umur Turagay, senaristliğini ise Pınar Bulut’un üstlendiği “İkimizin Yerine” filmi kendi küçük dünyalarında mutlu, monoton ve mesut yaşayan insanların arasına büyükşehirden, İstanbul’dan kalkıp gelen yabancının kasabada yarattığı etkiyi anlatıyor aslında. Kasabının güzel kızı büyükşehirden gelen bu gizemli adama, edebiyat öğretmenine tutuluyor ve onunla birlikte hayatının monotonluğuna bir hareket, bir renk getirmeye çalışıyor. İlk bir saatinde Çiçek ve öğretmeni Doğan’ın aşkına odaklanan film sonraki saatte ise Çiçek’in hayatının nasıl ve neden değiştiğini ardı ardına gelen sürprizlerle anlatıyor.
Bir aşk hikayesinin olmazsa olmazlarından biri eksik “İkimiz Yerine”de. Bir kadın ve bir erkeğin aşkını anlatan filmdeki erkek hem oyunculuk anlamında hem de karakterin filmdeki yeri anlamında varlığını hissettirmiyor. Kağıt üzerinde filmin zayıf halkası olarak Serenay Sarıkaya ismi öne çıksa da Nejat İşler’in vasatı da altında kalan performansı filmin ritmini birçok kez bozuyor. Turagay’ın dizi kökenli olduğu gerçeği de özellikle bu anlarda kendini gösteriyor. Zira yönetmen, oyuncusunu yönetmeyi ve onu filme kazandırmayı maalesef başaramıyor. Yine dizi alışkınlığı kaynaklı, yaratmak istediği duygu yoğunluğunu kurguda yaratmayı unutuyor. Ayrıca sonraki yıllarda televizyonlarda gösterilebilecek olması sebebiyle RTÜK kaygısı taşıdığına da başta sigara ve sevişme sahneleri olmak üzere fazlasıyla hissettiriyor.
Derinlikten yoksun Doğan Öğretmen etrafında şekillenen ilişkiler de yapmacıklıktan nasibini alıyor. Ne iyi bir öğretmen olduğu izlenimini veriyor karakter ne de gerçekçi bir öğretmen – öğrenci aşkı yaşıyor Çiçek’le. Öyle ki sürprizlerle dolu bir final yapmak üzere yaratılmış bir hikayenin zorunluluktan, mecburiyetten eklenmiş bir parçası gibi duruyor. Ancak Doğan’ın olmadığı sahneler film ayrı bir tempo kazanıyor. Özgür Emre Yıldırım’ın hikayeye renk katan performansının yanı sıra Çiçek’in arkadaşları, annesi ve babasıyla olan ilişkisi de temponun artmasında etkili oluyor. Her ne kadar aşkın ulaşabileceği en yüksek mertebeyi evlilik olarak tanımlasa, bir kadının erken yaşta evlenmesi gerektiğini vurgulasa, bu karşın öğretmen öğrenci ilişkisinin etik boyutuna değinmekten sürekli kaçınsa da dizi izleyicisine hitap ettiği bahanesinin arkasına sığınıyor.
Bir filmden çok bir dizinin ilk ve son bölümlerini anımsatan “İkimizin Yerine”, son yarım saatinde arka arkaya patlayan sürprizleriyle izleyiciyi gözyaşlarına boğmayı amaçlıyor. Gişeden beklentisi yüksek olan yapımın bütün eksinlerine rağmen iddialı oyuncu kadrosuyla bu hedefine ulaşmakta zorlamayacaktır. Zira aylara yayılabilecek bir hikayeyi iki saate sıkıştırıp anlatmasıyla dizilere alternatif oluyor. Önümüzdeki yıllarda ekranlarda da sıkça karşılaşacağımız film, yine de Çiçek ve Doğan’ın aşkından çok sürprizlerle dolu finaliyle hatırlanacak.