BİZİ TAKİP ET...

Sitede ara...

İngiliz işçi sınıfının başat yönetmeni Ken Loach, Cannes’da da gösterilen son filmi Tehlikeli Yol’da bıçak sırtı bir konuyu, Orta Doğuda’ki her savaş sonrası atmosferde gündeme gelen özel güvenlik şirketlerinin, bu minvalde de emperyalizmin döktüğü kanı tartışmaya açıyor.

Ercan Dalkılıç

Birkaç Dolar İçin (Route Irish / Tehlikeli Yol)

İngiliz işçi sınıfının başat yönetmeni Ken Loach, Cannes’da da gösterilen son filmi Tehlikeli Yol’da bıçak sırtı bir konuyu, Orta Doğuda’ki her savaş sonrası atmosferde gündeme gelen özel güvenlik şirketlerinin, bu minvalde de emperyalizmin döktüğü kanı tartışmaya açıyor.

En son geçtiğimiz sene Hayata Çalım At (Looking For Eric, 2009)‘ta yaşı geçkin bir posta emekçisinin, fanatiği olduğu Manchester United’ın fenomen kaptanı Eric Cantona’nın hayalini de yanına alarak giriştiği çetin hayat mücadelesini, daha doğrusu fantazmasını perdeye aktaran İngiliz işçi sınıfının başat yönetmeni Ken Loach, Cannes’da da gösterilen son filmi Tehlikeli Yol’da bıçak sırtı bir konuyu, Orta Doğuda’ki her savaş sonrası atmosferde gündeme gelen özel güvenlik şirketlerinin, bu minvalde de emperyalizmin döktüğü kanı tartışmaya açıyor.

Ercan Dalkılıç

Başta Oscar’lı  Ölümcül Tuzak (The Hurt Locker, 2008) olmak üzere çok kere sinemaya taşınan ‘Orta Doğu’da kan’ sorunsalını, bir türlü geçimlerini sağlayamayan iki Liverpoollu arkadaş; Frankie (John Bishop) ve Fergus’un (Mark Womack) kişisel hikâyesinden hareketle analiz etmeye başlayan Ken Loach, kendisine yine sağlam bir kerteriz noktası seçmiş. Düşünüldüğünün aksine, Frankie ve Fergus, birer kelle avcısı değil! Onlar savaşmıyor aslında, savaşın içine çekiliyorlar; akıllarında ekmek parasından başka bir şey olmayan, ve bunu gerçekleştirmek için Route Irish denilen Bağdat Havaalanı ile Yeşil Bölge arasındaki hayli tehlikeli bir yolda, Irak’ın yeniden inşası için kolları sıvayan çokuluslu şirketlerin fertlerine nezaret etmek zorunda kalıyorlar her gün. Tehlikeli Yol, sebep-sonuç ilişkisinin ortasına Frankie’nin yine böyle bir aktarma sırasında çıkan çatışma sonucu ölümünü yerleştirerek savaşın gölgedeki mimarı olan kapitalizme işaret ediyor.

Yönetmenin izleyici ile arasında mesafe koymak gibi bir derdi yok, soğukkanlılığını korumak istemiyor bu filmde, bilakis gerçeğin çıplak yüzünü olağanca şiddetiyle izleyenin yüzüne vurmayı deniyor. Dolaylı olarak arkadaşının ölümüne sebep olmuş bir adamın trajedisi izleğinde, onun perspektifinden insancıl bir portre ortaya koymaya çalışmış yönetmen. Dolayısıyla savaşı yabancılaştırma yolunu da kullanmamış. Hollywood’un Irak savaşı çeşitlemelerinden farklı; çoğunlukla Britanya’da geçmesine, yaşananları o cepheden izlemesine rağmen, en az savaşın üzerine bombalar yağdırdığı kesim kadar zarar gören bir tabakanın, özel güvenlik şirketlerinin resmen kullandığı İngiliz yoksullarının gözüyle savaşa bakmış.

