Paul Gascoigne… George Best’i izlemeye yaşı yetmeyenlere Britanya’dan da (çok nadir de olsa) top cambazı çıkabileceğinin ispatı… Yaramaz, duygusal, depresif bir futbol dehası… 90’larda taraflı tarafsız herkesin takip ettiği, hayran kitlesi futbolseverlerle sınırlı olmayan bir fenomen… Bugün ise taraflı tarafsız herkesin acıdığı, modern futbolun kurbanları listelerinin başını çeken isim… Gazza ve onun hazin öyküsü…
Bora İşyar
Gacoigne 1967 yılında dünyaya geldiği Newcastle yakınlarındaki Dunston çelik üretiminin ve gemi yapımının kuzeydeki merkezlerinden biriydi. Fakat 1970’lerde dünyada ve tabii İngiltere’de değişen ekonomik dinamikler ve yapılar üretim merkezli bir sürü şehrin (Detroit gibi) çöküşüne sebebiyet verirken Dunston’ı da es geçmediler. İşsizliğin ve fakirliğin çığ gibi büyüdüğü bir ortamda, devletin muhtaç olanların ücret ödemeden yaşayabildiği kutu kadar apartman dairelerinin yan yana dizildiği ve uyuşturucu, kumar gibi küçük suçların yaygınlıkla işlendiği sitelerden birinde geçer Gazza’nın çocukluğu. 13 yaşına gelene kadar Ipswich Town, Middlesborough ve Southampton denemelerine katılır ancak yeteri kadar iyi bulunmaz. Bu arada kanun dışı yollardan sürekli bahis oynar ve fakat bahislerden kazandıklarının ailesine yetmediğini farkeder ve 13 yaşında futbolu ciddiye almaya ve bir kariyer olarak düşünmeye başlar. Futbolu biraz ciddiye aldığında yapacaklarının sınırı olmadığını kariyeri boyunca defalarca ispatalayacak olan Gazza aynı yıl Newcastle United seçmelerinde başarılı bulunur ve eğitimine devam etmesi kaydıyla genç takıma alınır.
Gascoigne’in kariyeri umut verici bir şekilde başlar. Genç takımın yıldızı olmakta zorlanmayan Gazza Newcastle ile Gençler FA Kupası’nı kazanır. Ancak önündeki yıllarda sürekli tekkerrür edecek şekilde her başarı bir veya birçok problemi de yanında getirir. Kupa başarısı ve futbol otoritelerinin dikkatlerini çekmenin karşılığı da özel hayatına dikkat etmemektir Gazza için. 1985-86 sezonu öncesi tam A takıma girecek iken teknik direktör Jack Charlton Gazza’nın eğer ciddi mikltarda kilo vermezse ve gece hayatına dur demezse bir daha Newcastle klubünün kapısından içeri giremeyeceğini söyler. Tehditler Gazza’nın ciddileşmesine yol açar yine ve Gazza sadece kilo verip takıma girmekle kalmaz sezon sonu Britanya’nın en başarılı futbolcularının konu edildiği Rothmans Football Yearbook’un kapağında yer alır.
Futbol Gazza için istediği (ve çocukken çok uzak olduğu) bir yaşama ulaşmanın aracıdır. Bu yaklaşımın kendi içinde sorunlu veya hatalı olduğunu düşünmek yanlış olur. Ancak, Gazza, kendisi gibi düşünen bir çok futbolcunun aksine, futbolu kariyeri boyunca ciddiye alıp, yeteri mali rahatlığa ulaşıp emekli olmayı ve istediği hayatı 30’lu yaşlarından sonra sürdürmeyi kabul etmez. Bu sebepten dolayı sürekli disiplinli bir futbolcunun yapmayacaklarını yapar, bunun sonucunda çeşitli tehditlere maruz kalır, ve sürdürmeye alıştığı hayatın ondan alınacağını düşünüp yine futbolu ciddiye alır Gazza. Bu kısır döngü kariyerinin ilk yarısına damga vurur Gazza’nın.
