Artık anladım bir adamın beyefendi olup olmadığı nerden anlaşılır. Öldükten sonra basılacak resmi bulunamıyorsa, o adam beyefendidir. Vedat Okyar öldüğünde dergiye basacak bir foto çıkmamıştı misal, o koca koca gazetelerin arşivinde. Keza kendimi bildim bileli Doğan grubunda, hem de “görsel yönetmen” olarak çalışan Ertan Gökemre için de aynı durum sözkonusu olsa gerek… Baksanıza Medyatava bile ölüm haberine iliştirilecek düşük çözünürlüklü minicik bir foto bile bulamamış.
1995’in sonuydu sanırım DMC’nin (Doğan Medya Center) kapısından çaylak bir gazeteci (yayıncı aslında) olarak girdiğimde. Kısa bir süre sonra “ağabey” diyebileceğim insanları tanıdım orda. Çizer Sunder Erdoğan, sayfa sekreteri Hasan Abi, İsmet Tongo, çizer Ferit Avcı, Mehmet Yalazı ve onun kankası Yetkin Abi, sonradan tanıdığım fotoğrafçı (rahmetli) Atalay Gülen, gibi Ertan Gökemre de muhabbetini ve güleryüzünü hiç esirgemezdi benden. Ben de her fırsatta yaşıtlarım yerine, benim iki kat yaşımdaki bu abilerin yanına koşardım. Kâh basın dedikoduları dinlerdim onlardan, kâh eski günleri. O günlerden hatırladığım nadir güzel şeylerdir yıllarca basının kahrını çekmiş o abilerim. Güzellikleri biraz da kariyer peşinde olmamalarından gelirdi. Kalender adamlardı, kendilerini beğenmişlikleri yoktu, egoları semirmemişti hiç. Zaten şimdi bir tanesi Kaş’ta (S.E), bir tanesi de (F.A.) Fethiye’nin küçük bir köyünde. (Darısı benim başıma!)Diğerleri de inşallah afiyettedir, sağlıklıdır.
Ah be Ertan Abi, sen de gitseydin ya güneylere bir yerlere. Ömrünü verdin Doğan grubuna. Ay sonunda bir maaş, 20. yılında mı ne, kıçı kırık bir saat yerine, ömrüne beş on yıl daha katsaydın. Bak, Doğan hep doğan, sonunda biz oluyoruz ölen.
Güle güle en yakışıklı görsel yönetmen abim….