İf İstanbul sona erdi, filmler Ankara ve İzmir’de gösterilmek üzere yola çıktı.
YERYÜZÜNÜN KRALİÇESİ
İyi yazılıp iyi oynanmış Queen of Earth ezelden arkadaş iki genç kadının taşrada geçirdiği haftayı gün adı vererek anlatıyor. Her yıl gelip Virginia’nın ailesine ait orman içindeki evde kalan Catherine babasını ve yapışık gezdiği sevgilisini kaybetmenin acısını burada yaşıyor. Depresyonu git gide derinleşen Catherine’ın ruh halini yansıtmakta başarıya ulaşan Elizabeth Moss ve severken boğan arkadaşı Virginia’i canlandıran Katherine Waterston başarılı. Senaryo dönüşüm konusunda olmasa da uzun diyaloglarda zeka okşuyor. Atmosfer basık, gerilim dozunda. Daha ne olsun.
TANGERINE
iPhone 5 ile çekilmiş olması dışında özelliği olmadığını bitene kadar açık etmeyen Tangerine kulaktan kulağa yayılıp festival hitine dönüşse de her bünyeye uygun değil. Abartılı tepkilerle dolu bir Ray Cooney komedisini, abartı neferi “bir film karakteri olarak trans seks işçileri” kullanarak güneşli sokaklara salan yönetmen ve senarist çıktıkları uzun (metraj) yol için yeterli azık hazırlamamış görünüyor.
Trans bireylerin ‘yüksek’ enerjileriyle sahneyi doldurmak kolay fakat Mad Max: Fury Road gibi A noktasından B noktasına gitmekten ibaret bir senaryonuz varsa ya çölü ateşe vermeli ya da bunu yapamıyorsanız (belki iPhone 30S ile mümkün olur) daha iyi bir senaryoyla çıkagelmelisiniz.
ŞOV DÜNYASI
Entertainment ciddiye alınmak isteyen bir komedyenin dramı. Böyle söyleyince klişe durduğunun farkındayım ama senaryo standart tuzaklara düşmüyor. Rick yollara düşüp her türlü mekanda şakalarını anlatan, kendince bir kılık ve karakter de üretmiş, işini yapmaktan başka arzulara kapılmayan ortalama biri. Kuzeni gibi büyüme-şaka holdingi kurma hırsı yok. Tek isteği izleyicinin (yalandan da olsa) yüzüne gülümseme yerleştirmesi ve performansına saygı duyması. Bunu (her) bulamadığında parmağını seyirciye sallayıp ders vermeye çabalaması şov dünyası için pek doğru görünmese de kendine hakim olmak güçlü yanı olmadığından…
Entertainment bir Lost in Translation, bir Man on the Moon, belki de Anomalisa. Ona nasıl baktığınıza ve ne görmek istediğinize bağlı, sakin, kendini göstermeyi sevmeyen, derinlerde bir inci gibi.
DAVET
The Invitation seyirciyle oynayan akıllı bir gerilim. Paranoya, kötülük görme sanrısı, acıdan kurtulma çabası ve insan denen varlığın tekinsizliği üzerine diken üstünde izlenen bir iş.
Filmin ilk sahnesi şöyle: Otomobiliyle tilki ezen bir çift yaralı hayvanın acısını dindirmek için onu öldürmeyi seçer. Bu duygu, buradaki eylemin üzerine kurulabilecek cümleler ve farklı görüşlerin tartışmaları; bu sahneden tamamen bağımsız ve tamamen ondan türetilmiş bir uzun metraj gerilime konu olmuş. Fevkalade.