50 sene sonra bile izlenebilecek 175 milyon dolarlık bu epik film, antik çağlarda yapılan efsanevi Truva Savaşı’nı ve bu savaşın tarihe geçirdiği savaşçıları anlatıyor.
Truva
Troy
Yönetmen: Wolfgang Petersen
Oyuncular: Brad Pitt, Eric Bana, Orlando Bloom, Diane Kruger, Brian Cox, Sean Bean, Brendan Gleeson, Peter O’Toole
Homeros’un 24 bölümlü, 16 bin küsur dizeli İlyada destanı Akhalar ve Truvalılar arasında yapılan 9 yıllık savaşın 51 gününü kapsar. Petersen, Truva’da İlyada’nın özünü oluşturan Akhilleus’un hikayesinden yola çıkıyor ama hikayeye kendi yorumunu katmaktan geri durmuyor.
Öncelikle Homeros’un, Yunan tanrılarının olaylara bizzat müdahale eden karakterler olarak yer aldığı fantastik denilebilecek metnini son derece gerçekçi bir eksene yerleştiriyor. Filmde Yunan tanrıları yalnızca simge olarak kalıp kişileşmiyorlar. Olaylara etkileri yine oluyor ama rahiplerin ve onlara muhafazakarca bağlı inananları sayesinde. Truva kralı Priamos rahiplerine ve tanrılarına körü kürüne inanması yüzünden hatalı kararlar veriyor örneğin.
Bu gerçekçilik, görsel efektlerle oluşturulan ihtişam ve İlyada destanında aslında yer almayan Truva atı esprisi, Truva kentinin talan edilmesi, Akhilleus’un ölümü gibi diğer destanlardan apartılan eklemeler sayesinde Petersen ortaya başarılı bir savaş filmi ve sinemayı yücelten bir epik film çıkarıyor. (İlyada, Hektor’un cenazesiyle sona erer.) Üstelik 165 dakikalık bu devasa uzunluktaki film, herkesin başını sonunu az çok bildiği bir hikaye anlatmasına rağmen hiç sıkmadan ilerliyor ve bitiyor. Petersen bir durgun seyreden kariyerine bu filmle ivme kazandırmak istediğinden olsa gerek, belli ki işi sıkı tutmuş.
Başarılı bir savaş filmi dedik. Akhilleus’un gemisinin Truva sahiline çıktığı sahne bir başka savaş filmini, Er Ryan’ı Kurtarmak’ı hatırlatıyor. Bu sahnede Truvalıların oklarıyla karşılanan Akhilleus’un askerleri çıkartma yaparken ağır zaiyatlar veriyorlar ama ölen ölür, kalan sağlar bizimdir misali ilerlemeye devam ediyorlar. Binlerce yıl geçse de bazı şeyler hep aynı diye geçiriyorsunuz içinizden ister istemez.
Petersen de, Homeros gibi hikayesinin merkezine Akhilleus’u, yani Brad Pitt’i oturtuyor. Ama Pitt’i Akhilleus’a uyduracağına, sanki Akhilleus’u Pitt’e uyduruyor. Akhilleus’u değil, Pitt’i seyrediyorsunuz film boyunca. Pitt maço, yakışıklı, güçlü, karizmatik ve daha başka bir çok şey, aynı Legends of the Fall filmindeki gibi bir karakter anlayacağınız. Fazla Hollywood’vari ve alışıldık kompozisyonuna rağmen Pitt’in, kareografisi her türlü övgüye layık teke tek dövüş sahnelerinde mükemmel olduğunun altını çizmek lazım. Ayrıca ne yalan söyleyeyim, öfke hiçbir aktörün yüzünde onunkindeki kadar inandırıcı ve etkileyici durmuyor.
Bunları biliyor muydunuz?
- Truva yazılışı aslında yanlış. Homeros destanlarında Troia olarak geçen ve Fransızca’da Troie (Trua diye okunur) diye karşılık bulan bu kelimeyi biz Türkler Truva şekline sokmuşuz.
- Homeros’un destanlarının Azra Erhat ve A. Kadir tarafından eski Yunanca aslından Türkçeleştirilmiş tam metinleri Can Yayınları etiketiyle satılmakta. Bu destanların yine Can Yayınları’ndan çıkmış çocuklara yönelik versiyonları da var.
- Filmde bin geminin göründüğü muhteşem sahnede yalnızca iki gemi gerçek. Diğerleri bilgisayar ürünü.
- Filmde Akhilleus’un kuzeni olarak tanıtılan Patroklos, Homeros’un İlyada’sında Akhilleus’un birlikte yetiştiği can dostudur ve filmdekinin aksine Akhilleus’un rızasıyla onun silahlarını alıp savaşa katılır.
- İlyada, Prens Hektor’un cenazesiyle sona erer. Akha’ların Truva atı içinde şehre girmesinden hiç söz edilmez.
- İlyada’da tanrılar Truva Savaşı’nı bir bilgisayar strateji oyunuymuş gibi yönlendirirler. Meneleos’la dövüşen Paris’in hayatını bir tanrı olan Afrodit kurtarır örneğin.
- Hakkında yazılanlara bakarak Akhilleus’un aslında bir “gay” olduğunu iddia edenler var.