!f Bağımsız Filmler Festivali’nin İstanbul ayağı sona erdi. İkinci kez düzenlenen Aşk ve Başka Bi’ Dünya Uluslararası Yarışması jüri üyeleri Arsinée Khanjian, Marie Olesen ve Pınar Selek idi ve ödülü Suriye-Fransa ortak yapımı Gümüş Suyu: Suriye Otoportresi’ne verdiler. Aslı Daldal, Esin Küçüktepepınar ve Metin Gönen’den oluşan Siyad jürisi ise Mardan’ı tercih etti. Türkiye’den Kısalar bölümü “Uzak Ama Yakın”, “Yakın Ama Uzak” ve “Hayatta Kalmak: Arzular, İhtiyaçlar ve Normlar Arasında” başlıklı üç bölümde 18 kısa filme ev sahipliği yaptı. Türkiye’den Kısalar İzleyici Ödülü Orhan İnce’nin oldu.
Serkan Çellik
Bunların yanı sıra Keş!f Yarışması’nın kazananı Brezilya’dan Ağustos Esintisi’yle Gabriel Mascaro oldu. Jüri üyelerinin beğenilmeyen tercihleri konuşuladursun, ben de Ters Ninja adına izlediğim 22 filmi sıraladım.
1 The Forbidden Room / Yasaklı Oda ****
Festivalin en iyisi olduğunu düşündüğüm Guy Maddin harikası ile ilgili yazdıklarımı okumak için tıklayın.
2 Birdman ****
Dört dalda Oscar kazanan Birdman, !f2015’in de gözdesiydi. Tıklayın.
3 Love is Strange / Aşk Başkadır ****
Aşk ve gençken yatırım yapmanın önemi üzerine küçük bir mucize. Ira Sachs filmi, pazarlandığının aksine eşcinsellik üzerine değil. İki ana karakteri yetmiş yaş civarındaki eşcinsel erkekler fakat anlatılmak istenem bambaşka. Bir matematiği güçlü senaryolar vardır, bir de kalbe dokunuşu güçlü olanlar. Aşk Başkadır’ın matematiğinde sorun olmadığı gibi, ruhunuza dokunmayı da çok iyi biliyor.
4 Tokyo Tribe / Tokyo Çetesi ****
Politik doğruculuğu hiçe sayan, Hip Hop müzikal. Tarifi imkansız bir eğlence.
5 Plemya / Kabile ***-
Bazı muhtemelen bütçe kaynaklı acemiliklerine rağmen Kabile başarılı bir ilk film. Ukraynalı yönetmen Miroslav Slaboshpitsky tamamı işaret diliyle anlaşan karakterler yaratıp sözsüz bir film çekmiş. Uçuk bir deneme değil bu, öykünün gereği. İşitme engelliler okulunda yaşanan çarpıklıklar İngiliz gençlerini konu alan filmler sertliğinde sunulmuş. Altyazı olmadığı için bazı çatışmalar anlaşılamasa da 130 dakika hızla geçiyor.
6 Toz Ruhu ***-
7 Risttuules / Rüzgârların Arasında ***-
Zorunlu göç hakkındaki öyküsünü eşine az rastlanan bir teknikle perdeye aktaran film oldukça çekici fakat izlemesi zor bir deneyimdi.
8 Remake, Remix, Rip-off: About Copy Culture / Motör: Kopya Kültürü & Popüler Türk Sineması ***-
Cem Kaya imzalı belgesel; 60’lar, 70’ler ve 80’ler Türkiye Sineması üzerine ciddi emek sarf edilmiş bir iş. Dönemin yönetmenleri, yapımcıları ve emektar oyuncularıyla yapılan söyleşilerde duyduklarınıza inanamayacaksınız. Yeşilçam ile ilgili akıllara takılan soruların büyük kısmını cevaplamayı başaran yapım kahkahalarla izleniyor.
9 Big Eyes / Büyük Gözler ***
Tim Burton’un yeni işi, !f’in açılını gerçekleştirmişti. Yönetmenin uzun zamandır yaptığı en iyi film olsa da tatmin etmekten uzaktı.
10 The Amina Profile / Amina Profili ***
Akıl almaz bir internet sahtekarlığını konu eden belgeseli hakkında hiçbir şey bilmeden izlemenizi tavsiye ediyorum.
11 I am Michael / Ben, Michael ***
Eşcinsel hakları savunucusu Michael Glatze’nin inanması güç değişimini gözler önüne seren, gerçek öyküden uyarlama filmin başrollerinde James Franco ve Zachary Quinto var.
12 Ventos de Agosto/Ağustos Esintisi **-
13 What We Do In The Shadows / Aylak Vampirler **-
14 Yes Men İsyanda / The Yes Men Are Revolting **-
İki aktivistten oluşan The Yes Men’in yeni filmi, dünyayı değiştirme çabasındaki adamların son yıllarda yaptıklarını özel hayatlarıyla harmanlıyor. İlham verici fakat iyi bir film olduğunu söylemek güç.
15 Life Itself / Hayatın Kendisi **-
16 A Girl Walks Home Alone at Night / Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız **
İran’dan gelen ilk vampir filmi olarak lanse edilen yapım aşırı müzik kullanımı ve stilize çerçeveleri ile dikkat çekiyor. İzledikten sonra vampir külliyatıyla selam vermek dışında ilgisi olmadığını anladık çünkü toplam, yönetmenin “sevdiği şarkıları dinletmek için çektiği bazı güzel görüntüler” seviyesinde.
17 Ich Seh, Ich Seh **
18 Norvigia / Norveç **
19 Mardan *-
20 La Cérémonie / Seremoni *-
21 Cavalo Dinheiro / At Parası *
22 Ma’a al-Fidda / Gümüş Suyu: Suriye Otoportresi –
Festivalin bence en kötü filmi buydu. Cep telefonu vb. cihazlarla savaş sırasında farklı insanlar tarafından çekilen 1001 görüntüyü anlamsızca sıralayan işi film olarak değil de; YouTube kolajı, çocuk istismarı, şiddet pornosu ve etik değerlerden yoksunluk şeklinde tanımlamak daha doğru. Süre boyunca yönetmen (kurgucu) sinema nedir diye sorup durdu. Ben söyleyeyim, bu değil. Gelin görün ki jüri duygularının esiri olup ödülü bu yapıma verdi.
Son bir bilgi: Toz Ruhu, Hayatboyu, Kumun Tadı, Babamın Sesi, Mavi Dalga ve Annemin Şarkısı filmlerini izlememizi sağlayan İstanbul – Sundance Yazım Senaryo Atölyesi bu sene de beş projeyi Sundance Enstitüsü’nün yaratıcı danışmanlarıyla buluşturacak. Son katılım tarihi 9 Mart.