Dün tam on altı adet filmle açılış yapan İstanbul Belgesel Günleri’nin kendi açımdan siftahını tek bir filmle yapabildim.. Bu performans düşüklüğünden, daha doğrusu tembellikten dolayı gururlu değilim elbette; ama ‘hiç yoktan iyidir’ lafının iyimser tesellisine sığınmasını da iyi beceririm bak..
Numan Serteli
Öğleden sonra Beyoğlu’nda bastıran yağmurla birlikte ıslanan bedenimi, Pera Müzesi’nin oditoryumuna zor attım valla..
Müzesini defalarca gezmişliğim vardı da bu gösteri bölümünü ilk kez ziyaret ediyordum.. Hayırlısı olsun derken; amaca gayet uygun bulduğum bu salonu, ‘gözde mekanlarım’ arasına -teklifsizce- ilave ettim..
Etkinliğin ‘İsviçre’nin En İyileri’ bölümünde gösterilen David Wants to Fly (David Uçmak İstiyor), Transandantal Meditasyon (TM)’un ipliğini pazara çıkarırken; bu arada, TM’nin en fanatik taraftarı görünümündeki David Lynch‘e kafa göz girişmeyi de ihmal etmiyor.. Lakin -yukarıda Allah var- Lynch usta da resmen kaşınıyo yani..
Kısaca TM denen bu mistik zımbırtı, Hintli guru Maharishi Mahesh Yogi‘nin ünlü The Beatles grubu elemanlarını ‘zıpır’ yaşantılarından koparıp meditasyona yöneltmesiyle dünyaca tanınan, -mensupları pek kabul etmese de özellikle bu filmle de ortaya konuyor ki- bir tür inanç sistemi ve bir ibadet tekniği.. Tabii öte yandan, içe dönük uygulanması gerekirken -her dinde olduğu gibi- gösterişli ve süslü ritüellerle dışa dönük bir göz boyama çabası..
Ne Güzel Yönetmenimizdin Sen David Ağbi
Çiçeği burnunda bir gençken her şeye meraklı biri olarak benim de, TM derneğinin Teşvikiye dolaylarında bir apartmanda faaliyet gösteren Türkiye şubesindeki tanıtım toplantılarına katılmışlığım vardır.. Lakin, bünyeme fazlasıyla astronomik gelen, öğretmenle görüşme ve bir adet ‘resmi’ mantra edinme parası nedeniyle bu girişimim yarıda kalmış idi..
Param yoktu gerçi ama olsa bile bu iş yine gerçekleşemezdi.. Cimrilikten değil tabii.. Böylesine, önce birey, sonra toplum ve dünya barışı için çabaladığını iddia eden ‘manevi’ bir derneğin -arsızca- ‘maddiyat’ peşine düşmesiydi beni anında olaydan soğutan..
Genç Alman yönetmen David Sieveking, evinin her yanında asılı afişlerden ve bilgisayarının masaüstü resminden de hemen anlarız ki tam bir David Lynch hayranıdır..
Eh.. Lynch’de -bir süredir- bu TM’nin bir numaralı misyoneri vaziyetinde ortalıkta dolaşmaktadır.. (Sırf bu ‘tatsız’ durum nedeniyle, kayıtsız şartsız hayranı olduğum David Lynch’in izini sürmeyi gayrı bir süredir savsakladığımı da parantez içinde bildireyim)
Genç David bu durumda, adaşının yolundan giderek bu alengirli işin içine bi iyice dalmaya karar verir.. Başlangıçtaki dileği önce -bi güzel- ruhsal aydınlanma yaşamak, sonra da mümkünse oturduğu yerden havalanmaktır..
TM tekniğinin ders olarak okutulduğu özel okulların yaygınlaştırılmasının en hızlı destekçisi David Lynch’le ve konuyla -olumlu ya da olumsuz- ilgili kişilerle, mevzuyla ilgili çeşitli görüşmeler yapan ve de giderek ‘duruma uyanan’ Sieveking’in bakışı, işin manevi yönünden saparak, milyarlarca dolarlık bir devasa servetin üzerinde bağdaş kurmuş vaziyette kıkırdayarak göbek hoplatan, ‘kalantor’ yogilere yönelir..
Beş yılda tamamlandığı söylenen filmin çekimleri sırasında, konusuna oldukça farklı perspektiflerden bakmayı başaran David Sieveking, görkemli Himalayalar’a kadar çıkarak, aşağıdaki Hinduların pis sularında yıkanıp da arındığını sandığı Ganj nehrinin tertemiz kaynağında yunarken, gerçekleri daha bi berrak görecektir..
Bu gerçeklerden biri de, müritlerince peygamberlik mertebesinden dahi uçurularak adeta tanrılaştırılmış Maharishi Mahesh Yogi’nin, hep iddia edildiği gibi Guru Dev’in eğitiminden geçmediği, onun, sadece sıradan bir yardımcısı olduğudur.. Hele, guru mertebesinde bir üstadın bilgisini para karşılığı öğrencilerine satmasının ya da sattırmasının mazur görülecek hiç bi tarafı yoktur..
Mantrası Para Olan Bizden Değildir
Başarılı filminin tümüne kah neşeli, kah ironik bir havayı pek güzel yedirdiğine tanık olduğumuz Alman Yönetmen, bu işlerin, memleketinde nasıl yürüdüğüne odaklandığında ise başka tuhaf ama gerçek, komik ama ciddi durumlarla karşılaşıyor: Cemaate bağlı okullarda öğrenim gören çocukların yükseğe sıçramak suretiyle yaptıkları -sözde- uçma çalışmaları ya da kafalarına geçirdikleri altın yaldızlı kepleriyle sünnet çocuğu misali ortada dolaşan bir nevi kardinaller heyeti, gibi.. Hırstan gözü dönmüş olduğu anlaşılan başkanlarının, bildiğimiz ‘Nazi’ hisleriyle mücehhez bir ırkçılığı dillendirmesi de cabası..
Hem yönetmen David Sieveking için, hem de -naçizane- benim için önemli biri olan David Lynch’in, buradaki rolü ya da durumu nedir? İnsan, haliyle merak ediyor tabii..
Bütün bu ortaya çıkan apaçık olumsuzlukları bi şekilde savunmaya çalışan Lynch, samimi, daha doğrusu safdil bir mümin midir? Yoksa sağlam parayı görmüş, meditasyon mantrası da ‘para’ olan bir işbirlikçi mi?
Benim sezgilerim ve tahminim (Belki de dileğim) birinci şıkkı işaret ediyor.. Zira, gördüğümüz kadarıyla, olaya kalpten inanmış Lynch, bu misyonun para kazanan kesiminden değil de harcayan kişilerinden..
Belli ki, samimi bir inanç içinde olduğu gözlerinden okunan Lynch, bütün bu gösterişli şamatayı görmemezlikten gelmeyi tercih ederek, tamamen, olayın özünde yatan maneviyatta kalabilmeyi önemsiyor..
Ne diyeyim ki? Üstadın, bir an evvel nirvanaya ulaşmasını dilemekten başka..
Aferin, 8!
David Wants to Fly
Yönetmen: David Sieveking
Senaryo: David Sieveking
Oyuncular: David Sieveking, Marie Pohl, David Lynch, Donovan
Yapım: 2010, Almanya, Avusturya, İsviçre, 96 dk.