Tamam biliyorum -gayrıresmi olarak- bana her gün bayram ama Türkiye Resmi Tatil Kurumu’nun limitlerine oturtulduğunda orayı deliksiz doldurduğu tespit edilen bu dokuz günlük bayram tatili, özüme öyle bir ‘bayram içinde bayram’ duygusu verdi ki sıkıntıdan patlamama ramak kaldı yahu!.
Landlord misali, işleri tıkırında bir patron olamadık ki istediğimiz her an bir yerlere giderek, her günümüzü bir öncekine benzemeden, sıkılmaya fırsat dahi kalmadan eğlenerek geçirelim.. Hep aynı yüzler, aynı televizyon, aynı ev, aynı sokaklar..
Bayramın ilk iki gününü bayramlaşmaya ayırmıştım.. Yalnız farklı olarak ve mutat bayram sıkıntısını daha ilk günlerden üzerime yapıştırmamayı amaçlayarak, geleneksel bayramlaşmamızda ufak bi değişiklik yapıvereyim dedim: Küçüklerimin ellerinden öptüm ki bu nispeten kolay oldu; buna karşılık, büyüklerime elimi öptürmeye kalkıştığımda birazcık sorun çıktı tabii..
Bu yaşta anne tokadının o unutulmaz tadını yeniden keşfetmek göz yaşartıcıydı belki ama benden küçüklerden, özellikle de çocuklardan harçlık alabilmek için epeyce bi efor sarf ettim..
Başladığı her şey gibi- film yazısı yazmaktan da bir süre sonra sıkılan bu adamdan -üstelik böylesi bir ruh hali içine dalmışken- bir filmi ele alıp da ayrıntısıyla irdelemesini beklemenin; Harry Potter’dan, cinsel hayatını her türlü ayrıntısıyla anlatmasını istemek kadar -hem anlatan, hem de dinleyen açısından- eziyet verici olacağını düşünüyorum..
Hazır düşünürken ve hazır hâlâ bayramken -ve de biz ‘eski çocuklar’ için bayram demek sadece oyun demekken- bu hafta içinde gösterime giren iki filmi, birer çarpışan araba misali birbirine kafadan tokuşturmaya karar verdim.. Bakalım ortaya neler dökülecek?
Hâl böyleyken, yazımı oluşturacak 7 farkı bir araya getirmek amacıyla, tatilden geriye kalan yedi günün her birine bir adet fark düşecek şekilde planlamamı da yaptım.. Bu şekilde kendimi gayet ‘yoğun akıcı’ ama ‘seyreltik heyecanlı’ bir çalışma tüneli içine soktum ki bakalım son gün oradan çıktığımda, normal hayat düzenime yeniden avdet etmem mümkün olabilecek mi?
Hadi bana doğruyu söyleyin.. Şimdi siz de pek heyecanlandınız di mi?.
Ahan da 7 Fark:
1 ) Ezelden fantastik Harry Potter ve Ölüm Yadigarları filminin biricik kaynağı aynı adlı kitaptır..
Sonradan fantastik (Zorlama fantastikten iyidir!) Prensesin Uykusu filmi, bir Redd şarkısı olan Prensesin Uykusuyum parçasından doğmadır..
2 ) Tek bölümlük yerli yapım filmimizi yazan da, yöneten de Çağan Irmak’tır..
Çok kitaplık ecnebi yapım film serisinin bütün kitaplarının yazarı J.K. Rowling olup; beşinci film Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı (2007)’ndan, gelecek yıl gösterime girecek olan sekizinci ve son film Harry Potter ve Ölüm Yadigarları: Bölüm II‘ye kadarki dört filmin de yönetmeni David Yates‘tir..
3 ) ABD’den bile önce, bayramın ikinci günü olan çarşamba günü ülkemizde gösterime giren Harry Potter, mübarek Kurban Bayramı’nın o bereketli hasadına erkenden tırpan sallama uyanıklığı içinde görülmüştür..
Sevgili Prenses’imiz, tüm asaleti ve tok gözlülüğüyle, normal vizyona giriş tarihi olan Cuma gününü sabırla bekleyerek, kendisine yakışan olgunluğu dosta-düşmana göstermiştir..
4 ) Hepten bir masal kahramanı olan Harry Potter, her zamanki gibi, hayatın evrensel gerçeklerine bir de kendi büyülü ama karanlık dünyasından bakmamızı istemekte..
Prenses, tamamen bizlerin de yaşadığı/yaşayacağı bazı acı gerçekleri aydınlık bir evrene taşıyıp, kendi elcağızıyla hazırladığı bir masal sosuyla da kaplayarak, ağzımızda ve gönlümüzde tatlı bir lezzet bırakma çabasında..
5 ) Harry Potter ve Ölüm Yadigarları, ortaya serdiği her türlü büyü ve sihrin de yardımıyla, dünyanın tüm masallarının işlevine uygun olarak, kendini dinlettikten sonra bi güzel uyutmaya da hazır gibidir..
Muhteviyatında canavarlar, periler falan barındıran Prensesin Uykusu, her an çıplak gerçeğin ortasına çekmekte de mahir olarak, muhatabını uyandırmak üzere anlatılan bir masal olduğu iddiasındadır..
6 ) Harry Potter’lı filmin içindeki animasyon, ezelden karanlık masalı bir başka karanlık meselle bi güzel süsler..
Prensesin Uykusu‘nun ‘flaşbek’ animasyonu, gerçeğin en acı ve en sert halini mizah ve de iyimserlikle yumuşatmaya çalışarak, onu çekilir kılmanın peşindedir.. Sonuç olarak: ABD-İngiliz ortak yapımı bir filmde başarılı bir animasyon bölümü bulmak gayet doğalken; yerli malımız, bu hususta -doğrusu- tam bir sürpriz yapmıştır..
7 ) Filmlerimize -son kez- kahramanlar özelinde bakacak olursak: İlk filmlerin tüysüz Harry Potter’ı, bu filmde artık eşşek ebadına iyice erişmiş bir ‘kızsız adam’ misali dere tepe koştururken, oraya buraya çadır kurmakta da bir beis görmemekte; mahalleden arkadaşları, havuç kafa Ron ile fıstık kıvamına girmiş Hermione da ona yardım ve yataklık etmektedir..
Prenses lâkaplı Gizem, on yaşında masum bir kız çocuğu olarak, günlüğüne içinden gelenleri ve geçenleri yazarken; hayata hep güler yüzle bakan kütüphaneci Aziz, âdeta bir ‘erkek melek’ timsali olarak, sokakta önüne çıkan ağaçlara sevgiyle sarılmaktadır belki ama -kısmetse- gönlüne uygun bir kadın bedenini sarmaya da hazırdır öte yandan..
xxx