Newcastle’da 3 sezonda 107 maçta 25 gol atan, son sezonunun da İngiltere’de yılın en iyi genç oyuncusu seçilen Gazza bu sürede alkollü araç kullandığı için bir süreliğine ehliyetini kaybeder ve kendisini bu sebepten yedekte bırakan teknik direktörüne tepkisini soyunma odasının duvarlarını bir traktör ile yıkarak gösterir. 1988 yılında Newcastle’ın hedeflerinin yeteri kadar büyük olmadığını savunur ve Liverpool’a transfer olmak istediğini açıklar, ancak Liverpool teknik patronu Kenny Dalglish onu istemez. Terry Venables (Tottenham) ve Alex Ferguson (Manchester United) ise Gazza’yı kendi takımlarında görmek için kıyasıya bir rekabete girerler. Gazza bu iki köklü ekipten Tottenham’ı seçer. (Bu seçim ile ilgili bir parantez açmak şart. Futbolu takip eden hiç kimse Venables’ın Gascoigne’nın futbolunu olumlu etkilediğini yadsıyamaz. Ancak aynı şeyi Gazza’nın özel hayatını için söylemek imkansız. Ferguson’ın oyuncuları üzerinde kurduğu otorite ve bu otoritenin genç oyuncuların ilerdeki kariyerlerinde nasıl olumlu bir rol oynadığını düşününce, sormadan edemiyoruz: acaba Gazza Ferguson’ın altında ne kadar farklı bir kariyere sahip olabilirdi?)
Gascoigne 1988-92 yılları arasında forma giydiği Tottenham’da bir dünya yıldızı olur. 4 sezonda 92 maçta forma giyer ve Gazzamania’nın başladığı 1990 yılında BBC tarafından yılın sporcusu seçilir. Bu performansı onun (belki de tarihin en yetenekli İngiliz ulusal takımlarından biri ile) İtalya 90 yolunu tutmasını sağladı. Bryan Robson, Chris Waddle, Peter Beardsley, John Barnes, David Platt ve tabii ki Gary Lineker gibi dünyaca ünlü isimleri barındıran kadroda Gazza’nın özel bir yeri vardı. Oyunu okuyuşu ve sınır tanımaz yeteneği Gazza’yı İtalya 90’nın yıldızlarından birisi yaparken, Batı Almanya karşısında oynanan yarı finalde sarı kart görüp eğer tur atlasalardı oynayacak oldukları final maçında cezalı durumu düşen Gazza’nın müsabakayı izleyen milyonlar önünde tutamadağı gözyaşları onu bir andan taraflı tarafsız, ve hatta futbolla ilgilenen ilgilenmeyen sayısız insanın sevgilisi yapacaktı. Aynı gözyaşları aslında Gazza’nın ne kadar duygusal ve kırılgan olduğunun işaretiydi ama o dönem bunu anlayabilen tek kişi, aynı müsabakada kenar yönetimine dönüp Gazza’nın devam edemeyecek kadar duygusallaştığını işaret eden Lineker idi. (Gazza’nın ve İngiliz ulusal takımının İtalya 90 hikayesinin işlendiği harika bir yapım olan One Night in Turin belgeselini de bu vesileyle okuyucularımıza önermek isteriz.)
Tottenham’da ve İtalya 90’da İngiltere forması ile gösterdiği performans Gazza’nın 1992 yılında, kadrosunda Thomas Doll, Aron Winter, Guisippe Signori ve Karl-Heinz Riedle gibi yıldızlar barındıran ve Dino Zoff’un çalıştırdığı Lazio’ya transfer olmasını sağladı. Ne yazık ki, İtalya macerası Gazza’nın kariyerinin en düşük noktalarından birini oluşturdu. 1993’de yanak kemiğini, 1994’de bacağını kıran Gazza bir türlü alışamadı İtalya’ya ve futbolundan çok gazetecilerle atışmaları ve skandallarıyla oturdu göndeme. (Bu atışmalardan en unutulmaz olanı şühesiz ki kendisine İngiltere-Norveç maçı öncesi Norveç halkına bir mesaşı olup olmadığını soran gazeteciye ‘Siktir olup gidebilirler’ diye verdiği cevaptır.) 3 sezon boyunca toplamda sadece 43 kez Lazio forması giyebilen Gazza belki de hayatının en güzel yıllarını geçireceği İskoçya’nın yolunu tutar 1995’te.
Gazza Rangers’a transfer olduğunda İskoç devinin kadrosunda Ally McCoist, Gordon Durie, Alexei Mikhailichenko ve en önemlisi Brian Laudrup gibi yıldızlar bulunuyordu. Gazza ve Laudrup beraber oynamaya başladıklarında ise Rangers seyir zevki yüksek bir takım haline geldi. Belki de İskoç futbol tarihinin en uyumlu, başarılı ve yetenekli bu ikilisi üç sezonda toplam 71 gole imza atmayı başardılar ve iki şampiyonluk, bir lig ve bir de İskoç kupası kazandılar. Ve fakat bu başarılar Gazza’nın problemsiz bir hayat yaşamasını sağlayamazlar. İşin ilginç yanı bu noktada hayatının geri kalanını finansal açıdan çok rahat bir şekilde geçirebilecek olan Gazza’nın yaşadığı her problem sonrası futboldan bıkıp bu disiplin gerektiren hayata veda etmemesidir. Bunun tek açıklaması da Gazza’nın kariyerinin ikinci yarısında futbolun getirdiği şöhretten (Gazzamania örneğinde görüldüğü gibi) vazgeçmek istememesidir.
