Kafam karışık. M15 no.lu otobüse atlayıp Brooklyn Köprüsü’ne geldim. Maksat 6’lı birayı –siz pack- kapıp köprüaltında takılmak. Biralar Duff, bacaklar denize sallanır vaziyette. Düşünceli fakat neşeli bir halet-i ruhiyede.. Telefonun kulaklıklarını taktım radyo dinliyorum. DJ ayı gibi hızlı konuşuyor ama müzikler iyi. Mark Knopfler’den Scaffolder’s Wife gelecekmiş, gelsin; ben buradayım, içiyorum.. Telefon da iyice eskidi, gören cepte tabanca var sanır, o radde.
Sayrıs işleri hepten koyverdi. Rıhtımdaki balık halinde işe başladı. Islak ve soğuk ama kazancı yetiyor diyor. Hak vermiyor da değilim kerataya. Tersninja’nın harcırahı olan yol, yemek, SSK’yla iki boğaz zor. Hele Hele Nev York gibi yiğidin harman olduğu bir yerdeysen. Bu Nüyork ço acayip yer ama.. Sayrıs, “Bir iki kıyak bağlantı yaptım, yorma güzel kafanı,” dediydi demincek telefonda. Bizim ekmeğin adı ümit zaten.
Adını yakalayamadım ama yine güzel bir şarkı başladı. Tam o sırada omzumda bir el, bir de döndüm ki!..
Bay Clooney?
Niye, benzemiyor muyum?
Hayır, şaşırdım birden, hafsalam durdu. Nerden buldun ki sen beni? Yoksa Sayrıs?.. Yavrum Sayrısıma gel hele!.. Dur şimdi bak tam keyiflendim, bir röportaj atar mıyız?
Bi biranı içerim ama..
Ya sen, ne demek George Abi ya, bakkaldan kuru et de aldırayım mı biraz?
Yok, iyi böyle be Genco, Cengo pardon..
Yaa koy gelsin be ağabeycim, dünya gözüyle seni görmüşüm ya, gerisi ense traşı. George cv’ni inceledim ama istersen bir de senin ağzından dinleyelim.
Vaay, insan kaynakları mavrası haa, kestim bu espriyi, afiliymiş. Aslına bakarsan benim aile sanata bulaşıktır. Babam Nick Clooney TV dünyasından. Benim bu oyunculuk dalgası da Miguel Ferrer sayesinde oldu, kuzenim olur.
Tenisçi miydi o?
(Tam bira tenekesini kafaya dikerken hup diye püskürtüyor, kahkahalarla..) Belli oldu Cengo sen tezgâhı açmışın. Gerçi herkes tanımaz ama resmini görsen haa buymuş dersin.
Sen bir iki film de yönetmiştin di mi?
Confessions of a Dangerous Mind ile Good Night, and Good Luck vardı. Robert Downey Jr.’dan hatırlarsın belki. Neticede bir Sinan Çetin değiliz elbette ama kamera arkasında olmak hoşuma gidiyor.
Valla bak burada yüzüne karşı söyliyim, her iki tarafta 10 numara bir insansın. Bir Syriana var ki mesela, her sene tekrar seyretsem sıkılmam.
Oskar’ı ordan kaptım zaten. Metod oyunculuğu iyidir..
Metod derken?..
Neyse, boşver. Bu arada bana Kulü diyebilirsin.
Orrayt Kulücan! Nicolas Cage’in “metod aktörüylen şizofren arasında aşılmaması gereken ince bir çizgi vardır” dediği gibi yani?
Vay Cengo, ben de bilmiyorsan rencide etmeyeyim dediydim, sen tam hergele çıktın. E tabi, o filmden sonra politik tarafımı daha iyi gördüler.
Arnold’la görüşmenin sebebi o muydu?
Pek sayılmaz, neticede o valiliği seçti. İnsanlar benim de politikaya atılmamı istediler ama ben o sahaların adamı değilim. Neticede devlet dediğin Sopranos dizisindeki tiplerin benzerleri tarafından yürütülen bir şirket. Benim onlara en yakın olacağım yer Batman rolüdür. Onun da kostümü sıkıntılı, giymeden önce mutlaka işemek gerekiyor, çekimlerde gelirse zor.. Ha ne diyordum, Allaha yakın olsunlar. Tavrımı koyarım, ayrı; takip ettiysen bilirsin..
Hakiki adamsın be Kulü. Tanıdıkça daha bir seviyor insan seni. Bir abi tadı var sende (gülümseyip başını sallayarak eyvallahlıyor). Saha demişken spor ayakları da vardı sende değil mi?
Eh, bunu pek hatırlayan yok. Cincinnati Reds’te pirofesyonel oynamışlığım var, ama baktım gerisi gelmeyecek, bıraktım. Hâlâ basketbol takılırım ama.
Fizikten belli canım. İçkiye de seviyon ama, her pozunda bir viski oluyor. Alkol iyidir ama fazlası zarar, bak genç yaşta ağarttın saçları arkadaş..
Ben seviyorum ama böyle yaa. Genç görünmeye çalışanlara da gülüyorum. Yok kafayı boyat yok peruka tak soytarılık. Ama misal bir Brad Pitt benden sade iki yaş küçük, oğlum gibi duruyor di mi ama?
Ona bakarsan eski fotolarda Modern Talking gibi çıkmışsın. Yanılmıyorsam Nicole Kidman ve Michelle Pfeiffer ile, 40’ına geldiğinde yine bekar ve çocuksuz olacağına dair 10’ar bin dolarına iddiaya girmiştin.
2001’de aldım, 2011’de bir daha aldım. Gözün karaysa girelim 2021’ye?..
Yok hacı, ben anca yılbaşına seri alırım. O diil de, ne cenabet adammışın, bak affına sığanarak (devam et, sevdim seni, harbisin der gibi pat pat dizime vuruyor) Ocean’s Eleven’a bir el attın, kuruttun mis gibi seriyi.
Her şeyin bir sonu var be Cengo, Aydın havası iyidir.. Dolu dolu yaşamak lazım.
Neşeli adamsın Kulü. Bir domuz beslediğini, notları hayvanın poposuna pos-it’lediğini duymuştum.
Sorma, 5 sene oldu Max’ı kaybedeli. Çok hissiyatlı hayvandı, çook.. (Gözleri Brookly’in aheste sularına dalıyor..)
Neyse, kapatalım bu bahsi. Sen Frum Dusk Till Dawn, Nerdesin Be Birader, Katil Domateslerin Dönüşü gibi zırzop filmlerde de oynadıydın..
Seviyorum. Cengo inanar mısın, onca yıl olduhalen daha kamaranın karşısına geçtiğimde o ilk günkü heyecan..
Kulü, çok reca edecem bırak bu Müşerref Akay ayaklarını ama yaa..
Olmuyor di mi?
Cık. Hadi bak baynanmayalım, bir demiştin içtin bütün biraları, son bir soruyla kapatalım dükkânı. Son filmin?
Cumhuriyetçiler başını, Demokratlar sonunu beğenecek.