Berlin Film Festival’inde Berlinale Special Gala bölümünde yer alan Japon yapımı “Creepy” (Kurîpî), mesleği bırakmış genç bir polis dedektifinin altı yıllık kapanmamış altı yıllık bir dosyayı incelemeye başlamasını ve yeni taşındıkları mahalledeki “garip” komşuları Nishino ile aralarındaki ilişkiyi anlatan gizemli bir gerilim.
“Creepy” içerdiği gizem unsurlarına karşın, kendini gizemli olarak nitelendirmeyen bir yapım. Bunun sebebi ise hem filmin başlığının hem de hikaye başlangıcının gelişmelere dair fikir vermekten öteye geçmesi, tahmin edilebilir hale gelmesi. Yönetmen Kiyoshi Kurosawa’nın ustalığı da bu noktada ortaya çıkıyor zaten; bilinmezliğin koruması altında kalma mı yoksa tüm gerçeklerin görülebilir olmasına karşın mı yola devam etme tercihi. Kurosawa’nın gerçeklerden kaçmama cesaretini göstermiş olması, filmi de oldukça etkileyici kılıyor.
Dedektif Takakura çözemese bile izleyici Nishino’nun katil olduğunu hep biliyor. İlk on beş dakikalık sürede bu durum bir şüpheden ibaret de olsa, parçaları ve bildiklerini birleştiren seyirci gerçekle çabucak yüzleşiyor. Filmin altmışıncı dakikasından itibaren, filmin 130 dakika olduğunu izleyicileri bir panik sarmaya başlıyor. Zira gerçek gün yüzüne çıktığı halde bir yetmiş dakikanın daha süreceği bilinci, akılları karıştırıyor. Bu noktada yine Kurosawa ustalığını konuşturuyor ve filmi çok ince bir çizgiyle ikiye bölüyor. İlk bölümü soruşturmaya ayıran yönetmen, ikinci bölümde ise Takakura’nın gerçeklerle mücadelesini ve sona doğru giderkenki psikolojik savaşı işliyor. Filmin alışılageldik Amerikan yapımı gerilimli polisiye gizemlerinden ayıran da Takakura’nın karşısında duran seri katilin bir cani değil gerçek anlamda bir psikopat oluşu. Gerilimin psikolojik bir temelde şekillenmesine izin veren bu karakterin başlı başına filmi yönlendirdiği de söylenebilir.
Nishino karakterine can veren Teruyuki Kagawa’nın alkış ve ödüllere layık performansıyla “Creepy”, gerilim türünün üst düzey örneklerinden biri. Özellikle de hayvanlara ve bebeklere uygulanan “iki taraftan hangisine giderse ona aittir” kuralının kullanımına hayran kaldım. 130 dakikalık süre gözünüzü korkutmasın, ilk on beş dakikadan sonra zaman hızla akıp gidiyor.