Tür bakımından yer yer vigilant sulara evrildiğini söyleyebileceğimiz Tehlikeli Yol’un, yine de tamamen bu türün özelliklerini barındırmadığını belirtmek gerek. Bu türün filmlerinde karakterler genelde intikam güdüsüyle ve planlı hareket ederler; ne var ki bizim filmimizde Fergus’un çok kendiliğinden ve içsel bir patlama sonucunda ortaya çıkan bir eylemi mevcut sanki. Film boyunca ekseriyetle Fergus’un her şeyden önce bir insan olduğunun altını çizen Loach, böylelikle karakterinin eylemini de dramatik olarak gerekçelendirmeyi başarmış bana kalırsa. Bu bana Clint Eastwood’un Dirty Harry’sinden, ya da Charles Bronson’un Paul Kersey’inden çok Taksi Şoförü (Taxi Driver, 1976)’nün Travis Bickle’ını anımsattı. Fergus’un dışavurumu, süreç içinde beslendi, içten içe büyüdü, bir noktada uç verdi ve yine Bickle’vari bir kendine dönüşle son buldu.

Ken Loach’ın sinemasında son dönemde bazı kırılmalar yaşanıyor. Yönetmen, eksen karakterlerini safdilli bir iyi huylulukla donatmıyor artık. Son dönem karakterlerinin hemen hepsi kusurlu, çağın kötücüllüğünden nasibini fazlasıyla almış karakterler; İşte Özgür Dünya’daki (It’s a Free World..., 2007) insan kaçakçısı Angela bunların en belirginleri. Bu da bazı seçkinci sinema yazarlarını/yazarlarımızı rahatsız ediyor haliyle. Akılcı karakterler ve kitabi bir mücadelenin hikâyesini istiyorlar hâlâ. Hâlbuki Loach, her filminde devrimci bakış açısını koruyor, yaptığı sadece bu sefer bizi çürümenin göbeğine yerleştirmek. Rasyonel Ken Loach sinemasının temelleri parçalanıyor ağır ağır, rahatsız edici, tehditkâr, provakatif; tabandaki tekil hareketlenmelerin günün birinde nerelere kadar uzanabileceğini anlatıyor artık onun sineması.

Tehlikeli Yol’da bir özgürlük savaşının güzellemesini ya da analitik olmayan körü körüne bir Batı eleştirisi bekleyenler yanıldı. Loach, alt-proletaryanın sistemin çıkmazları karşısındaki haletiruhiyesinin derinliklerine yaptığı bu yolculukta, savaşın çapının Irak’la, yahut Orta Doğu’yla sınırlı olmadığını, savaşın içimizde yaşadığını, her birimizin bu savaşın bir parçası olduğunu ve er geç o inanmadığımız, inanmak istemediğimiz sonuçlarıyla yüzleşeceğimizi gösteriyor. Tehlikeli Yol, Ken Loach’tan beklenildiği kalibrede bir yapıt, zaman hakkını verecektir; Fergus ise gerçek hayatta karşılığını bulan, şimdiye dek yazılmış en iyi Loach karakterinden biri bence. Günün birinde içimizden birinin Fergus olma ihtimali hiç de az değil. Yoksa sizin para karşılığında silah tutan, tutmak zorunda bırakılan bir tanıdığınız yok mu?

Tehlikeli Yol
Route Irish

[xrr rating=4/5]

Yönetmen: Ken Loach

Senaryo: Paul Laverty

Oyuncular: Andrea Lowe, John Bishop, Mark Womack Yapım: 2010, İng / Fra / İta / Belçika / İsp, 109 dk.

İlginizi çekebilir...

MUBI

Yönetmen Atıf Yılmaz, senaryo Ümit Ünal, oyuncular Mazhar Alanson ve Ali Poyrazoğlu desek herhalde Arkadaşım Şeytan’a dikkat çekmeye yeter. Türk sinemasının fantastik öğelerle süslü...

Advertisement

tersninja.com (2008-2022)

  • Bizi takip et