X-Men: Geçmiş Günler Gelecek, öncelikle çizgi romandan uyarlanan ilk iki filmin ve bir anlamda sinema macerasının mimarı Bryan Singer‘ın yönetmen koltuğuna dönmesiyle heyecan yarattı. Üstelik zamanda yolculuk teması sayesinde oyuncu kadrosunda altı filmlik seri boyunca sevilen kim varsa bir arada.
Serkan Çellik
Yeni X-Men filmi Geçmiş Günler Gelecek; birçok takipçinin en sevdiği karakter olan, solo filmleri de bulunan Wolverine‘i hikâyenin merkezine yerleştirmiş. Vücudu hızla iyileşen ve yavaş yaşlanan Wolverine olarak bir kez daha Hugh Jackman var karşımızda. Serinin ilk filminden bu yana geçen on dört yıllık sürede yaşlanmak bir yana dursun, role gittikçe daha çok yakışan Jackman aksiyon kahramanı görüntüsü ve yeteneğin bir arada bulunduğu nadir aktörlerden. Nasıl böyle kalabildiğiyle ilgili detayları yılda iki kez kapak olduğu erkek dergilerine bırakıp filme dönelim. Senaryoya göre Wolverine mutantları yok olmaya sürükleyen bir savaşı başlamadan durdurmak için karamsar bir gelecekten 1973’e dönüyor ve üç yıl önceki X-Men: First Class‘da tanıştığımız ekibe doğru tercihleri yapmaları için yol göstermeye başlıyor. James McAvoy, Michael Fassbender ve Jennifer Lawrence gibi genç isimler de bu noktadan itibaren öykünün merkezine yerleşiyor. Son yarım saatte geçmiş ve gelecekte yaşananların paralel kurguyla sunulmasına dek orijinal serinin yüzlerinden Ian McKellen, Patrick Stewart ve Halle Berry gibi isimlerin bir kenarda bekletilişini hesaba katarsak, karşımızdakinin First Class’a yapılmış bir devam filmi olduğuna hükmedebiliriz.
Geçmiş Günler Gelecek‘in seyir zevkini yükselten meziyetlerinden yavaşlık, bir yandan da bütüne zarar vermiş. Takibi zor, perdenin neresine bakacağını şaşırtan aksiyon sahnelerine alıştırılan seyirciye detayları seçip gerilimin tadını çıkarma şansı veren tempo tercihi, bolca diyalog içeren sahnelerin arasına yerleştirildiğinden, toplam heyecan miktarı azalmış. Karşımızdaki filmin göz boyamayla ya da görsel efekt şovuna dönüşmekle işi yok. Kahramanlarını tanımamızı, onlarla iletişim kurmamızı, olay örgüsünü sindirmemizi ve gördüklerimizi önemsememizi arzuluyor. X-Men serisi ötekileştirme, farklı olandan korkma ve barış ile savaşın nedenleri üzerine kurulu alt metinler içerir. Senaryolarının diğer süper kahraman filmlerinden derin olmasını da buna borçludur. Ne var ki Geçmiş Günler Gelecek ilk iki filmde söylenenleri bire bir tekrar etmiş, üstelik o filmlerden habersizmişiz gibi başa sarıp üzerine de tek cümle eklememiş. Sınırlandırılmış aksiyon sekanslarının arasına bir de ezbere bildiğimiz fikirler üzerine kurulu diyalogların uzun uzun yayılması bence parlaklığından gözümüzü kamaştırması gereken filmi siyah bir kutuya hapsetmiş. Ayrıca, sevilen karakterlere mümkün olduğunca eşit süre ayıran senaryo yan öykülere dalmaktan kaçınıp zaman yolculuğu temasıyla kafası karışması muhtemel popcorn izleyicisine de fazla yüklenmemiş. Yıllar sonra bir araya gelmiş bu dev kadronun ana öyküyü destekleyen, akılda kalıcı bir iki macera daha yaşaması hoş olurdu.
Filmin en etkileyici üç sahnesinden ilki, genç mutantların güçlerini birleştirdiği. İkincisi Quicksilver’ın mizah soslu Pentagon firarı. Üçüncüsü ve bence en ilginç olanıysa Erik’in Mystique’yi bacağından çekişi. Oyuncu kadrosuna dönecek olursak, klasik seriden sevdiklerimizle birlikte genç oyuncuları görmek güzel. Peter Dinklage de role tam uymuş. İtiraz edebileceğim tek isim Jennifer Lawrence. Ne kadar yetenekli olursa olsun bu kadar çok kilit rolde karşımıza çıkması, içinde bulunduğu filmleri zedeliyor. Bir oyuncu karakterden karaktere bürünebilir ancak bu kadar çok kahramanı arka arkaya canlandırması izleyiciyi bir yerden sonra yabancılaştıracaktır.
X-Men: Geçmiş Günler Gelecek (X-Men: Days of Future Past)
Yönetmen: Bryan Singer
Senaryo: Simon Kinberg
Oyuncular: Hugh Jackman, James McAvoy,Michael Fassbender
2014 / ABD-BK / 131 dk.