Futbol Gazza’ya eğlenebileceği, göz önünde olabileceği bir platform sağlar ve nasıl genç Gazza futbolun getirdiği finansal rahatlık ve yaşamdan vazgeçmek istemiyorduysa, olgun Gazza da futbolun getirdiği şöhretten vazgeçmek istemez ve yaşadığı her problem sonrası bir ‘geri dönüş’ yaşar. (Örnek olarak 1996 Avrupa Şampiyonası öncesi takım arkadaşlarıyla bir dişçi koltuğunda yüksek miktarda alkol tüketirken görüntülenen Gazza bu şampiyonada İskoçya’ya inanılmaz bir gol atar ve tabii ki takım arkadaşlarıyla bu ‘dişçi koltuğu’ anısını canlandıran bir kutlama yaparlar.) Bu düşüş ve yükselişler 1998 yılına dek sürer. 1998 ise Gazza için geri dönüşlerin sona erdiği yıl olacaktır.
‘Old Firm’ derbileri birbirinden hiç haz etmeyen ve fakat beraber yaşamaya biraz da mecbur bırakılmış iki grubun (yani Katolik ve özgür İrlanda destekçisi Celtic taraftarları ile kraliyet yanlısı Protestan Rangers taraftarları) birbirleriyle olan hesaplaşmaları için ideal platformlar oluşturur. (Bundan bir iki yıl önce Celtic teknik direktörü Neil Lennon’a bir zarf içinde yollanan kurşunları ya da Celtic’in kazandığı bir maç sonrası Rangers tribünlerine koşup haç işareti yapan yeşil-beyazlı ekibin Leh kalecisi Boruc’un aldığı tehditleri bir hatırlayın.)1998 yılının Ocak ayında oynanan derbi ise bir Old Firm için bile fazla sansasyonel bir olaya sahne olacaktı. Celtic’e karşı hem de Celtic Park’ta attığı gol sonrası Gazza, özellikle Kuzey İrlanda’da faaliyet gösteren üstünlükçü Protestan ve kraliyet yanlısı ‘Orange Order’ üyelerinin yürüyüşlerini ve flüt çalışlarını taklit eder. Bu bardağı taşıran son damla olur. Futbolcusundan yöneticisine, yerel konsey üyelerinden ulusal politikacısına herkes Gazza’nın bu sefer haddini aştığı kanaatindedir. Aslında Gazza politika ile ilgilenen birisi değildir – ilgilendiği anlarda da İşçi Partisi’ne yakınlık duyduğunu belirtmiştir. Bu kutlama aslında Gazza’nın düşünülemez olanı yapıp, insanları şok etme (ve tabii ki gündemde kalma) dürtüsü ile yaptığı bir kutlamadır ancak bu sefer geri dönüş mümkün olmaz…
Çok sevdiği Rangers’dan ayrılan Gazza önce Middlesborough’ya transfer olur. Sezonun başlarında Villa’lı Boateng’e dirsek atarken kendi kolunu kırar ve uzun süre forma giyemez. 2000 yılında Arizona’da bir alkol bağımlılığı kliniğine yatar ve düzelir gibi olur ancak bir iki alt lig takımı macerasından sonra 2003 yılında Çin liginde oynamak için hazırlanırken yine bir depresif atak sonucu alkol kullanmaya başlar. Daha sonra Boston United, Algrave United ve Kettering Town maceraları başarısız geçen Gascoigne futbola veda eder.
Bu veda ne yazık ki Gazza’yı daha da kötü yapar. Üstüste yaşanan skandallar, ev içi şiddet vakaları, alkol veya uyuşturucu koması nedeniyle acile yapılan ziyaretler… Gazza 2010 yılların başında, 40’lı yaşlarda olmasına rağmen 70’lerinde göstermeye başlar… 2013 güzünde elinde bir torba bira ile görüntülenen eski futbolcunun menajeri artık Gazza’yı herhangi birisinin kurtarabileceğinden emin olmadığını bir basın toplantısı ile herkese duyurur. Bunun üzerine eski sporculara yardımcı olan (özellikle bu isimlerin şöhret sonrası hayata alışmalarını sağlayan) bazı yardımsever kurumlar Gazza’ya yardım eli uzatırlar ve bir rehabilitasyon süreci daha başlar…
Gazza bu günlerde hayata iyimser bakıyor… 2014’ün onun yılı olacağını ve hayatının geri kalanında genç futbolculara yaşam koçluğu yapmak istediğini belirtiyor… Dersimiz: ‘Benim yaptıklarımı değil dediklerimi yapın’…