Kadıköy’de sanatseverlerin yeni bir uğrak noktası var artık. Emre Tandoğan, Simge Gedizlioğlu ve Elif Arman Tandoğan‘ın birlikte kurduğu ‘Küçük Salon’, geçtiğimiz günlerde sözsüz performans Faust’la açılışını yaptı… Yönetmen Emre Tandoğan ve Faust’un ana oyuncularından Simge Gedizlioğlu’yla Küçük Salon ve Faust üzerine konuştuk.
Prag’da Kukla eğitimi aldınız. Yüzlerce kukla tiyatrosuna imza attınız. Şimdi de Kadıköy’de Küçük Salon adlı bir oluşumla alternatif bir soluk getirmeye çalışıyorsunuz tiyatromuza. Açılışınızı yaptığınız Faust sözsüz bir oyun. Hep sözsüz performanslar mı olacak Küçük Salon’da?
Emre Tandoğan: Salon’u kurarkenki hedef şuydu: Oyuna seyircinin aktif olarak katılımını sağlamak. Seyircinin oyunu izlerken hareket etmesini sağlamak istiyoruz. Geçen sene Ahşap Çerçeve’de yaptığım Deccal’la örtüşen bir yanı var Faust’un: Deccal, iki katlı bir evde geçiyordu, 7 odada 7 ayrı performans dönüyordu. Seyirci 7’şer kişilik gruplar halinde odalarda dolaşarak oyunu seyrediyordu. Dolayısıyla seyirci hareket durumundaydı. Her odaya girdiğinde de başka bir açıyla izliyordu. Sinemanın bize getirdiği o her kadrajdaki başka farkı bakış açısı bu şekilde sağlanıyordu hareketli seyirci üstünde. Faust’ta da seyirciyi farklı bir düzenekte yerleştirerek yine oyun içine aldık. Sözsüz olarak tercih etmemizin nedeni, klasik metin üzerinde bir yapıbozum yaratmak. Sözsüzden anladığımız şey şu; alt-metinlere, kavramlara inmek istiyoruz. Sözle söylemek yerine, edebi olan yerine sözsüz oyunları tercih ediyoruz. Faust’tan sonra bir de Romeo ve Juliet hazırlıyoruz. Romeo ve Juliet’te de bu sefer insan, kukla, maske ve gölge oyunu tekniklerini bir arada eriteceğiz. Ana hedefimiz klasik tiyatro algısını bozup yeniden bir biçim yaratmak.
Küçük Salon’da önümüzdeki günlerde nasıl etkinlikler izleyeceğiz.
Emre Tandoğan: Her ay akustik konserler koymayı planlıyoruz. Küçük Salon’da oynayabilecek, bizim yaptığımız şeyle bütüleşebilecek konuk grupları ağırlıyoruz. Film gösterimleri hedefimiz var. Kapımız özellikle festivallerde yer bulamayan genç yönetmenlerin kısa filmlerine açık.
Klasik bir tiyatro eğitimi almış biri olarak sözsüz olarak oynamak nasıl bir tecrübe sizin için? Bir de Faust, az da olsa müstehcenlik içeren bir oyun, günümüzde sık sık sansür vakalarıyla karşılaşıyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Emre Tandoğan: Çıplaklığı kullanma nedenimiz şu: Oyundaki oturma düzeneğinde, her oturan kişinin yanına, arkasına bir oyun yerleştirmeye çalıştık. Dolayısıyla herkes arkasındaki oyunu izlemeye başladığında, ister istemez diğer seyircileri de röntgenlemeye başlıyor. Acaba dönecek mi arkasını, ya da dönmeyecek mi diye izliyor diğerini. Hedefimiz spekülasyon yaratmak değil.
Simge Gedizlioğlu: İlk defa sözsüz bir oyun çalıştım ben. Emre ile tanıştık sonra oldu bu. Özellikle Türkiye’deki konservatuarlarda verilen eğitimden çok farklı bir deneyim. Okul sürecinden ayrı olarak kendimi yeniden keşfetmem gerekti. Evet, oyunda çıplaklık var, ama tamamen estetize bir çıplaklık bu. Normalde rahatsız etmemesi gerekir ama bugün ülkemizde yaratılan toplumu rahatsız edebilir belki. Benim için çıplaklık ile onun için çıplaklık aynı şey değil artık bu toplumda. Oyuncu iç çamaşırı ile oynadığı için tiyatro kapatıldı bu ülkede. Ama bizim estetik anlayışımız, bizim Faust için kurduğumuz hikaye bunu gerektiriyordu. İnsanları rahatsız etmesi gereken röntgencilik aslında, çıplaklıktan ziyade. Bir insanın çıplak olması ile bir insanın diğerini direk dikizlemesi arasında çok büyük bir ahlaki uçurum var. Biz bunu anlatmaya çalışıyoruz.
Küçük Salon’un yeni oyunu Romeo ve Juliet, 9 Ocak’ta izleyicilerle buluşacak.
Röportaj: Ercan Dalkılıç