Sadece sinema değil, genel olarak 80’ler düşünüldüğünde akla ilk gelenlerin arasındadır Freddy Kruger ve Elm Sokağında Kabus. Bir kuşağın hayatında önemli bir karakter olmuş, halihazırda darbe kabusundan uyanan insanlarımızın korkulu rüyası haline gelmişti.
Amerika’ya gelen Kamboçyalı mülteci çocuklardan bazıları rüyalarında korkunç kabuslar görürler ve uyumayı reddederler. Tedavi edilen çocuklardan bazıları, uyudukları anda ilginç biçimde hayatlarını kaybederler. Gazetede bu konuyla ilgili haberi okuyan Wes Craven, bu hikayeden esinlenerek Elm Sokağında Kabus (A Nightmare on Elm Street, 1984) filmini çeker. Craven filmdeki kötü adamı ise kendi çocukluk anılarından yola çıkarak oluşturur. Karakterin adını çocukluğunda kendisini rahatsız eden bir arkadaşından, tipini de yine çocukken kendisini korkutan evsiz bir adamdan kalan anılarıyla hazırlar.
Hem insanların kendilerini en güvensiz hissetikleri zaman olan uyuma anı ile ilgili olması, hem yarattığı karakterin ilginç ve korkutucu olması, hem de filmin atmosferini başarıyla oluşturabilmesi sayesinde film kısa bir sürede kült haline gelir. Bunda en büyük pay da kuşkusuz Freddy Kruger karakterini canlandıran Robert Englund’dadır. Englund’un oyunculuğu, karaktere kattığı hava kusursuzdur.
Film büyük bir başarı yakalayınca ardından bir sürü devam filmi, tv dizileri, çizgi romanlar gelir. Yani altın yumurtlayan tavuk kuluçkadan uzun süre kaldırılmaz. Hal böyle olunca, Elm Sokağında Kabus filminin, “yeniden çevrim” furyasından etkilenmeyeceği düşünülemezdi elbette. Nitekim film Mayıs ayında vizyona girdi.
Filmin yeniden çevriminden, aklı başında her sinemasever gibi ben de pek umutlu değildim açıkçası. Zaten filmi, basın gösterimini kaçırdığım, görüşlerine değer verdiğim sinema yazarı arkadaşlarımdan duyduklarımdan etkilenip, sinemaya da gitmediğim için vizyonda olduğu zamanlarda izlememiştim. Gereksiz bir zorlama, para uğruna serinin sömürülmesi gibi bir önyargım vardı. Ama yeniden çevrimin, filmin orjinaline zarar vereceğini, eskisini deformasyona uğratacağını düşünmemiştim. Daha yeni izleme fırsatı bulduğum film, seyir zevki açısından ufak da olsa bir tatmin yaşatmadığı gibi, sinirden saçımı başımı yolmama neden oldu.
Şöyle ki, film zaten genel anlamda oldukça vasat. Hem genel olarak korku türünün, hem de serinin klişeleri peşpeşe kullanılmış, herhangi bir orjinallik, bir özellik taşımıyor. Sırf bu kadarla kalsa iyi, bir de filmin orjinal hikayesini oldukça zarar verici bir şekilde değiştiriyor. Orjinal hikayede Freddy Kruger bir çocuk katili. Yaşadığı Elm Sokağı’nda, aileler tarafından yakılarak öldürülüyor. Ardından onları öldüren ailelerin çocuklarının rüyalarında ortaya çıkıp, onları öldürerek kendisini yakanlardan intikam alıyor. Yani Freddy’nin motivasyon kaynağı intikam. Yani kendi açısından anlayışla karşılanabilir bir psikolojik motivasyonu var. Hatta serinin bazı devam filmlerinde, Freddy’nin katil olmadan önceki halleri, annesinin hikayesi falan da anlatılmıştı. Yeniden çevrimde ise Freddy bir pedofil olarak sunuluyor. Elm Sokağı’ndaki bir anaokulunda bahçıvanlık yaparken, bir yandan da mahallenin çocuklarını, özellikle de Nancy’i, kuytuya çekerek türlü tacizler uyguluyor. Çocukların ebeveynleri de durumu öğrendiklerinde, polise gitmek yerine cezayı kendileri veriyorlar ve bir linç süreci sonrasında Freddy’i yakarak öldürüyorlar.
Filmin ortalarında hikayenin bir kısmını öğrenen Nancy ve arkadaşı Quentin, Freddy’i suçsuz yere öldürdükleri için ailelerini suçluyorlar. Ama daha sonra onun bir pedofil olduğunu öğrendikten sonra, onlara hak verip, hatta teşekkür edip, linç eylemini kutsuyorlar. Nereyse 30 yıllık Freddy karakterini ise böylece harcamış oluyorlar. Film bu sayede hem oldukça gerici ve muhafazakar bir hale geliyor, hem de Freddy’nin rüyalarda geri dönmesinin nedenini ortadan kaldırıyor. Güya Freddy, çocukları tekrar günah yuvasına götürüp maziyi hatırlatmak için dönmüş. Bırakın serinin tutkunlarını, hayatında Elm Sokağı izlememiş bir izleyici bile yutmaz bu senaryoyu.
Linç kültürünü, hukuksuzluğu, adaleti bireylerin kendilerinin aramasını salık veren bu ucube yeniden çevrim, korkuseverlerin özel bir yere konumlandırdıkları Elm Sokağında Kabus serisine yakışmayan bir film. Zaten Robert Englund’suz bir Freddy’i içselleştirmek zor, bir de onu pedofil yaparak iyice çekilmez hale getirmişler. Filmde Freddy’i canlandıran Jackie Earle Haley’in, daha önce Tutku Oyunları (Little Children, 2006) filminde de pedofil bir karakteri canlandırmış olması da ilginç bir anektod.