Dünya nüfusu gitgide artıyor. Küresel iklim krizi kapıda değil, çoktan hayatımızda. Peki ya doğacak her bebek için bir yaşlının ölmesi gerekse? Türkiye sinemasında eşi benzeri olmayan bir kıyamet sonrası distopya kuran Biz Zamanlar Gelecek: 2121, bu sorulardan yola çıkan, mizah gücü de yüksek bir ilk film. Yönetmen Serpil Altın ve ortak senarist Korhan Uğur’la, 29. Adana Altın Koza Film Festivali’nde yarışan filmi konuştuk.
Serpil Altın, 2002 senesinde Anadolu Üniversitesi Sinema-TV bölümünü tamamlayıp sektörde çalışmaya başlamış bir yetenek. 13 yaşından beri sinema dünyasının içinde olmak isteyen ve üniversitede yaz tatillerini bile İstanbul’da çalışarak geçiren Altın, o ilk hayalden 30 sene sonra ilk uzun metrajıyla karşımıza çıktı ve yapılamaz deneni, hem de çok küçük bir bütçeyle yapmayı başardı.
Kutulardan astronot kıyafetleri yapıp dekorları kendi boyadığı için hocalarının “Bayan Méliès” dediği Altın’ın kariyeri, aklında hep bilimkurgu öyküleri olsa da şimdiye dek dram türünde ilerlemiş. Birlikte çalıştığı eşi Korhan Uğur’un filmlerinde yapımcı olarak çalışan ve kısa filmlere imza atan Altın, pandemi sırasında eve kapandığımız dönemde birçoğumuz gibi “doğadan elimizi çektiğimizde nasıl da kendini yeniliyor” demiş ve Korhan Uğur’un Nal ile Mıh filmi için araştırma yaparken aslında dünya nüfusunun gitgide kalabalıklaşmasının sebebinin doğumlardaki artıştan çok ortalama yaşam süresinin uzunluğundan kaynaklandığını öğrenmiş. Böylece de ilk satırlarda yer verdiğimiz “yeni biri doğarken eskiyi gönderme gibi bir durum olsa ne olur” fikrine tutunup, yaşçılık ve küresel iklim krizinin muhtemel sonuçlarını düşleyen bir bilimkurgu yazmaya başlamış.
Son yıllarda çeşitli sokak röportajlarında ve sosyal medyada bazı gençlerin “yaşlılar ölse de bize yer açılsa” şeklindeki vulgar söylemlerine sıkça rastlıyoruz. Altın ve Uğur da 18 yaşındaki (kendileri gibi bir yönetmen olan) kızları Nisan Uğur sayesinde Z kuşağını yakından takip eden insanlar olarak bu tarz düşüncelerdeki gerçeklik payını irdeleyen bir senaryo yazmaya girişmişler. Serpil Altın’ın babası kendisinden 50, annesi 40 yaş büyükmüş ve yaşlı insanlarla büyümüş. Bu da hayatı boyunca aynı evin içinde birçok kuşakla yaşama deneyimini getirerek konuya hakimiyetini artırmış.
2121, Türkiye şartlarında anlatması zor temaları ele alıyor. Bir hata, bir yanlış tercih, filmin Dünyayı Kurtaran Adam muamelesi görmesiyle sonuçlanabilirdi. G.O.R.A. gibi komedi amaçları da olmadığı için, mizah dengesini saçmalamadan terazide tutmaları epey zor olmuş ama neyse ki başarmışlar. Karı koca, birinin gece bıraktığı yerden diğeri sabah devam edebilecek kadar uyum içinde çalışmış. Kadın karakterleri Altın, erkek karakterleri Uğur üstlenmiş. Senaryo doktoru Gülengül Altıntaş, ufacık bir hatada alay edilebilecek sularda gezme ihtimali olan metni ilk okuduğunda Altın’a “sen delirmişsin” demiş ama sonra çok beğendiği için projeye dahil olmuş. Parodiye düşmemeyi nasıl başarabiliriz noktasında Yorgos Lanthimos’un çok sevdiği Yunan Tuhaf Dalgası’na tutunan yönetmen, görsel dünyayı kurarken de “nasıl saçmalamayız” diye düşünüp deliler gibi bilimkurgu izlemiş, Amelié başta olmak üzere Jean-Pierre Jeunet ve Wes Anderson filmlerini irdelemiş, 1984 ve Cesur Yeni Dünya’yı başucu kitabı yapmış.
Filmin ismine gelelim. 2121 hem ruhun 21 gram olduğu iddiasına, hem hikâyenin günümüzden 100 yıl sonrasında geçmesine hem de dört haneli olduğu için ailenin 4 kişi olmasına atıf niteliğinde. Serpil Altın için 4 rakamının ayrı bir yeri varmış, öyle ki filmin ismi ilk başlarda 4 (Dört) olarak bile düşünülmüş. Üçleme olarak planlanan projenin devam filmleriyse 2071 ve 2222 isimlerini alacak. 2071 senesinde geçen bölüm, 2121’de pek anlatılmayan ve hızlı geçilen bir konuyu, büyükannenin gençliğini ve genç devrimin nasıl olduğunu ele alırken; 2222, doğan çocuğun liderliğe yürüyüşünü konu ederek tekrar yeryüzüne çıkan insanlar arasında geçecek.
Evrensel bir temayı evrensel bir dille anlatan Biz Zamanlar Gelecek: 2121, Altın Koza jürisi tarafından anlaşılmadı ancak festival yolculuğu sürüyor. 3-13 Kasım 2022 tarihleri arasında 31. St. Louis Uluslararası Film Festivali’nde ve 19-26 Ekim 2022 arasında Porto Riko’daki 16. Lusca Film Festivali’nde yarışacak filmle ilgili başka güzel haberlerin ve dijital platform anlaşmalarının da yolda olduğu müjdesini verip, karşınıza çıktığı yerde kaçırmamanızı önererek sözlerimizi bitirelim.
Not: Türkiye’nin ilk yeşil filmi olma çabasıyla farklı setlerde kullanılmış dekor malzemelerini kullanan, tüm dekor ve aksesuarları başka setlerde kullanılmak için özenle söküp depolayan, senaryonun hazırlık aşamasından setin son gününe kadar 2500 sayfa kağıt tasarruf yapan, jeneratör, karavan ve servis araçlarına özen göstererek akaryakıt tüketimini 3340 litre azaltan, 7200 adet kağıt/pet bardak tüketiminin önüne geçen, matara kullanımıyla 5760 adet 250ml’lik pet şişenin tüketimini engelleyen, artan yemekleri ayrıştırarak sokaktaki hayvan dostlarımıza dağıtan filmi bu özverisi için de ayrıca alkışlıyoruz.