1896 yılında henüz Gürcistan’da çarlık rejimi ayakta iken, Lumier Kardeşler’in sinematograflarının ülkeye girişi sayesinde sinema ile tanışan Gürcü halkı, şüphesiz ki 20.yüzyıl boyunca Sovyet Sineması’nın gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.
1912 yılında Vasili Amashukeli ve Alexander Digmelov’un dünya sinemasının ilk uzun metraj belgeseli ve ilk Gürcü filmi olarak kabul edilen Akaki Tsereteli Racha-Lechkhumshi (Akaki’nin Seyahati Raça Leçhumi’de) filminden itibaren uzanan tarih diliminde Gürcü Sineması büyük aşamalar kaydetmiştir. Sovyetler Birliği’nin 15 cumhuriyetinden biri olan Gürcistan, diğer Sovyet ülkelerine göre sinema ve diğer sanat alanlarında tüm sosyo-ekonomik ve siyasi problem ve imkânsızlıklara rağmen her zaman en üretken ülke olarak Sovyet sinema tarihine adını altın harfler ile yazdırmıştır demek yadsınacak bir durum değildir.
1930’lu yıllarda Ivan Perestiani, Mikheil Chiaureli, Siko Dolidze gibi önemli yönetmenler Sovyet sinemasında dikkat çekerken, 1950-1960 yılları arasında Gürcü sineması artık uluslararası platformda da adından söz ettirmeye başlamıştır. Tengiz Abuladze, Rezo Çhkheidze, Lana Gogomeridze, Mikhail Kalatazov (Mikhail Kalatazovili) gibi usta yönetmenlerin yapıtları dönem boyunca özellikle Cannes Film Festivali olmak üzere prestijli Avrupa film festivallerinden ödüller ile ayrılmıştır. Buna en büyük örnek olarak, Mikhail Kalatazov’un 1958 Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ile ayrılmış Letyat zhuravli (The Cranes Are Flying/ Leylekler Uçarken) verilebilir.
1960’ların sonu ile 1980’lerin son periyodu Gürcü Sineması için altın çağ olarak nitelendirilebilir zira ülkede her yıl 60 film üretilmesi de bu tabiri destekleyecek niteliktedir (1). Bu dönem aralığında Otar Ioseliani, Tengiz Abuladze ve Temur Babluani dikkat çeken yönetmenlere örnek olarak verilebilir. Özellikle bu dönem aralığında çekilmiş Tengiz Abuladze’nin üçlemesinin bir parçası olan Monanieba (Pişmanlık olarak Türkçe’ ye çevrilebilir) Golden Globe (Altın Küre), Cannes ve Chicago Film Festivali’nden ödüller ile ayrılarak 1980 Gürcü sinemasının gurur kaynağı olmuştur.
1990 sonrası Sovyet Rusya’nın politik sorunlar ile boğuşması Gürcistan sinemasında yükselen ivmenin duraklamasına sebep olmuştur. Sovyet bloğunun dağılması ile 1991’de bağımsız olan Gürcistan ekonomik ve siyasi travmaların getirileri yüzünden sinema ve elbette ki diğer sanat alanlarında yeteri kadar yatırım ve ürün ortaya koyamadığı gibi 1970 ve 1980’lerde kazanmış olduğu prestij ve sürrealistik, toplumsal, eleştirisel yaklaşımları içinde barındıran kaliteli yapıtlarından da oldukça uzak bir çizgi çizmeye başlamıştır. Gürcü hükümetinin de sinemaya yapılacak yatırımlardan uzak tavrı, yönetmenleri özellikle Fransa olmak üzere diğer Avrupa ülkelerinde sanatlarını icra etmeye itmiştir.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen son 11 yıllık periyoda baktığımızda özellikle yeni yetişen Gürcü yönetmenlerin yapıtları ile eski jenerasyona ait yönetmenlerin eserleri bu durumu tersine çevirmek için çabalamaktadır. Günümüzde Gürcistan hala çok ciddi olarak ekonomik ve siyasi sorunlar ile boğuşmaktadır ve bu nedenle hükümetin yaptırımları sanattan çok ekonomik düşüşün engellenmesine yönelik hamleler olmuştur. Ancak yine de son birkaç yıllık dönemde Gürcistan sineması için ileride uluslararası alanda daha çok dikkat çekebilecek birkaç yönetmeni saymak gerekirse Gela Babluani, George Ovashvili, Levan Koguashvili buna örnek verilebilir.
Bu konseptte Gela Babluani‘nin 13 Tzameti ve L’heritage filmleri ile George Ovashvili’nin 2009 yapımı Gagma Napiri (The Other Bank) filmi ile birlikte Levan Koguashvili’nin 2010 yapımı filmi Quchis dgeebi (Street Days) uluslararası festivallerde aldığı ödüller ile Gürcü sinemasını duraklama devrinden çıkarmaya yönelik hamleler olarak görülebilir. Ancak yine de yılda iki üç uzun metraj film çekebilecek kadar yetersiz koşullar, yönetmenlerin filmlerini yurtdışında yabancı yapımcıların maddi destekleri ile çekme çabaları açıkça göstermektedir ki bir dönem Sovyet Rusya’nın gurur kaynağı olabilecek yapıtlara imza atan Gürcistan sineması artık o etkileyici döneminden oldukça uzak ve yalın bir haldedir.
Kaynakça: (1) Mikaberidze, A. http://rustaveli.tripod.com
Samsun doğumlu. Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği ikinci sınıf öğrencisi. Son iki yıldır Sabancı Üniversitesi sinema kulübü başkanlığını da yürütmekte. Okul bünyesinde gerçekleştirilen film atölyeleri, yönetmenler ile söyleşi veya film analiz seminerlerini koordine etmekle görevli. Buna ek olarak Sabancı Üniversitesi desteği ile belgesel ve kısa film çalışmaları da yürütmekte. Genel olarak Avrupa Sineması yapıtlarını yakinen takip ediyor. Ancak asıl yoğunlaştığı nokta Sovyet ve İran sinema tarihi.