Baba Yaga, 1973 yılında çekilmiş, eurotrash olarak etiketlenmişse de gözümde art house sinemasına daha yakın konumlanmış olan bir İtalyan filmi. Corrado Farina tarafından çekilmiş film, aslında Guido Crepax’ın Valentina adlı çizgi romanından (fumetti) uyarlama.
Guido Crepax, İtalyan çizgi roman sanatında önemli bir isim. Zira kendisi, 1950-60’lara kadar çocuklara yönelik olarak adledilen çizgi romanı, yetişkinlere doğru çevirmesiyle önemli bir isim. Her ne kadar Milano’da mimarlık eğitimi alarak başlamışsa da kariyerine, çizgi romanın ağır basmasıyla birlikte İtalyan çizgi romanı fumettinin önemli kalemlerinden biri olmayı başarmış. Valentina aslında Crepax’ın Neutron adındaki bir başka çizgi romanındaki baş karakterin sevgilisi. Crepax 1960’larda, Valentina karakterini baş kahraman olacak şekilde, kendi ismiyle yeniden yaratmış. Valentina, döneminin entelektüel çevresi içinde yaşayan bir fotoğrafçı. Tamamen yetişkinlere yönelik olan çizgi roman, oldukça erotik sularda seyrediyor. Çizer, Valentina karakteri ile birlikte dönemin bir çeşit panoramasını da sunuyor okura. Valentina’nın bir hikâyesinden yola çıkan film ise birebir bir uyarlamadan ziyade, Crepax’ın başka hikâyelerindeki karakterleri de işin içine katması dolayısıyla biraz daha serbest sularda geziniyor.
Filme adını veren Baba Yaga, aslında slav folklorunda bir cadı. Özellikle Rus hikâyelerinde sıklıkla rastlanan Baba Yaga ile ilgili çekilmiş filmler ve çizgi filmler mevcut. Crepax’ın çizgi romanında, dolayısıyla Farina’nın filmindeki Baba Yaga da aynı kökenden beslenen, ‘başka alemlerin kadını’ olarak boy gösteriyor.
Film, dönemin ruhunu yansıtacak şekilde özgür bir hayat süren Valentina’nın, entelektüel ve sanatçıların bir arada oldukları bir partide boy göstermesi ile açılır. Valentina, o gece eve dönerken Baba Yaga’nın arabası tarafından ezilme tehlikesi atlatır. Baba Yaga, Valentina’yı eve bırakırken, ilginç sözleriyle, kadının üzerinde etki bırakır. Baba Yaga ile tanıştıktan sonra çok ilginç rüyalar alemine dalan Valentina, rüyasında Nazi subayları, çukurlar, kurşuna dizilmelerle ilgili anlam veremediği bazı sembolik şeyler görmeye başlar. Normalde, hayatını kazanmak için reklam filmleri çeken ama bir yandan da sanat filmleri çekmeye çalışan Arno (Antropophagus’un George Eastman’ı) ile romantik ve erotik bir ilişkini içerisine girmişse de, bir şekilde hayatına dahil olmuş olan Baba Yaga’yı da kafasından atamaz. Baba Yaga’nın lezbiyenvari olumsuz etkisi altındaki Valentina (lezbiyanvari olduğu için olumsuz değildir), kadının evini ziyarete gittiği gün, ilginç bir bebek hediye alır. Bebekten hoşlanmayan Valentina’yı, bebeğin canlandığını fark ettiği zaman daha kötü günler bekleyecektir.
Yönetmen Corrado Farina, meslek hayatına aslında reklamcı olarak başlamış, hepi topu iki adet uzun metrajlı filmi ve bir o kadar da belgeseli olan ama bunun yanında yazar olarak da hayatını idame ettiren çok yönlü bir isim. Baba Yaga’yı çekmeye başlamadan evvel Guido Crepax ile film hakkında görüşmüş. Crepax’ın film hakkındaki görüşleri, dönemin gazetelerinin abarttığı kadar olumsuz değil. Film hakkındaki olumlu ve olumsuz düşüncelerini Farina’ya bir mektupla aktaran sanatçının mektubu Farina’nın kişisel internet sitesinden okunabilir. Bu noktada üzerinde duracağımız nokta hem Crepax’ın hem de Farina’nın ortak olumsuz görüşü olan rol dağılımları.
Guido Crepax, Valentina karakterini yaratırken, fizikî olarak sessiz sinemanın artistlerinden Louise Brooks’tan esinlenmiş. Filmin çekildiği dönemlerde Brooks’un fiziğine en yakın kişi olarak görülen oyuncuya ulaşamadıkları, hem de film aslında İtalya- Fransa ortak yapımı olduğundan Fransız oyuncu Isabelle De Funès ile anlaşılmış. Farina, bu seçim için şimdi hayal kırıklığı içinde olsa da, o dönemde fazla müdahalede bulunamamış. Bir diğer hayal kırıklığı noktası da Baba Yaga’yı Carroll Baker’ın canlandırmış olması. Yönetmen her ne kadar daha erkeksi bir oyuncuyu oynatmak istemişse de, o dönem istediği kişi meşgul olduğundan Carroll Baker ile yollarına devam etmişler. Sanıyorum Valentina’dan daha çok Baba Yaga’yı Carroll Baker’ın canlandırmış olması seyirci açısından da olumsuz bir nokta. Daha yuvarlak hatlı ve tatlılık derecesinde güzel bir kadın olan Baker, makyaj hileleriyle çizimlerdeki karaktere yaklaştırılmış olsa da yine de başarısız bir karakterizasyon olmaktan kurtulamamış.
Filmi, çöplükten uzaklaştırıp, sanat filmine yaklaştıran şey ise, yönetmenin özellikle erotik sahnelerde, tıpkı bir çizgi roman sanatçısı gibi makara kullanmak yerine, çektiği siyah-beyaz fotoğraflarla bir kolaj çalışması yapmış olması. Zaten klasik çizgi roman çerçevesinin dışına çıkarak, hareketli çerçeveler yakalayan Crepax’ın eserinin özünü de en iyi böyle yansıtmış. Bu arada Guido Crepax, dediğimiz gibi klasik çizgi roman çerçevesinin dışına çıkarak, sinemaya daha yakın bir teknikte çalışmış olması dolayısıyla da önemli bir isim.
Film, döneminin sansür kurullarından da geçmiş elbette. Bugün elimize uncut olarak ulaşabilen film, görücüye çıkmadan evvel sansür kurulundan, her iki başrol oyuncusunu önden ve boydan gösteren çıplak sahnelerinin kırpılması ile çıkabilmiş. Ama daha da ilginci, film daha gösterilmeden evvel, yönetmenindan habersiz yapımcılar tarafından uzunluğu bahane edilerek “katledilmiş” olması. Bugün elimizde olan kopya ise, yönetmenin kırpılmış sahneleri, eldeki atıklardan tamamlayarak aslına en yakın formata getirmiş olduğu.
Rüyalar ve gerçeklik arasında lezbiyen bir ilişkiye doğru sürüklenen özgür Valentina’nın sofistike karmaşasına konuk olmak isteyen, her zaman “ilginci” arayan seyirci için iyi bir deneyim Valentina.
Yönetmen: Corrado Farina
Senaryo: Guido Crepax (çizgi roman), Corrado Farina (senaryo)
Oyuncular: Carroll Baker, Isabelle De Funès, George Eastman
Yapım: 1973, İtalya-Fransa, 91 dk.